Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Detaycı insanlar kimi zaman nimeti azap olarak görürler. Biri ona nasihat etmiştir. Tam ihtiyaç duydu­ğu nasihatlerdir bunlar. Bu ona yapılmış bir iyiliktir aslında. Ama o, birtakım lüzumsuz detaylara takılmaya başlar. O kişi hangi niyetle böyle demiştir? Acaba daha farklı bir şey demek istemiş olabilir mi? Onun kuyusunu kazmaya çalışıyor olabilir mi? Onu oyundan düşürmek istiyor olabilir mi? Böyle tuhaf detaylar içerisinde boğularak bir iyiliği, kendisine yapılan bir hücuma çevirebilir insan. Kur'an' ın ifadesiyle "Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar" (Münafıkun, 4)
Tam bir mülk haline geldikten sonra sevilen kişinin artık yüzü­ne bakılmaz. Aşkta soyutlama, dışlayıcılığın tamamlayıcısıdır; bu dışlayıcılık da, aldatıcı biçimde, soyutun karşıtı olarak, bu tek ve eşsiz varlığa bağlılık olarak gösterir kendini. Ama işte böyle bir sahiplen­me, sırf onu bir nesne haline getirdiği için nesnesine olan bağlılığını da yitirir ve "benim" durumuna düşürdüğü kişiyi yarı yolda bırakır. Eğer insanlar mülk olmasaydı, başkalarıyla değiştirilmeleri de müm­kün olmazdı.
Reklam
Acımadan koparmaya başladım hasta yaprakları. Mühim olan ağacın yaşamasıydı. Bu yapraklardan kurtulunca ağaçlar daha canlı görünüyordu. ' Hayatımızda bize zarar veren insanları da tam olarak böyle temizlemeniz gerek,' diye düşündüm. Acımadan, düşünmeden...
Julius Caesar (MÖ.101-44)
İlk ve en hoşuma giden özelliği solak olmasıdır. Keke­meliği yenmek için sahilde oturup, ağzına çakıl taşlarını dol­durarak saatlerce kendi kendine konuşan ve bu yöntemle ke­kemelikten kurtulan bilgin Cicero’nun öğrencisidir. Dünya­nın gelmiş geçmiş en büyük imparatoru, devlet adamı, şair, kanun koyucu, matematikçi ve yaman bir binicidir. Tepesinin kel olmasından öyle rahatsızdır ki başına defneyapraklarından bir taç takarak gezer. Gururlu, tutkulu, zeki, iradeli, gözü pek bir kahramandır. “İnsanlığın Babası”, “Yenilmez Sezar” gibi lakaplara sahiptir. Epilepsi hastasıdır. Bu özelliğinin onun başarısını engellediği söylense de kaybettiği hiçbir sa­vaşı olmamıştır. Sezar ayrıca biseksüeldir. Daha doğrusu cin­sel tercihinin ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz, çünkü bu konuda kendisinin bir demeci yok, ama tarihçiler, karısı ve çocukları da olduğu için gey demek yerine biseksüel demeyi tercih ediyor. Dünya zevklerine, içkiye ve kadınlara aşırı düş­kün. Bu arada kendisine açılan erkek kollarına da hiç çekin­meden vücudunu teslim edebiliyor. Bu da demektir ki erkek bedeninin o estetik güzelliğine de ayrıca düşkün. Resmen Roma soylusu güzel Comelia ile evliyken, gayri resmi olarak da bir sürü erkekle ilişki kuruyor. Savaş zamanı, isterse ge­celeri bir içoğlanın koynuna giriyor, ama gündüzleri ordunun başına geçip emirler yağdırmaktan da geri durmuyor.
Ve elbette öylelerine bahşedilir büyüyüp yine sıradan aileler kurmak; gelecekte her şeyin kolayca cık oluverdi kendine en uygun insanı elinle koymuş gibi bulabilirsin kendine en uygun insanla üç aya kalmaz nişanlanabilir kendine en uygun insanla altı ay sonra evlenebilir iki yıl içinde de dünyanın en güzel kız çocuğunu doğurabilirsin akıl sır
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.Hani sen bebek olarak dünyaya gelmiştin,verdiğin mutluluk yanında sıkıntılar da vardı.Ama anne, baban seni evde fazlalık görmedi.Gönderelim gitsin demedi.İşte bu yüzden Onlardan biri veya her ikisi de senin yanında yaşlanırsa onlara karşı son derece saygılı davran, hizmet ve hürmette kusur etme.Değil kötü bir söz söylemek kendilerine öf bile deme; hele onları sakın azarlama; tam tersine ikisine de özünden gelen güzel sözler söyle. Onlara karşı vefalı ol.Onların seni şefkatle sevmesine karşılık sen de merhamet ederek onlara karşı tevazu kanadını indir ve de ki Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet buyur diyerek onlar için dua et.
Reklam
çin kaynaklarında adı hsiung-nu'nun aslının hun olduğunu ve bu adla tanındığını ve ülkemizde kabul böyle gördüğünü biliyoruz. m.s. 311 yılında çin'in başkentlerinden lo-yang'a giden soğd ticaret heyetinden bahsedilmesi dolayısıyla söz konusu bir soğdça mektupta hun ismi hsiung-nu'ların karşılığı olarak geçmektedir. bu da hun isminin orjinalini açığa çıkaran bir bilgi olmuştur. aslına bakılırsa çin kaynakları hunların atalarını çok eski devirlere götürürler. zaman içerisinde onları sadece Hsiung-nu değil, "hu-chu, hsien- yün, yen- yün, jung-ti" gibi çeşitli isimlerle kaydetmişlerdir. belki de tam açık olmamakla birlikte yazıldığı devrin çincesine göre farklı okunuşlar da söz konusu olabilir. hatta shang devrinde Kuei-fang adı da bunlara ilave edilmiştir.
Sayfa 27 - kronik kitap, 2. basımKitabı okuyor
Ortaçağ Avrupa'sı tam bir cahiliye dönemi yaşıyordu .
Hıristiyanlık, ortaçağı karanlığa, cahilliğe eve batıl inançlara gömdüğünde Freya bir şeytan olarak kabul edildi ve tüm kediler de birer kötü ruh ilan edildi. Lanetlenen kediler artık açık bir hedef háline gelmişti ve hepsi avlanıyordu. Önce cuma uğursuz gün olarak kabul edildi sonra da kedi besleyen kadınlar cadı ilan edilip kedileri ile birlikte öldürüldüler. Çünkü kediler artık onların gözünde Şeytan tarafından cadılara yardımcı olmak üzere atanmış cinlerdi. Binlerce kedi ve kadın aynı kaderi paylaştı: ya asıldı ya da yakıldılar. Tabii bu kadar kediyi yok ederseniz meydanların farelere kalması kaçınılmaz olur! Nihayetinde önü alınamayan fare popülasyonu tüm Avrupa'ya Kara Veba'yı getirdi ve bu saçma batıl inanç binlerce insanın ölümüne sebebiyet verdi.Bu olaydan sonra kimse kedilere "cin", "iblis" veya "lanetli" diyemedi...
Onların evlerine girmiştim, şu an o evin içindeydim ama kendimi yine kapının dışında kalmış gibi hissetmiştim. Elim kapıdaydı, içeriden gelen sesleri dinliyor gibiydim ve gülümsüyordum ama onlar için o kadar da önemli değildim. Aslında konu da tam olarak buydu. Onlar Sokak Nöbetçileri'ydi, ben misafirdim. Onlar daima bu evin içinde beş kişi kalacaklardı, ben dâhil olduğumu düşünsem bile hep onlardan bir adım daha geride duracaktım.
nakata amca ölmeden önce 'bir kez olsun yazıları okuyabilmek isterim," demişti bana. öyle olursa, kütüphaneye gidip istediği kadar kitap okuyabilecekti. fakat o dileğini gerçekleştiremeden öldü elbette, ölünce başka bir dünyaya gitmiş, orada normal bir nakata olarak, yazılanları okuyor olabilir fakat bu dünyada yaşadığı süre boyunca, son ana kadar yazıları okuyamadı. hatta tam tersine, nakata amca'nın yaptığı son iş yazıları yakmak oldu. orada yazılı binlerce sözcüğü bir anda hiçliğe çeviriverdi. kaderin cilvesi işte. öyleyse, ben de bu adamın son dileğini bir şekilde yerine getireyim. girişi kapatayım. bu çok önemli bir iş. neticede, ne sinemaya ne akvaryuma götürebildim onu.
Reklam
insan doğar. on-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgâh olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. bu aslında bir histir, bilgi değil. ve ilk tepkisini verir. avazı çıktığı kadar bağırarak. bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışna benzer. önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. o da gidip "biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. buna, büyüme denir. yetişkin olma. tam olarak, yetişkin uysallığı. yapay bir haldir. tasarlanmıştır. işlevselliği üzerinde hesaplar yapılıp öyle biçimlendirilmiştir.
Sayfa 120 - Doğan KitapKitabı okuyor
Din ve politikada ise tam tersi söz konusudur; bilimsel bilgi denebilecek hiçbir şey olmadığı halde, herkes dogmatik bir inanca sahip olmaya kendini zorunlu hisseder ve bu inancın açlık, hapis, savaş pahasına desteklenmesi ve farklı düşüncelerle tartışmalı rekabetten korunması gerektiğine inanır. Eğer bu konularda insanlara geçici olarak bilinemezci düşünce yapısı benimsetilebilseydi çağdaş dünyadaki kötülüklerin onda dokuzuna çare bulunabilirdi. Savaşlar da olan olanaksız olurdu; çünkü her iki taraf da hataların karşılıklı olduğunu görürdü. Zulüm sona ererdi. Eğitim zihni daraltmayı değil, genişletmeyi amaçlardı. Kişiler, yöneticilerin irrasyonel duygularını kabul ettikleri için değil, o işin ehli oldukları için işe alınırlardı. Rasyonel kuşku tek başına, eğer oluşturulabilseydi, kıyamet öncesinde geleceğine inanılan, Incil'deki bin yıllık refah çağını getirmeye yeterli olabilirdi.
Saygın İsrailli yazar Boas Evron, "Holokost bilincinin" aslında "resmi ve propaganda amaçlı bir doktrinleştirme, bir dizi sloganı ve yanlış bir dünya görüşünü yansıttığını, gerçek hedefin geçmişin tam olarak anlaşılması değil, bugünün manipüle edilmesi olduğunu söylüyor. Kendi başına, Nazi holokostu hiçbir politik amaca hizmet etmez. İsrail politikalarına destek olabileceği gibi muhalefet etmeye de kolaylıkla kayabilir. İdeolojik bir prizmadan yansıyan "Nazi zulmünün anısı" (Evron'un sözleriyle), "İsrailli liderler ve dışarıdaki Yahudilerin ellerinde güçlü bir araca dönüşmektedir." Nazi holokostu, artık "Holokost" olmuştur. Holokost'un çerçevesini iki dogma-ayakta tutar: (1) Holokost, kayıtsız şartsız benzeri olmayan tarihsel bir olayı simgelemektedir; (2) Holokost, Yahudi olmayanların Yahudilere karşı duydukları mantıksız ve sonu gelmeyen nefretin doruk noktasını simgeler. Bu dogmalardan hiçbiri, 1967 Haziran Savaşı'ndan önce kamusal söylemlerde yer almıyordu ve Holokost edebiyatının merkezinde olmasına rağmen, Nazi holokostuyla ilgili gerçek akademik çalışmalarda hiçbir anlam ifade etmiyorlardı. Diğer yandan, bu dogmalar Yahudilik ve siyonizm için önemli yapıtaşlarıydılar.
"Bu kararın dayandığı en güçlü düşünce ve mantık şuydu: Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ilke ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan daha yüksek bir muameleye layık olamaz."
Sayfa 9 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.