Bu nesil daha önce zuhur edemezdi. Bu illüzyon ve aldatmaca çağının sonuna kadar yaşanması; sahte tanrıların, vatanların, çeşitli ataların, kurtarıcıların, kralların ve mehdilerin kifayetsizliğinin ortaya çıkması, Sina'da dayak yememiz, Endonezya'yı tehlikeye atmaları, Pakistan'ı sarsmaları, birçoğunun hürriyet, refah ve terakki hakkında konuşup sadece sulta, yoksulluk ve yolsuzluk getirmesi -bunların hepsi- ayılma dönemine ulaşmamız için gerekliydi. Tüm bunların amaçsızca dolaşmaktan ibaret olduğunu anlayacak ve İslam dünyası için tek çıkışın kendi maddi ve manevi kaynaklarına, yani İslam'a ve Müslümanlara dönmek olduğunu idrak edecek bir nesil ancak bu şekilde doğabilirdi.
Bir çocuk yetişkinlerin açığını ilk kez yakaladığında -yetişkinlerin ilahi zekaya sahip olmadığı, kararlarının mutlaka akıllıca, düşüncelerinin doğru ve hükümlerinin adil olmadığı o küçücük ciddi kafasına ilk kez dank ettiğinde- dünyası başına yıkılır, paniğe kapılır. Tabrılar devrilmiş, güvenlik kalmamıştır. Tanrıların devrilişiyle ilgili kesin olan bir şey varsa o da şudur: azıcık yamulmazlar, ya çarpıp parçalanırlar ya da kahverengi çamurun dibine gömülürler. Onları tekrar ayağa kaldırmak meşakatli iştir; eskisi gibi parlamazlar asla. Çocuğun dünyası da eskisi gibi kusursuz ve sağlam olmaz bir daha. Sancılı bir büyüme evresidir.
Sayfa 26 - SelKitabı okuyor
Reklam
Burası kanın dünyası. Diş, pençe ve keskin demirin dünyası. Kısa hayatlardan ve acı ölümlerden oluşan bir dünya.
314 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Evet bu kitaptan sonra biraz bilim kurguya ara vermeliyim sanırım, yazarın üç kitabını peş peşe okuyunca bir doyum yaşatmadı değil :) yazarın hayal dünyası o kadar büyük ki okudukça hayran kalıyor insan. Bu kitabında da yazar bir dünyalı bir insanın gelişen teknolojilerden sonra sahip olduğu gemi ile sürekli yaptığı uzay yolculuklarını anlatıyor. Bazı bölümleri de mizahi şekildeydi o yüzden gülerek maceraları okuyorsunuz. Bir yandan da dünyanın geçmişine dair olabilecek senaryoları da araya sıkıştırmamış değil, gözümden kaçmadı. Yapılan yolcukluklar yeri geliyo gemide geçiyor, zaman sıçramaları yaşanıyor, yeri geliyor farklı gezegenlere inilip onların yaşamları anlatılıyor ama bu yaşamlar çok değişik işte bu noktada yazara hayran kalıyorsunuz, yeri geliyor geçmişe gidilip dünyanın geçmişi değiştirilmeye çalışılıyor ve burda da eskiden bilinen tanrıların kim olduklarına dair ipuçları veriliyor. Burda başka gezegenlerde yaşayanların yaşamları ve fikirleri anlatılınca onların gözünden insanları görmek, empati kurmak da güzel oluyor. Yine yeri geliyor din konusuna çok güzel değiniliyor. Yani çok kaliteli güzel bir bilim kurguydu. Tavsiye ederim.
Yıldız Güncesi
Yıldız GüncesiStanislaw Lem · İletişim Yayınları · 2001149 okunma
Ksenofanes, "insanlar, tanrıları kendileri­ ne bakarak yarattı." diyordu. "Öiümlüler, tanrıların da kendileri gibi doğduklarına, benzer giysileri, sesleri ve biçimleri olduğuna inandılar."
Mitlerde bir dev kadının sahneye çıkması kural olarak yeni bir şeyin ortaya çıkacağı anlamına gelir. Vahşi kadınlar tanrıların rahatlarını bozar, onları harekete geçmeye, bir şeyler yapmaya zorlarlar
Reklam
İktidardaki insanlar düşmanlarını ortadan kaldırmak, sorun çıkaranları caydırmak ya da nelere kadir olduklarını göstermek için öldürüyorlar. Ama kimseye zararı dokunmayan çocukları kurban etmek, savaşa girişip kurban edilecek esirler almak ya da çocukluktan itibaren kaderi kurban edilmek olan bir kast yetiştirmek türünden uygulamaların iktidarda kalmak için maliyet etkin yöntemler olduğunu söylemek hayli zor. Siyaset bilimci James Payne derin bir kavrayışla zorun tarihini ele aldığı bir kitapta, kendi yaşamlarında acı ve ölümle çok iç içe yaşadıkları için eski insanların başkalarının yaşamına fazla değer vermediklerini belirtiyor. Bu da, bedeli başkalarının yaşamı olsa bile, kendilerine bir avantaj sağlama olasılığı bulunan bütün uygulamalarda eşiği alçak tutmaları anlamına geliyor. İnsanların çoğu gibi, eski insanlar da tanrılara inandılarsa, insanların kurban edilme pekâlâ kendilerine bu avantajı sağlayacak bir sunu olarak ele alınabilir. "Onların ilkel dünyası, bu gibi tehlikelerle, acılarla ve veba salgını, açlık ve savaş gibi berbat sürprizlerle doluydu. Doğal olarak kendilerine, 'Böyle bir dünyayı nasıl bir tanrı yaratmış olabilir?' sorusunu soruyorlardı. Buna verdikleri inandırıcı yanıtlar dan biri şu olabilir: bu sadist bir tanrı; insanlardan kan aktığını, onların acı çektiklerini görmekten zevk alıyor." Bunun sonucunda da, eğer bu tanrıların her gün biraz insan kanı almaları gerekiyorsa, neden onlardan önce davranmayalım diye düşünmüş olabilirler. Benimkini alacağına onu veririm.
Sayfa 159Kitabı okudu
Bu mitleri eleştirenlerden biri de i.ö. 570'te doğan filozof Ksenofanes'tir. Ksenofanes, "insanlar, tanrıları kendileri ne bakarak yarattı." diyordu. "Ölümlüler, tanrıların da kendileri gibi doğduklarına, benzer giysileri, sesleri ve biçimleri olduğuna inandılar." Siyahların tanrıları siyah ve basık burunlu, Trakyalılarınki ise mavi gözlü ve sarı saçlıdır. Eğer öküzler, atlar ve aslanlar da resim yapabilselerdi, atlar at, öküzler öküz benzeri tanrı resimleri çizer ve kendilerine benzeyen biçimlerde heykeller yaparlardı.
576 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
John Gwynne - Tanrıların Gölgesi 10/10 "Burası kanın dünyası. Diş, pençe ve keskin demirin dünyası. Kısa hayatlardan ve acı dolu ölümlerden oluşan bir dünya." Kitabımızı 3 ana karakterin bakış açısından okuyoruz. Biri favori karakterim Orka, kendisinden çalınanı geri almak için tehlikeler ile dolu bir yolculuğa çıkıyor. 2. Karakterimiz Elvar, kendi değerini kanıtlamak için ayrıcalıklı hayatını bir kenara bırakıp ölüm ittifakına katılan bir savaşcı. 3. Karakterimiz Varg, cinayetten aranan bir köle. Kardeşinin intikamı almak için kan yeminliler grubuna katılıyor. İskandinav mitolojisini, viking kültürünü seviyorsanız oldukça hoşunuza gideceğini düşündüğüm bir kitap. Mitolojik unsurlar olan kitapları hep sevmişimdir ama daha önce hiç İskandinav mitolojisi okuma şerefine nail olmamıştım The Vikings dizisini de çok seven biri olarak bu kitaba bayıldım. Güçlü, kurnaz, savaş becerisi olan iki kadın karakter olması da cabası. Kitabı okurken başta biraz kafa karıştırıcı olabiliyor. 3 ana karakter, karakterlerin kendi çevresinde ki insanlar, tanrılar, mitolojik yaratıklar derken bir an kim kimdi bu nasıl bir yaratıktı şu hangi tanrıydı olabiliyorsunuz ama devam ettikçe her şey oturuyor kafanıza. Epik fantastik aşığı biri olarak hiç sıkılmadım, yazar oldukça başarılı bir evren yaratmış. Hele son bölümler.. Hiç tahmin etmediğim şeyler oldu gerçekten.
Tanrıların Gölgesi
Tanrıların GölgesiJohn Gwynne · Martı Yayınları · 2023106 okunma
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Reklam
"Burası kanın dünyası. Diş, pençe ve keskin demirin dünyası. Kısa hayatlardan ve acı dolu ölümlerden oluşan bir dünya."
192 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Okurlarını Londra sokaklarından alıp Hiçbiryer'e götüren J.M.Barrie'nin kahramanı, ebedi bir gençlikle özdeşleştirilir. Büyümek istemeyen bu oğlan çocuğu, küçük okurları için özgürlüğü simgelerken yetişkin okurları için masumiyeti ve çocukluğa olan özlemi yansıtır. Nitekim Peter Pan karakteri tanrıların dünyası ile insanların dünyası arasında özgürce seyahat edebilen haberci tanrı Hermes ile Hermes'in oğlu ve kırların koruyucu tanrısı olan keçi ayaklı Pan gibi mitolojik figürlerden izler taşır. Peter Pan'in bitmeyen çocukluğunu, arkadaşlarının ve düşmanlarının başından geçenleri anlatan bu masal, ona inananlar olduğu müddetçe yaşamaya devam edecektir. Kitabın dili yalın ve akıcıydı. Kısa sürede okuyup bitirdim. Yazarın yer yer araya girmesi pek hoş değildi. Peter Pan gibi kibirli, ukala ve bencil karakterde birini sevmek çok kolay olmadı okurken. Çok nadir yerde etkiledi beni Peter. Hayal aleminden gerçeğe dönüş ile çocukların eve dönmesi ve Peter Pan'in masal olarak sonsuza dek devam edeceği şeklinde son bulması hoşuma gitti. “Dünyaya gelen ilk bebek hayatında ilk defa güldüğünde, gülüşü binlerce parçaya ayrılmış ve her parça sağa sola dağılmış, işte perilerde böyle ortaya çıkmış. Dünyaya gelen her kız ve oğlan çocuğu için bir peri olması gerekir. O çocuklar perilere inanmamaya başlayınca da o peri bir yerlere düşer ölür."
Peter Pan
Peter PanJ. M. Barrie · İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,5bin okunma
Burası kanın dünyası. Diş, pençe ve keskin demirin dünyası. Kısa hayatlardan ve acı ölümlerden oluşan bir dünya.
Bir çocuk yetişkinlerin açığını ilk kez yakaladığında yetişkinlerin ilahi zekâya sahip olmadığı, kararlarının mutlaka akıllıca, düşüncelerin doğru ve hükümlerin adil olmadığı o küçücük ciddi kafasına ilk kez dank ettiğinde dünyası başına yıkılır, paniğe kapılır. Tanrılar devrilmiş, güvenlik kalmamıştır. Tanrıların devrilişiyle ilgili kesin olan bir şey varsa o da şudur: Azıcık yamulmazlar, ya çarpıp parçalanırlar ya da yeşil çamurun dibine gömülürler. Onları tekrar ayağa kaldırmak meşakkatli iştir; eskisi gibi parlamazlar asla. Çocuğun dünyası da eskisi gibi kusursuz ve sağlam olmaz bir daha. Sancılı bir büyüme evresidir.
meğer ki...
"Tin, dile ait sözcükte ya da mitsel imgede her ikisinin de denetimine girmeden yaşar. Şiirin ifade ettiği şey ne tanrıların ve daimonların mitsel söz-resmidir, ne de soyut tanımlamaların ve ilişkilerin mantıksal hakikati. Şiirin dünyası, yanılsama ve fantezi dünyası olarak her ikisinden de ayrı durur; ama öte yandan saf his alanı sadece bu yanılsama kipi içerisinde ifadesini bulabilir, tam ve somut edimselleşmesine de ancak bununla erişebilir. Bir zamanlar insan zihninin karşısında katı gerçekçi güçler olarak çıkmış söz ve mitsel imge şimdi tüm gerçekliklerini ve etkilerini çıkarıp atmıştır, tinin, içerisinde engel ya da engelleme ile karşılaşmadan yürüyebileceği hafif, parlak bir 'aether' haline gelmişlerdir. Bu özgürleşme, zihin, sözün ve imgenin duyusal biçimlerini bir yana attığı için değil, her ikisini de kendi organları olarak kullandığı için elde edilir; bu sayede zihin onların gerçekte oldukları şeyi idrak eder: meğer onlar zihnin kendi tezahürünün biçimlerinden başka bir şey değilmişler."
Sayfa 115 - Mecazın Gücü (aether: maddenin, beş duyu ile algılanamayan hali)Kitabı okudu
530 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.