*İnsan Olmak* benim için derin bir yolculuktu. Kitabı okurken, Engin Geçtan’ın insanın karmaşık ruh haline dair tespitleri beni sık sık durup düşünmeye itti. Anlatımı o kadar samimi ki, sanki bir dostla sohbet ediyormuşum gibi hissettim. Kitap, insanın kendiyle yüzleşmesinin ne kadar zor ama bir o kadar da gerekli olduğunu hatırlattı.
Özellikle toplumsal normların bizi ne kadar şekillendirdiğini anlatırken, kendi hayatıma dönüp bakma ihtiyacı hissettim. Bazı bölümlerde kendimi Geçtan’ın sözleriyle yüzleşirken buldum: "Bu davranışlarım gerçekten benim mi, yoksa bana öğretilmiş şeyler mi?" diye sormaktan kendimi alamadım.
Geçtan’ın insanın kusurluluğunu bir zayıflık değil, bir anlam kaynağı olarak görmesi beni çok etkiledi. "Kendin olma cesareti" dediği şey o kadar yalın ve güçlü bir çağrı ki, kitabı kapattıktan sonra bile bu fikir zihnimde yankılandı.
Dilinin şiirselliği de ayrı bir güzellik katıyor kitaba. Öyle afilli cümlelerle değil, sade ama yüreğe dokunan ifadelerle yazılmış. Bazı satırların altını çizerken "Evet, tam da böyle hissediyorum!" dediğim çok oldu.
Ama şunu da söylemeliyim: Kitap herkes için kolay okunacak bir eser değil. Bazı bölümler sizi konfor alanınızdan çıkarıyor, hatta rahatsız ediyor. Fakat bence tam da bu yüzden kıymetli. Okuyucuyu zorlayan ama sonunda kendine dair bir şeyler bulmasını sağlayan bir kitap.
*İnsan Olmak*, bitirdiğimde bende "kendimle daha dürüst bir ilişki kurmam gerek" düşüncesi bıraktı. Hayatın ve insan olmanın o inişli çıkışlı hallerini daha iyi anlamak isteyen herkese öneririm.