192 syf.
·
Not rated
GÖRÜLEN GEÇİCİ, GÖRÜLMEYEN EBEDİDİR
Kitabın en sevdiğim cümlesi en sonda yer alıyordu. Paylaşımın başlığı oluverdi. Şimdi, nerden başlasam bilemedim. Bakalım toparlayabilecek miyim?
Boşlukta duran beyimizin şekerleme sonrası ne yapacağını düşünürken geliyor aklına yaratmak. Ama ne yaratmak. Böyle başlıyor. Soyut ve somut ne varsa Bay Tanrımız ucundan başlıyor. Aklına geldikçe,
Bazı kitaplar içerdikleri bilgiler gereği sizi çok fazla rahatsız eder, bazen üzerine kafa yormadığınız bir şey, bazen aslında düşündüğünüz ama boyutunun bu denli büyük olduğunu bilmediğiniz bi şey. Sadece bu dünya düzeninde yaşayan bi insan olduğunuz için bile enayi gibi hissettiriyor. Kitaptaki meseleler hassas. Çocuk, din, eşcinsellik, evlilik, cinsel arzuların boyutu ve sonucu, reklamların hayatımıza nasıl yerleştiği, Prenses Diana’nın ölümü, futbol, politika oyunları gibi konular. Çok şey katacağı, çok düşündüreceği mutlak. Elime kitabı alıp ayakta evin içinde ileri geri hızlı hızlı yürüyerek filan okudum. Bitti.
Yazarın diğer kitabı Cehenneme Övgü tüm insanlığın okuması gerektiğini düşündüğüm acayip güçlü bi metin. O kadar top bi noktaki Cennetin Dibi o noktaya çıkamamış, ama yine çok güçlü ve çok lazım bi kitap.
Kitabın rahatsız ediciliğini anlayabileceğiniz bir alıntı;
Ana Tanrıçaları yıkıp Tanrı'yı tek ve erkek yaptığımızdan bu yana tam iki bin yıldır, bir yandan günah çıkarıp bir yandan da namus kılığında dolaştırdığımız şehvetimiz adına, tarih öncesi taptığımız Tanrıçaları ayaklarımızın altına alıyoruz. Tanrıçalarımıza yaptığımız her kötülük şeytanın zaferi. Klitorisi kökünden sünnet edilen, vajinasının iç ve dış dudakları kesilip dikilen seksen milyon kadın var dünyamızda, seksen milyon! Zifaf gecesinde karısının dikilmiş vajinasını bıçakla kesen Gambiyalı şeytan kocayı, Hindistan'ın bir tek Salem eyaletinde son üç yılda sırf kız doğurdular diye çocuklarını öldüren yedi bin şeytan babayı kim cezalandıracak? Erkek Tanrımız mı?
İNSAN, DİNLER, TANRILAR VE TEVRAT-ZEBUR İLE İLGİLİ BİR İNCELEME
Son yıllardaki din ve dindarlık perdesi altında yapılan yağma talanın arkasından gelen ahlaki ve ekonomik çöküşün sebeplerini anlamak amacıyla Sümer, Babil, Mısır tarihi ve tanrılarını, Gılgamış, Herodot Tarih’i, Homeros’un İlyada’sı, İncil ve Tevrat-Zebur’u okudum. Kuran, hadis kitapları ve İmam-ı Gazali’nin İhya-u Ulumid-Din’iyse zaten
Mükemmel
Ribovski:
Bu alanda çok fazla bilgim yok ancak olabildiğince güzel akıcı ve bilgilendirici bir anlatimi olduğunu söyleyebilirim
Hikayeler içeriyor nasıl ifade etsem bunu yani şöyle :
Odin herkesin bildiği bilge tanrımız var ve onun gözünü nasıl kaybettiğini anlatıyor . Daha sonra Şimşekler veyahut gökyüzünün Yıldırımına sahip bir Thorumuz var ve onun ünlü çekici ama sapı kısa :)... İşte o cekicin nasıl elde edildiğini anlatıyor sonra çekiç çalınıyor onun macerası var vesaire vesaire .... Yani demek istiyorum çok iyi bir mitolojik derlemeyle bizlere sunulan bu kitap benim gibi acemi ve hiçbir şey bilmeyen bir "MİTOLOJİK CAHİLE" mükemmel bir şekilde sunuşu oldu.
Ha birde lokimiz var şekil değiştiren kurnaz ve hilekâr ,daima kazanmayı hedefleyen ancak sonunda .... Dıdıdı her neyse okuyunca öğrenirsiniz :)
Gayet akıcı ve açıklayıcı şekilde gerçekleşir hikâyeler. Gerçekten bu alanı hiç okumayan kişiye başlangıç paketi gibi bir şey sunuyor. Etkileyici bir üsluba sahip Neil abimizi herkese tavsiye ederim. Sıkılmadan okuyacaksınız ve genel kültür kazanacaksınız....
İyi okumalar
Binlerce tanrı arasında en diplerde olan Yato'nun ne takipçisi ne de tapınağı vardır. Fakat Yato, bir gün popüler olacağı umuduyla zor durumda olan insanlara sadece 5 yen karşılığında, yardım etmektedir. Topladığı bu paralarla da kendine bir tapınak yaptırmayı hedeflemektedir. İlahi silahı, Yato'ya daha fazla dayanamayıp istifa edince
266 syf.
8/10 puan verdi
Aldous Leonard Huxley (1894 - 1963) İlk olarak 1932'de yayımladığı Cesur Yeni Dünya (Brave New World), Zamyatin'in Biz'i (1920-21), Koestler'in Gün Ortasında Karanlık' ı (1940) ve Orwell'in Bindokuzyüzseksendört'ü (1949) ile birlikte yirminci yüzyılın başlıca kara ütopya (dystopia) veya karşı-ütopya (anti-utopia) romanlarından sayılmaktadır.
Olayların yaşandığı yer; Henry Ford'un T Modelini taşıma bandı üzerinde seri üretimine başladığı 1908 yılını milat kabul eden İngiltere. Yaklaşık 2540 yılında medeni insanlar Kuluçka ve Şartlandırma Merkezinde üretilip yetiştirilmektedir.
Our Lord (Tanrımız) yerine, Our Ford (Yüce Fordumuz) denilen, uyuşturucu haplar ve şartlandırmalarla mutlu ve düzenli bir hayatı yaşayan medeni insanların dışında olabildiğince geri kalmış vahşilerin de yaşadığı bir dünya. John medeni ve vahşi hayatı tam olarak bilen, dolayısıyla mukayese edebilecek tek kişi.
Okunması gereken bir eser; İstenilen her şeye hemen ulaşmaya inanıldığı, görünüşe aşırı değer verildiği, markalara tapınma derecesinde hayranlık duyulduğu, yaşlılık dönemlerinin genç görünerek inkar edildiği, ölümün ölenlerle beraber unutulduğu, depresyon haplarıyla ayakta durulduğu, ekonomik kazancın tek üstün değer kabul edildiği, adaletsizliklerin normal karşılandığı günümüzde, bu kurgusal romana pek şaşıracak halimiz kalmamış olsa da…
