Bir çocuğun ağlaması dünyayı zehirlemeye yeter, diye okumuştum bir yerlerde. Yüce Tanrı bazı şeylerin olmamasını ister ama engelleyemez bunları, çünkü kendisi kararlaştırmıştır. Ama bizim üstümüze de bir gölge düşer.
"Halk maddi olana gider doğruca, kendisine analık zevkini verene, elle tutulabilene, hemen ulaşılana gider. Bir de kendisini yormayacak olanı ister. Ve beynini çalıştırmayacak olandan hoşlanır..."
Ama sen -şimdi düşünüyorum da- çok uzaklardasın, aşılması zor yüzlerce kilometre ötedesin. Bilmediğim bir yaşamın içindesin, yanında başka erkekler var, belki de gülümsüyorsun onlara, geçmişte bana gülümsediğin gibi. Beni unutman için, birazcık zaman yeterli oldu. Belki adımı bile anımsamayı beceremiyorsundur şimdi. Artık ben senden çıktım, sayısız gölgelerin arasına karıştım. Oysa ben hep seni düşünüyorum ve bunları sana söylemek hoşuma gidiyor.
Ve “Ne güzel!” demez, benim için hiçbir değeri olmayan sıradan başka bir şey derdin. Çünkü ne yazık ki yapın böyle senin. Bir anlığına bile mutlu olmayacağız biz.