Deli değilim, şizofren hiç değilim. Sadece İspanya kralıyım…/ gülüp geçmeyin ya. İnsanoğlu anlamıyor , işte ne bileyim empati kuramıyor. Bu kitap da bunun için var galiba. Deliydi belki ama onun da hayalleri vardı oysa , oysa… tamam sustum sustum…
“Allah iyilerle karşılaştırsın “ diyenlere!(;) Sen iyi olduğuna inanıyorsan Karşılaşmışız işte..! 🤗😁
Tamam tamam sustum 😮💨🥱🤐Ankisiyetim tutmuştu da bıraktı hemen (!)
Biz her şeye,
esirgeyen ve bağışlayan,
çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan,
hep esirgeyen ve hep bağışlayan rabbin adıyla başlayan adamlarız anna.
büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz,
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim.
Külotunu çıkar.
Demek ki duymuş.
Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem?
Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme.
Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim
Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul.
Eteğimi kaldınp külotu
Gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.
Tamam sustum,
Yok sen istedin diye değil.
Sadece yoruldum,
Sana değil,
Seni anlamayana,
Seni hor görenlere,
Senden gelip geçen vakitlere,
Ve kendime seni geç fark ettim diye.
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.
Sustum....
Yetişmeye çalıştım herşeye
Hiç kendimi düşünmedim
Sevdiklerim iyi olsun dedim
Her şeyden verdim
Canımdan verdim ruhumdan verdim
Hayatımdan verdim
Gözüm kaldığı halde al senin olsun dedim
gidelim buradan.
senin masumiyetini,
bilgelik zamanlarından kalma sırları,
dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
ölelim diyecektim az kalsın.
ölmeyelim.
hiç ölmeyelim anna.
sarılalım diyecektim az kalsın.
içimden böyle şeyler de geçiyor işte.
sarılalım, dudakların…
tamam sustum.
Adını bilmediğim nicelerin arasında kaybolamaktı tüm hayalim.
Söylesene nereye gidiyor bu tren
Yalnızlığın söyleşisinden var mı haber?
Tamam
Sustum.
Issız, tenhada kalmış yürekler bizimkisi
Bunu biliyorum.
Fotograflar renkli, lakin gülümsemeler sahte
En kötüsü de bu ya zaten, güzel yüzlerde yalancı gülümsemeler
Sahi yakan top birilerini fazla yaktığından, tehlike arz ettigi için midir nedir artık o da oynanmıyor…
Martılar da ne zamandir simide hasret
Ki simit atılmıyor artık martılara hamburger ekmeğinden atılıyor bir kaç parça,
Tamam tamam hadi sustum saat de geç oldu zaten
Hadi size tatlı rüyalar
Ki rüyalarinda tadı yok artik…
Az önce kitapevindeydim. 600 lirayı gömdüm(elimdeki son paraydı.) Kitapçı testlerin arkasına önce yeşil etiket sonra yeşilin üstüne de turuncu etiket basmış. Abla tamam insanları kandırıyorsun ama bari alttakini çıkarsaydın, diyecektim. Sustum. Ne önemi var ki? Hepsi böyle yapıyor, illa birinden alacağım. Neyse, güya indirimli olan iki etiketli testlerden 2 tane alıp çıktım oradan, diğer iki tanesi yoktu orada. Üsttekine yürüdüm, orası etiket bile basmaz. Akıllı adamlar, ne etiket derdiyle uğraşıyorlar ne de kendilerine leke sürüyorlar. İyi yürütüyorlar meseleyi. Efendim diğer 2 testi de oradan alıp başladım yine yürümeye. 8834 adım atmışım. Tabii bu telefonun üstümde olduğu müddetteki adım sayısı. Malum, belediyelerimiz öyle iyi öyle karınca misali çalışkandır ki otobüsler saat başı gelir. Bazen o bile olmaz. O yüzden yine öve öve bitiremediğim yurdum yollarını yokuşları aşa aşa yürüdüm. Terledim, ardından da rüzgâr esti, şimdi boğazım ağrıyor :) Tüm bunlar yaşanırken en az 50 yabancı uyruklu, en fazla da 10 15 tane Türk uyruklu kişi gördüm. Türk olanlar benim gibi beş kuruşsuz dolanıyor, meydanda kös kös oturuyordu. Diğerleri de alışveriş yapıyorlardı. Böyle işte, şimdi sırt ağrısı çekip ıstırap içinde var olmaya devam edeceğim.
Bazı zamanlar oluyor. Anlatmak istiyorsun. Mağduriyetini, kırgınlıklarını, yaşanmış bütün olumsuzlukları... İnsanların önerilerini “doğru söylüyor olabilirsin, ama.. diye cevaplar verip karşı tarafın ağzını kapatıyoruz. Karşımızdakinden duymak istediğimiz şey, çoğu zaman bir öneri değil, bir çıkar yol değil. Kendi yaşanmışlıklarını, benzer durumlarda verdikleri kararları öğrenmek hiç değil. Duymak istediğimiz tek kelime var:
“Haklısın...”
Bazı zamanlar oluyor. Sesimiz daha üst perdeden çıkıyor. Şöyle oldu, böyle
oldu diye geçmişe dair bütün olumsuzluklar dökülüyor ortaya. Ben ve sen
kavgaları, ego savaşları. Başımıza ne geliyorsa, bir türlü tatmin edemediğimiz egomuz yüzünden geliyor. Onun duymak istediği tek şey var:
“Haklıyım...”
Dikkatimizden kaçan bir ince nokta var:
Senin haklı çıktığın an, karşındakinin “haksız” olduğu andır.
Bu neyi değiştirir?
Ortada herhangi bir anlaşma yok, düzelme yok. Bir taraf yenilmiş ve sen kazanmışsın.
Çoğu zaman sevdiğin, eşin, dostun, çocuğun kaybetmiş ve sen haklısın!
Bu haklılık mutlu edebilir mi insanı?
Kazanan sen misin yoksa egon mu?
O klasik soruya geliyor yine konu:
Haklı mı olmak istiyorsun yoksa mutlu mu?
Mutlu olmak istiyorsan, o zaman haklılığını, haksızlığını,
“ben sana demiştimleri” bir kenara bırakmanı öneririm.
“Bak gördün mü yine ben haklı çıktım” dediğin her an, karşındakinin üzüldüğü andır.
Haklı olman buna değer mi?
Yine de “haklı olmak istiyorum” diyorsan, tamam sustum, sen haklısın...