268 syf.
·
Puan vermedi
‘Kürk Mantolu Madonna; Maria Puder’, ‘Üst Kattaki Terörist’in Alt Kattaki Komşusu; Nurettin ‘, ‘Yüzüncü Ad’ın Dul Kadını; Marta’, ‘Baltası Kadar Masum Katil; Raskolnikov’, ‘İsimle Ateş Arasında; Nihade’, ‘ 5 yaşında kocaman bir çocuk; Alper Kamu’, ‘Afili Filinta; Nuh Tufan’, ve dahası... Ben kimseyi Ömer kadar sevmedim. Öyle roman
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019169,6bin okunma
352 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
200 sayfa okudum (okuyorum) gerçekten güzel bir kıtap. hikayeler çok tanidik geldi... herkesin okumasi gereken kitabdir. herkese tavsiye ederim...
Papatya Kokulu Hikayeler
Papatya Kokulu HikayelerEnder Haluk Derince · Yakamoz Yayınları · 20142,963 okunma
Reklam
420 syf.
5/10 puan verdi
Çok daha iyi bir roman olabilirdi dediklerimden biriydi.Yazar, karşımıza çeşitli vesilelerle çıkmış Amerikan mevzularını derleyerek bir polisiye roman yazmış.Gizli mekanlarda denemeler yapan Amerikan hükümeti-CIA ortaklığı, insanlar üzerinde korkunç yan etkilere neden olan psikolojik tedavi amaçlı ilaçlar, FBI ve onun binbir çeşit ruhsal karmaşa içindeki ajanları ve bir seri katil...Bilmem sizlere de tanıdık geldi mi?Her zaman yorumlarıma yazarım romanlarda detayları severim. Ama bu detaylar tekerrüre dönüşüyorsa o zaman afakan basar. Bu romanda notumu kırmama neden olan unsurlardan birisi buydu.Aslında oldukça fazla sayıda karakterin yer aldığı, işin boyutunun nereden nereye uzandığını anlamanıza engel olan bir kurgunun üzerine inşa edilen bir romandı. romanlarda bir de geriye dönüşleri çok severim ve bu roman o anlamda ziyadesi ile zengindi. Ama...Yazar, romanını eserin adına bağlayabilmek adına sonu bir galeyanla yazmışlık hissi yarattı en başta.Her anında bir halüsinasyon anı bekliyorsunuz haliyle çünkü olaylara neden olan unsurlardan birisi ciddi yan etkilerinin geç idrak edildiği piyasada peynir ekmek gibi giden ilaçlar. Ve roman ilerlerken geriye dönüşlerle verilen gizli bir proje. sonda yazılanlar çok daha vurucu bir etkiyle verilebilecekken bir keşmekeş ortamı ile bağlanıp insana "nasıl yani?" dedirterek bitiverdi.kendimi kitabı baştan itibaren boşuna okumuş gibi hissettim birdenbire.Kahramana üzülemedim bile.Ama bence üzülebilmeli onun hisleriyle birlikte yıkılmalıydım.Neyse...yine de acil durumda bir polisiye roman ihtiyacı hasıl olursa okuyun derim.
Halüsinasyon
HalüsinasyonAlein Kentigerna · Panama Yayıncılık · 20212,862 okunma
141 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Varoluşçu psikoterapinin önde gelen ismlerindendir. Bu akımın diğer isimleri pek çok okur için tanıdık olan Irvin Yalom ve Türkiye'de de Engin Gençtan'dır. Yaratıcılık konusunu esasen bir teoriye oturtmak oldukça zor malumdur ki her meşrepte ve karakterde sanatçı ve bilim insanı mevcuttur. Ancak yazar burada bilinçdışının insan için her şeyin hızla değişip yenilendiği bu dünyada başat kaynak olduğunu söylüyor. Her varoluşçu gibi kaygıyı önemsiyor ve yeni bir şeyleri yaratmayı bununla ilişkilendiriyor. Değişimin kaygısını. Tabi ki özünde ve başkalrında. Gülünmekten, rezil olmaktan, dışlanmaktan korkmadan yaratmanın cesaretini tartışıyor. Yazar kitaptaki tezini biyografik alıntılarla desteklemeye çalışılmış özelikle Matematikçi Poincare hakkında verdiği anektodlar bana ilginç gelmişti. Her akım ilk çıktığında hele onu kuramsallaştırmaya çalışanlar tarafından son derece şevkli hatta biraz militanca savunuldu. Bu yüzden bazı düşünceler biraz zorlama gelebilir veya kendi hayat deneyimlerinizle örtüşmeyebilir bu yüzden her aklı başında insan gibi bu kitapla da aranıza mesafe koymayı ve eleştirel düşünmeyi unutmayın. Ama ister kitapta yazılan herşeye katılın veya katılmayın kitabın insana verdiği motivasyon kesinlikle sizde kalıp kafanızda sanat yapıtı nasıl oluştulur meselesine bir kapı açacaktır. Şimdiden iyi okumalar.
Yaratma Cesareti
Yaratma CesaretiRollo May · Metis Yayınları · 20202,294 okunma
Hayatta çoğu zaman insanların bize davranışlarından şikayet ederiz. Ancak yaptığımız her davranış onların bilinçaltına işler ve bize nasıl davranacaklarını doğrudan etkiler: Mesela, çok ilgili olmayan bir sevgiliye her aradığında "Benimle hiç ilgilenmiyorsun" diye yakınıp onun canını sıkarsan sevgilinin bilinçaltında şu denklemi yaratırsın: * Sevgilimi aramak = can sıkıntısı * Çünkü seni her aradığında yüzü güleceğine canı sıkılıyordur. Bu durumda zaten ilgisizken, senden iyice soğuyacaktır. Sana kötü davranan bir insana sen alttan alarak, iyi şekilde davranıyorsan bilinçaltında şu denklemi yaratırsın: * Eğer bana iyi davranmasını ve alttan almasını istiyorsam ona kötü davranmalıyım * Çünkü o sana her kötü davranışında senden iyilik görüyordur. Sen ona iyi davrandıkça sana daha da kötü davranmaya devam edecektir. Bu durumlar sana tanıdık geldi mi yoksa? O zaman artık değiştirme vakti gelmiş demektir. NASIL MI? - İnsanlar senin istediğin gibi davrandıklarında onlara iyi davran. - İnsanlar senin istemediğin gibi davrandıklarında tavrını belli et. - Daha fazla aramasını istediğin sevgiline aradığında iç sıkıntısı değil, huzur ve mutluluk ver. - Daha fazla görüşmek istediklerinle birlikteyken onlara enerji saç. İnsanların yanındayken onlara nasıl hissettirirsen seni o duygularla özdeşleştirirler. Sürekli dert anlatan biriysen seni dertleriyle, Sürekli enerji saçan biriysen seni mutlulukla ilişkilendirirler. İlgi talep eden değil, ilgi gören biri olmanın sırrı işte budur. "Marka İnsan" olmanın sırrı budur.
İlişkide olduğunda her şey çok güzel başlıyor, tıpkı bir rüya gibi ama sonra içini bir korku kaplıyor: “Kaybetme Korkusu” - Ya benden sıkılırsa? - Ya beni aldatırsa? - Ya beni eskisi kadar sevmiyosa? Sonrasında birden rüya bitiveriyor. Sanki sevgiline bir büyü yapılmış gibi birden bire sana karşı ilgisizleşmeye başlıyor. Sana değer veren,
Reklam
512 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Yazarın üslubu işte bu kitabıyla tanıdık geldi. Paris'te Balayı kitabından daha merak uyandırıcıydı. Sayfaları büyük bir iştah ve heyecanla çevirdiğimi hatırlıyorum. Çok duygusaldı. Çaresizliklerle dolu bir romandı. Fakat yazar okuyucuya aynı zamanda umudu da hissettirmeyi çok iyi başarmış bu kitabıyla. Bence alıp okuyun. Okumaya değecek bir roman.
Ardında Bıraktığın Kadın
Ardında Bıraktığın KadınJojo Moyes · Pegasus Yayınları · 20141,964 okunma
Herkes yabancılaşmıştı, yabancılaşıyordu. Toplum kuralları ve çevremizde tahkim ettiğimiz maddi dünya, bizi bu yabancılaşmadan koruyan gardiyanlardı adeta. Yolumuzu şaşırdıkça, alışkanlık denen ılık kaplıca sularının içine gömülüp rahatlıyorduk. Sonunda bize yol gösteren şey; evde her zaman oturduğumuz koltuğun aşina yumuşaklığı, gözü kapalı çevirebildiğimiz banyo musluğu ve başımızın yastıkta bıraktığı iz oluyordu. Kendi egemenlik alanını belirlemek için ağaçların altına sidik fışkırtıp sonra kendini bu sidiğin sınırları içinde güvenli hisseden köpeklere benziyordu insanlar da; aşina kokular ve aşina eşya arasındaki bir mutluluk formülü. Dostoyevski Avrupa'dan Rusya'ya dönüşünü, "Eski pantuflalarıma ayaklarımı sokar gibi" betimlemesiyle açıklamıştı. Eski pantuflalara ayakları sokmak... Güzel sözdü doğrusu ve insanlar böyle yaşıyorlardı. Eğer bu tanıdık dünya olmasa, kendilerini bir mahzende büyütülüp sonra birdenbire kent meydanına atılan Kaspar Hauser gibi hissedecekleri kesindi
504 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
öncelikle son zamanlarda en iyi -türk yazarlar arasında hiç olmadığı kadar hem de- kurgulardan birine sahip. osmanlı saray tabiplerinden ve hiç yaşlanmama hastalığından muzdarip atahunalp urumgalatlı bir sahilde hafızasını yitirmiş bir şekilde kendine gelir. sahile bitişik yamaçlarda kurulu bir çiftliğe ulaşan atahunalp, burada kendisi gibi hafıza zayıflığı olan torunları, torunlarının torunları ile birlikte 140 küsur yıllık hafızasının peşinde olan bir örgütten sakladıklarını öğrenir. hem kaybolan hafızasını, hem de peşindekilerin kim olduğunu öğrenmek isterken kendini bir garip maceranın içide bulunur. dahası hafızasında bir şeyler canlandıkça kafası daha da çok karışacaktır. kitapta, özellikle başlarda yaşına göre konuşmayan mehveş hanım'ın diyaloglarını biraz yadırgamakla beraber, yazarın tükçe dilbigisi kurallarına tamamen uygun ancak tvde, radyoda ya da benzer kitaplarda kullanılan genel geçer türkçe'den farklı kullanımları dikkat çekiyor. bazı sitelerde "yazarın kötü türkçe kullanımı" diye bahsedilse de ben alışılmadık diye yorumluyorum. "önemsiz" yerine "mühimsiz", "tanıdık" yerine "aşina", "bir çuval incirin pestil olması" bu kullanımlardan birkaçı iken kelime dağarcığıma kattığı "iştiyak" kitabın başka bir artısı. umutcalisan.com/2014/09/atahuna...
Atahunalp Urumgalatlı'nın Amel Defteri
Atahunalp Urumgalatlı'nın Amel DefteriMehmet Mollaosmanoğlu · Profil Yayıncılık · 201357 okunma
522 syf.
7/10 puan verdi
Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un araştırmalarının derlendiği kitap, Selçuk Yöndem'in canlandırdığı ve Kurtlar Vadisi hayranlarının Arslan Bey olarak tanıdıkları eski MİT müsteşarı Hiram Abbas'ın hayat hikayesi ekseninden, kan ve irin bağlamış yakın Türk siyasi tarihinin menfaat dolu çarpık ilişkilerini anlatıyor. En tiksindirici olan ise tüm bu bokları yiyenlerin "ben ne yaptıysam ülkem için yaptım" kisvesi altında kendi politik ve maddi çıkarlarına kılıf uydurması, dahası birilerinin de buna inanması. Günümüze bakınca aslında tarihimizde çokta değişen bir şey olmadığını görüyorsunuz. Ucuz provokasyonlar, tahmin edilebilir ve aslında önlenebilir cinayetler, sömürü, insanların dini ve milli duygularını istismar, hatta 1950 den bugüne çoğu oyuncular bile hala tanıdık. Göründüğü kadarıyla zaman zaman düzen değişse de düzülen hep aynı... Sadece eskiden kendi tarafındaki liderler (daha geniş bir ifadeyle unsurlar da diyebiliriz sanırım) at koştururken yapılan haksızlıkları umursamayan -sözümona- aydınlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları, günümüzde insiyatif başkasının eline geçip sopa kendi kafalarına indiği için bu kadar rahatsızlar...
Bay Pipo
Bay PipoSoner Yalçın · Doğan Kitap · 20053,867 okunma
Reklam
"İstismara uğrayan çocuğun çıkardığı ses, genellikle sessizliktir."
608 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Vedat Türkali'nin biraz gölgede kalmış bir romanıdır. 1970'li yılların karmaşası ve Yeşilçam, Vedat Türkali'nin yazımıyla birleşince ortaya çok güzel bir eser çıkıyor. Kitabı okudukça, karakterleri Yeşilçam' dan tanıdık geliyor. Akıcı anlatımlı, bol küfürlü, sıkılmadan, kimi yerde eğlenerek okunacak bir kitap.
Yeşilçam Dedikleri Türkiye
Yeşilçam Dedikleri TürkiyeVedat Türkali · Ayrıntı Yayınları · 2015211 okunma
"Bir şölen sofrasında Doktor amcamın yanı başına oturan tanıdık ve kültürlü sayılan birisi,ona bir soru yöneltmişti: "Doktor ,ne dersin?Sağırlık mı daha zor ve çekilmez bir dert,yoksa körlük mü?"Duygulu Doktor amca ,herkesi susturup bakışları üstüme yönelten soruya incitmeyecek bir karşılık tasarlamaya uğraşırken,dayanamadım; "Bana sorarsanız patavazsızlık ikisinden de beter bir derttir." yanıtını verdim.. (Bitmeyen Gece/Mitat ENÇ-Ötüken yayınları
Sayfa 134135Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.