bugün ihtiyar, tonton, ak pamuk gibi bir hastaya baktım, tam bir nineydi, hatta içimizden herhangi birinin ninesi bile olabilir:) yoğun bakımda çalışmasam fotoğrafını da çekerdim ama bizde yasak ne yazık ki. hacıymış, sabah odasına tanışma ve muayene için gittiğimde bana televizyondan hoca aç sohbet dinleyeyim dedi. dedi diyorsam da, trakeostomisi var, sesi çıkmıyor, işaretle anlaşıyoruz:) sonraki saatlerde müsait bir vaktimiz oldu, abdest aldırdık, uçları boncuk işlemeli beyaz yemenisini taktı, oturduğu yerden namazını kıldı:) yanında tesbihi yokmuş, benim de bileğimde hastanedeyken kullandığım tesbihim vardı otuzüçlü, onu verdim, bana da dua et demeyi ihmal etmedim tabii:) ev arkadaşıma da tembihledim çıkışa tesbih getir diye. akşam çıkarken onun tesbihini verdim, kendiminkini aldım, annene selam söyle diyor:) bir sürü de dua etti. yani o an benim bütün yorgunluk morgunluk geçti gitti tabi.. on numara bi gündü:) elhamdülillah
Dum Ka Ka
Gözlerini açtı, havadaydı. Daha önce hissetmediği kadar özgür. Rüzgâr da var ama hafiften. Sürüklüyor biraz, içgüdüsel bir hareket yaptı. Sarı siyah bir şeyler gürültülü bir şekilde ileri geri hareket etti hızlıca, çırpındı. Çırptı, evet kanat çırptı, kanatları vardı – havadaydı bir şekilde, böyle bir şey olacağını düşünmeliydi. Büyüklerdi,
Reklam
144 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 26 hours
ABİ İKİ ÇAY, BİR DE ELLİ İKİ GETİRIVER SANA ZAHMET
22 kısa hikâyeden oluşan kitaba, "Mahalle Kahvesi"nden giriş yapıyoruz. Mahalle Kahvesi'nin en akılda kalıcı yanı Sait Faik'in gözlemciliğini zirveye çıkarmasıdır. Ayrıca Sait Faik bunu, kahvede en azından bir saat bile bulunmuş herkesin fark edeceği üzere oldukça gerçekçi şekilde aktarmıştır. Bu hikayeyi okurken benim aklıma, okuldan
Mahalle Kahvesi
Mahalle KahvesiSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20127.1k okunma
Kurdno ji bîr nekin
Taybet Ana, yedi gün cenazesi sokakta kaldı, yedi gün."Yaralının, sağın”(bıraksalar o annemiz yaşardı belki bugün aramızda olurdu) Yedi gün boyunca cenaze evlerinin önünde, sokakta çürümeye terk edildi. Yaşlı bir kadının cenazesi. Onu almaya çalıştılar çocukları, onları vurdular. Biri ayağından yaralandı, bir oğlu öldü.(Öldürüldü) Tam yedi gün bir ailenin gözü önünde. Pencereden bakıyorlardı, bahçeli ev. Oraya çıkıp cenazesini almasına izin vermediler. Çünkü sokağın başına konuşlanmış güvenlik güçleri kafasını çıkarana ateş ediyor. Emir de kabul etmiyor, talimat da kabul etmiyor. Taybet Ana yedi gün boyunca cenaze sokakta çürümeye terk edildi, ailesinin gözü önünde. Bir Müslüman kadın. Ateş eden de Esadullah timi diyor kendine. Müslüman diyor, Allah-u Ekber diyor. Başbakan kendine Müslüman diyor, Davutoğlu kendine müslümanım diyor. Ahmet Davutoğlu’na Meclis grubundan vekil arkadaşları gönderdik. Yüz yüze görüşün, deyin ki, “Yahu gerilimin, siyasetin, çatışmanın, savaşın, her şeyin bir ahlakı, hukuku var da yahu bu kadının cenazesine bakın.” O zaman dört, beşinci gündü. “Bir müdahale edin, o cenazeyi evlatları alsın oradan.”(Herşeye rağmen aldırmadılar)
Sayfa 473Kitabı okudu
219 syf.
10/10 puan verdi
"Bir Kahır işçisi Talip Apaydın" (Osman Şahin'in Apaydın'ı anlatırken kullandığı bir tabir) Son zamanlarda inceleme yazmak için pek zamanım olmuyor. Lakin Talip Apaydın'ı etraflıca ele almadığımı fark ettim ve kendisine değer veriyorum o yüzden zaman ayırarak farklı kaynaklardan derlediğim bölümlere kendi yorumumu da ekleyerek ilk
Yarbükü
YarbüküTalip Apaydın · Ararat Yayınevi · 196894 okunma
Az'dan Zargana'ya...
2017 yılının Nisan ayında, Iğdır'da, Haydar Aliyev Fen Lisesi'nin Erkek Yurdunda, cam kenarındaki yatağımda oturup, BİM'den aldığım ucuz marka kahveyi içerken
Az
Az
kitabını bitirmiştim. Belki de o güne kadar okuduğum en etkileyici kitaptı. Iğdır'da pek denk gelinemeyecek şiddette bir yağmur yağıyordu. Kitabın etkisiyle sersemlemiş bir halde kendimi yurdun yeşil yapraklarına yeni kavuşmuş ağaçlar ile sarmalanmış bahçesinde bulmuştum. Hayatımda yağmurda ıslanmaya cesaret ettiğim ilk gündü o gün... 2024 yılının Nisan ayında, bu kez Münih'te,
Az
Az
'ı okuyup bitirmemin, yağmurda ıslanmayı sevmeye başladığım o günlerin üzerinden tam yedi yıl geçmişken, bugün
Zargana
Zargana
'yı bitirdim. Kaderin bir cilvesi mi, oyunu mu bilinmez veya belki tamamen tesadüf, hava yine yağmurlu. Cam kenarında oturup kitabı bitirdikten sonra, kendimi yine dışarı atma isteği duydum derinlerde bir yerlerde. Bugün okuduğum kitap o günkü kadar tesirli değildi belki ama geçmişe dönmemi, o günleri hatırlamamı sağladı. O günü bir kez daha yaşattı bana... Beden büyüdü, fikirler değişti, dolaştığım caddeler ve sokaklar gelişti; Iğdır, o lise, o yurt,
Az
Az
'ı ödünç aldığım İl Halk Kütüphanesi... Hepsi şimdi çok uzakta... 2017 Nisan'ında beni ıslatan yağmur, yedi yılda anca Münih'e ulaşabildi. Islatması gereken kişiyi buldu ve geri gitti. Şimdilik benden Iğdır'a selamlar götürecek. Belki bir yedi yıl sonra yine buluşuruz, kim bilir...
Reklam
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.