Mısır tanrıları ancak sonraları insan kılığına girmişlerdir. Eskilerin dinsel bilinçlerinde onlar, işaretler, bitkiler ve hayvanlarla biçim almışlardı. Tanrıça Hathor bir ılgın ağacında yaşıyordu.Tanrı Nefertem'e lotus çiçeğinde, Tanrıça Neith'e çaprazlama iki ok mıhlanmış bir kalkanda tapı- lırdı. Fakat tanrılar her şeyden çok hayvan kılığında gösterilirdi. Tanrı Chnum bir teke kılığındaydı. Tanrı Horus bir atmaca, Thout bir ibis, Suchas bir timsah, Bubastis'in tanrıçası bir kedi, Buto'nunki bir yılandı. Bu hayvan biçimli tanrıların yanında, eğer belirli bir işaret taşıyorlarsa, doğrudan doğruya hayvanlara tapılırdı. Bunların en ünlüsü, tapılışı yeryüzünde hiçbir dönemde hiçbir hayvana karşı gösterilmeyen görkemlikte olanı, Mısırlıların Tanrı Ptah'ın uşağı saydıkları Memphis’in kutsal boğası Apis’ti.
Kurt Wilhelm Marek Alman gazetecidir. Yazar ününü "Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler" adlı kitabı ile elde etmiştir. Benim okuduğum ikinci eseri "Tanrıların Vatanı Anadolu" daha çok Hititler ile ilgili bir araştırmadır. Sahaftan edinmiş olduğum için önceliği bu kitaba verdim. Tabi ki zevkle okudum. Oldukça akıcı bir üslup ile yazılmış, hiç sıkılmadan okuyabileceğiniz kitap özellikle Arkeoloji ve tarih meraklıları için cezbedici olacaktır.
Sanattan anlamayanlar, yazarlar yalan söyler, derler. Eğer biz ozanın bilim bakımından noktası noktasına gerçeğe bağlı kalmamak özgürlüğünü yalan olarak varsayacak olursak, bu durumda eskiler de modernlerden daha az yalan söylemiş değillerdir.
Arkeologlarımızdan birinin Babil yıkıntılarında, üzerinde şu özdeyiş bulunan bir tableti ele geçirmesi acaba biz, daha sonra doğanlar için bir teselli olabilir mi: Bak çevrene, insanların topu budaladır.
Herodot üç tür mumyalamayı anlatır. Bunlardan birincisi, ikincisinin üç katı pahalıydı; en ucuzu olan üçüncüsü küçük memurların keselerine de elverişliydi. Halktan olanların asla! Onlar ölü bedenlerinin geleceğini yalnızca iyi iklime emanet edebilirlerdi.