"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun." Birhan Keskin, fakir kene "Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Saygıyla anıyoruz..
Atatürk’ten bahsetmek, fânilerin diliyle bir mucizeler zincirini anlatmak demektir. Mucize, mucize ile anlatılır. Onun içindir ki kahramanların gerçek yüzleri ancak sanatta görülür. Hiçbir hayat onunki gibi zengin ve dolu olmamıştır. Hiçbir eser, altı yıl önce aramızdan çekilip gitmesine ağladığımız büyük insanınki kadar şaşırtıcı, ilk bakışta kavranması daima güç, bununla beraber son derecede aydınlık olmamıştı. Atatürk, büyük ve şümullü mânasiyle kahramandır.
Reklam
Ahmet Hamdi Tanpınar' dan bahsederken, sadece bir şair, sadece bir romancı, bir hikayeci, bir denemeci ya da öncü bir edebiyat tarihçisinden bahsetmiyoruz. Tanpınar, her yorulduğunda başka bir odasında dinlenmeye çekildiği, büyük bir edebiyat evinde ikâmet etmektedir. İmalarıyla, metaforlarıyla, kahramanlarıyla bir bedenin uzuvlarına benziyor Ahmet Hamdi Tanpınar' ın eserleri. Başka bir deyişle, mükemmel bir "parçalı bütün. " Ve bana öyle geliyor ki, bu organik yapıtların kalbi şiir, ruhu Huzur, aklı ise Saatleri Ayarlama Enstitüsü' dür.
Ali AyçilKitabı okudu
İsmi hâlâ harıl harıl okunduğunu düşündürecek kadar çok anılıyor olabilir, ama Tanpınar aslında büyük bir hızla unutuluyor. Sadece dili nispeten eskidiği ya da kitaplarında uğraştığı konular aciliyetini kaybettiği için değil (bunlar kendi haline bırakılan her yazarın ve kitabın er geç maruz kalacağı felaketlerdir); en zayıf taraflarıyla sahiplenildiği ve niye o kadar önemli olduğu hâlâ ikna edici bir şekilde gösterilemediği için de. Gayet somut bir unutuluştan bahsediyorum: Kitapları çok az satıyor, günlüğünün yayımlanması gibi vesilelerle arada bir canlanır gibi olan ilgi hemen sönüyor, hakkında yazılanlar (hakkında en çok yazılan Türk yazarlarından biri olsa da) çoğunlukla taze bir şey söylemiyor. Ama bir yandan da, neredeyse her kültürel tartışma, birkaç kitabına (aslında bir kitabına: Huzur) ve fikrine (medeniyet krizi, devam ederek değişmek) indirgenerek de olsa, dönüp dolaşıp Tanpınar'a uğruyor. Bazen Türkiye'yle ilgili derin bir şeyler sezmiş ve bu sezgilerini de veciz bir şekilde ifade etmiş bir tür "aforizma düşünürü" olarak başvuruluyor Tanpınar'a, bazen Türk edebiyatının ilk "modern romancı'sı olması vurgulanıyor (romanlarının "tam nasıl" modern olduğu epey belirsiz kalmak kaydıyla), bazen de yaşadığı devirde anlaşılamamış, ihmal edilmiş ve görmezden gelinmiş oluşundan hareketle "entelektüel yalnızlık", "iki arada bir derede kalmak gibi şeylerin hüzünlü bir metaforu olarak hatırlanıyor. (Emre Ayvaz -Yazar, eleştirmen.)
Sayfa 62 - Kapı Yayınları, 1.Basım, Nisan 2012
Rahmetli Ahmet Muhip Dıranas da derdi ki "Benim en nefret ettiğim şiirim 'Fahriye Abla'dır. Hiçbir şiirim okunmaz, sadece onu okurlar." Bu olağan bir şeydir. Huzur dışında da bir Tanpınar okumamız lazım. (Doğan Hızlan- gazeteci, eleştirmen)
Sayfa 11 - Kapı Yayınları, 1.Basım, Nisan 2012
Ankara'da Taş Mektep'teki öğrencisi, ilk derste hocasının kırk beş dakika boyunca "Jokonda'nın elleri"ni anlattığını aktarır; "Benim sanata tutkunluğum, Jokonda'nın ellerine o gün duyduğum aşkla başlar" der. Öğrenci bir gün Hamdi Bey'in "bir kitap mezarlığı gibi olan" odasına gidecek, o da delikanlının eline Kötülük Çiçekleri'nin Fransızcasını tutuşturarak, "Bunu mutlaka okuyup anlamalısın," diyecektir. O akşam yabancı dil öğrenmeye başlayan öğrenci, Ahmet Muhip Diranas'tan başkası değildir. Akademi'den öğrencisi Nuri İyem, "Kendi işimde ne biliyorsam ona, onun uyarıcı derslerine borçluyum," demiştir. Orhan Okay, Turan Alptekin, Birol Emil ondan en çok etkilenen, bu etkiyi yapıtlarında yaşatan öğrencilerindendir. Öğrencisi Güler Güven, Aydaki Kadın romanını karmakarışık notlar; karalamalar arasından çıkarıp düzenleyerek kitapığımıza armağan etmiştir. Güler Güven de Gözde Sağnak gibi Tanpınar'ın ders notlarını yayınlamıştı. Gözde Sağnak'ın kitabında başka arkadaşlarının da tuttukları notlar yer almaktadır. (Konur Ertop-Eleştirmen)
Sayfa 36 - Kapı Yayınları, 1.Basım, Nisan 2012
Reklam
Tanpınar'ın Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazılarını kesip saklıyor, her birini kezlerce okuyordum. "Bursa Yangını" "Notre Dame'da Başıboş Düşünceler", "Lodosa, Sise ve Lüfere Dair" gibi yazılar bunlar arasındaydı. Günlüğüne bu sonuncusuyla ilgili olarak yazdıklarını okumak, beni pek şaşırtacaktı: "Cevat Fehmi (Başkut) makaleyi uzun buldu. Dostlardan hiç kimse bahsetmedi. Ne acayip şey, duvarla konuşmuş gibiyim. Halbuki bütün İstanbul'u verdiğime kaniim o yazıda. C'est triste (Hazin)!"* Bir öğrenciyi avcunun içine alıveren bu yazıların sahibi demek ki en yakınlarından dahi hak ettiği ilgiyi görmemişti. (Konur Ertop- Eleştirmen) *Günlükler..., 142
Sayfa 34 - Kapı Yayınları, 1.Basım, Nisan 2012
HANDAN İNCİ - TANPINAR ZAMANI (SON BAKIŞLAR) Dün başlamış olduğum kitabı bugün bitirdim.Kitap 355 sayfadan oluşmaktadır.Tanpınar sempozyumu dolayısıyla onun hakkında şair ve yazarların kaleme almış olduğu yazıların bir araya getirilmesiyle oluşmuş bir kitaptır.Özellikle birinci ve üçüncü bölümü okurken lezzet aldım.Tanpınar hayranı olarak daha öncede onun üzerine yazılmış çeşitli kitaplar okudum.Hepsi de birbirinden güzeldi diyebilirim.İlerleyen zamanlarda da Orhan Okay’ın Bir Hülya Adamının Romanı (bu kitabı çok istediğim halde bir türlü alıp okuma fırsatım olmadı) adlı kitabını alıp okumayı düşünüyorum. Tanpınar hakkında yazılmış kitaplardan okuduklarımın listesi: 1. Mehmet Kaplan- Tanpınar’ın Şiir Dünyası 2. Turan Alptekin-Bir Kültür Bir İnsan 3. Abdullah Uçman-Handan İnci -Bir Gül Bu Karanlıklarda(Tanpınar Üzerine Yazılar) 4. Yunus Balcı - Trajik Bir Şiir ve Şiiri 5. Sefa Kaplan- Geç Kalan Adam 6. İbrahim Şahin - Haz ve Günah (Bir Tanpınar Yorumu) 7. Mehmet Erdoğan- Bir Eleştirmen Olarak Tanpınar 8. Sevim Kantarcıoğlu - Ahmet Hamdi Tanpınar 9. Ümit Meriç - Ebediyetin Huzurunda Ahmet Hamdi Tanpınar 10. Nesrin Tağızade Karaca -Tanpınar ve Musiki (yarım kaldı) 11. Cengiz Orakçı - Ahmet Hamdi Tanpınar (yarım kaldı)
Şiirleri öğrenciliğimizde ancak antolojilerden okur, pek beğenirdik. Kıbrıslı arkadaşımız Ahmet Fedai, "Kimbilir şimdi nerdesin/ Senindir yine akşamlar/ Merdivende ayak sesin/ Rıhtım taşında gölgen var" dizelerini yineler dururdu. Ne o bıkardı, ne de biz! Ö. F. Akün, XIX. Asur Türk Edebiyatı Tarihi'ni; Kaplan, Huzur romanını göklere çıkarırdi. Romandaki "Nuran"a fakültemizin bir başka bölümündeki bir bayanın kaynağı olduğu, hocamızın o bayana duygusal yakınlığının sürdüğü anlatılırdı. Bayan profesörün modern, Batılı, biraz da soğuk havasını "Nuran'a çok uzak bulurdum. Romanda canlandırılan iki mekândan "Sahaflar Çarşısı" bizim de her gün arkadaşlarımızla dolaştığımız bir yerdi. Ancak Köprü altındaki kitapçı Kemal bana, çok daha yakın, tanıdık bir çevre olarak görünürdü. CHPnin eski Maraş milletvekilinin, DP yönetimini onaylamadığı çok belliydi. İstanbul'u altüst eden sözde imar hareketini hiç beğenmiyordu. Bir gün derse geç geldi. Bindiği dolmuş yıkılan binalar arasından, kazılan caddelerden güçlükle ilerliyormuş. Bıçkın şoför, tıkanan yollardan güçlükle ilerlerken Başbakan'ın hiç bilmediği bir işe giriştiğini, aldığı yıkım kararlarının yanlış olduğunu anlatmak için, "Madem yüzme bilmezdin ağaç tepesinde işin ne?" demesi, hocamızın pek hoşuna gitmişti. Konur Ertop-Eleştirmen
Sayfa 40 - Kapı Yayınları, 1.Basım, Nisan 2012
Tanpınar kahve ve sigara içerdi derste. Emekli, saraylı, çok kibar bir hanimefendi olan bir odacımız vardı, Çeşminur Hanım. İsmi kadar güzel, yaşlı, saraydan ayrılmış. O hizmet ederdi Tanpınar'a. Dersin ortasında -demek ki tembih etmiştir- on, on beş dakika bir zaman sonra elinde kahvesiyle gelir "Hocam kahveniz" der masaya bırakır, Tanpınar sigarasını yakar ve içer. Orhan Okay
Sayfa 8 - Kapı Yayınları, 1.Basım, Nisan 2012