İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Kitap Tavsiyeleri
Katip Bartleby- Herman Melville
Evliliğe karşı- Glenn Campbell
Bozkırkurdu - Hermann Hesse
Kaosun Kutsal Kitabı - Albert Caraco
Çıplak Maymun - Desmond Morris
Tanrıya Karşı Söylev - Marquis de Sade
İç Deney- Georges Bataille
Tanrının Enkazı - Scoot Adams
Harf Atışları - Mehmet Akif Tutumlu
Gürültülü Yalnızlık - Bohumil
Beynim, çok fazla bilgiyle kapışıyordu. Bir bilgi baskını söz konusuydu ve fazlasını silkeleme ihtiyacı duydum.
İhtiyar hiçbir şeye bakarak, "Biz Tanrı’nın enkazıyız" dedi.
"İnsan beyni bir illüzyon jeneratörüdür. İnsanın dünyanın merkezinde olduğu, ruhların, ahlâkın, özgür iradenin ve sevginin sihirli özelliklerinin sadece bize bahşedildiği gibi inançları oluşturan kibir, illüzyonların yakıtıdır. Mutlak güce sahip olan Tanrı’nın, geriye kalan tüm evreni bize oyun alanı yaparken, gelişimimize ve hareketlerimize karşı eşsiz bir ilgi beslediğini farz ederiz. Tanrı’nın, bizim gibi düşündüğü için, kayaların, ağaçların, bitkilerin ve hayvanlarınkinden çok, bizim yaşamlarımızla ilgilendiğine inanırız."
"Özgür iradeyi açıklayın," dedim.
"Bakır bir kuruş hayal et; bu sohbetin ilerleyişi adına bir bilince sahip olması dışında, tıpkı sıradan bir kuruşa benzesin. Bozuk para olduğunu ve ara sıra onu havaya attığını biliyor. Ve her bir atışta, tura veya yazı gelmesini belirleyen dışsal bir gücün olmadığını biliyor.
"Kuruşun bilinci, insan bilinci gibi olsaydı, durumu analiz eder ve özgür iradeye sahip olduğu sonucuna varırdı. Tura gelmek istediğinde, sonuç tura olurdu ve kuruş, seçme gücüne olan inancını doğrulamış olurdu. Onun yerine yazı geldiğinde, kendisini adanmışlıktan yoksun olmakla suçlar veya Tanrı’nın bu işte parmağı olduğuna hükmederdi.
"Hayali bozuk para, bir şeylerin 'öylece', sebepsiz yere olmadığına inanırdı. Atışların sonuçlarını dışsal bir şey kontrol etmediyse, mantıklı bir kuruş, kontrolün kendi iradesinden geldiğini farz ederdi; dindar bir kuruş olduğunu varsayarsak da, belki Tanrı’nın iradesinden etkilendiğini düşünürdü.
"Kuruşun kendi rolüne inancı yanlış olurdu fakat Tanrının iradesine duyduğu inanç doğru olurdu. Olasılık Tanrı'nın gücünün özü kuruşun, turayı seçtiğinde bile zaman zaman yazı gelmesini belirler."