Dikkat spoiler içerir.
Thomas Lourds, antik diller uzmanı bir profesördür ve Mısır'da İskenderiye Kütüphanesi araştırma çalışmalarına katılmıştır. BBC muhabiri olan genç ve güzel Leslie Crane ile ropörtaj yapacaktır. Onun diller konusundaki uzmanlığını test etmek isteyen Leslie bazı yazılar içeren nesneler verir. Bunlardan bir çan üstündeki yazıları okuyamaz. Bu nesnenin burada işi yoktur. Yeni Papa'dan memnun olmayan Quirinus örgütüne dahil kardinal Stefano Kurani, Gallardo ve ekibini tutup bu çanı ve diğer 4 müzik aletini bulmak ister. Çünkü Tanrı'nın İsa' dan önceki ilk oğlunu ve Atlantis'i çantana büyük gazabı içeren Büyük Kitap'a gidecek yol ondadır. Diğer bir alet olan Simbak ise Lourds'un arkadaşı Yuliya'da Rusya'dadır. Ama Gallardo ve arkadaşları onu öldürür. Çanı ve simbali alan ekip diğerleri için profesörün peşine düşer. Gallardo ekibinden birilerini öldüren Yuliya'nın polis kardeşi Natashya da ekibe kameraman Gary ile katılır. Almanya, Kenya derken pek çok yerde saldırıya uğrarlar ama final Peder Sebastian'ın Vatikan emri ile kazı yaptığı İspanya'nın Cadiz şehirdir. Burada bir mağarada aradıklarını bulacaklardır. Esir düşen Lourds ve Leslie Murani'ye yardım edecek midir? Kitabı bulup okuyacak mıdır? Bu işte sağ salim kurtulacak mıdır? Nastashya ve Leslie ile ilişkiye giren Lourds kimi seçecektir? Keyifle soluksuz okunan bir roman.
Çok eski çağlarda, insanları yok etmek amacı ile Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı hikâyesinin, yalnız, ilk kutsal kitap Tevrat'ta yazılı olduğu biliniyordu. Fakat geçen yüzyıl içinde Ninive'de yapılan kazılarda çıkan Asur Kralı Asurbanipal'ın kütüphanesi içindeki bir tablette aynı hikâye okununca (1872) büyük bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden sarsılmıştı. Gılgamış Destanı'nın son kısmını oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan Gılgamış'a, tufandan kurtulup Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılmıştı.
Çok eski çağlarda, insanları yok etmek amacı ile Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı hikâyesinin, yalnız, ilk kutsal kitap Tevrat'ta yazılı olduğu biliniyordu. Fakat geçen yüzyıl içinde Ninive'de yapılan kazılarda çıkan Asur Kralı Asurbanipal'ın kütüphanesi içindeki bir tablette aynı hikâye okununca (1872) büyük bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden sarsılmıştı. Gılgamış Destanı'nın son kısmını oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan Gılgamış'a, tufandan kurtulup Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılmıştı.
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_
_İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır.
_1-Taş devri_
_a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
Tanrı'nın bir kütüphanesi olmalı
zamanın ve mekanın ötesinde
o büyük sessizlikte
boş odalarda çınlar gibi
dizili kitaplarımızdan biri belki düşer yere
yıldızların sürtünüşüdür sanki birbirine
Tanrı eğilir bakar, gülümser
kendi sözleriyle yeniden aydınlanan evrene
"Asur'da önem kazanmış bir başka tanrı, Babil'de rastladığımız Nabu'dur.
Sanatçıların ve yazının tanrısı olan Nabu adına bir tapınak da yapılmış, büyük saygı gösterilmiştir. Bu bağlamda Nabu'ya adanmış bir kütüphane de vardır.."
Seriyi sırasına kadar okumuyor olsam da; her kitabından ayrı zevk aldım. Silifke İlçe Halk Kütüphanesi'nin raflarında Toza Sor'u bularak tanıştığım John Fante, en beğenerek okuduğum kitaplardan birisi.
Kitaplarında, okuduğumuz bütün romanlarda alıştığımız o "kusursuz karakterler"in olmadığını göreceksiniz. Karakterler sıradandır, bizdendir, hatalar yaparlar; hatta yaptıkları hatalar yaptıkları iyi şeylerden bile fazladır. Buna rağmen gururlu, cesur, özgüvenlidirler. Her zaman kendilerini severler.
Bu kitapta ise odağın daha çok baba figürü üzerine toplandığını görüyoruz. Serideki diğer kitaplara pek benzemeyen bir üslup var; zira bu kitap Tanrı modu ile yazılmış. Kitabın en dikkat çekici bölümü bence babanın yoldan çıkmamak üzere direndiği bölüm; o bölümde insan iradesinin nasıl olur da aynı zamanda hem güçlü hem de kırılgan olabildiğini görebiliriz.
Kitapta yer yer karşımıza çıkan editöryel hatalar ise dikkati dağıtmasa da can sıkıcı.
Yeni Ahit'teki Bazı Çelişkiler ve Tutarsızlıklar
İncillerin ilk yazılanı dahi Hz. İsa'nın yeryüzünden ayrılmasından 35 sene sonraya dayanmaktadır. İlk nüshaların dahi Yunanca olduğu düşünülürse, Yunanca bilme ihtimali hiç olmayan Hz. İsa'nın bu kitaplarla arasında bir irtibatın olmadığı ortaya çıkmış olur. Renan'ın ifadesiyle
_Hermetizm, Hermes’in öğretisidir.
_Hermes; Antik Mısır'da Thoth, Hristiyanlarda Nuh’un büyükbabası Enok, Yahudilerde Hanok, Zerdüşlükde Huşeng, Antik Yunanda Hermes ve İslamiyette İdris olarak söz edilmektedir.
_Yunanlar, Hermes için hem kral, hem rahip hem de peygamber olması sebebiyle, üç kere kutsanmış anlamında Trismegistus
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CyTkOCVNqrQ
Bir gün dünyayı değiştirecek bir bilgi birikimine sahip olsaydınız ve sırf bu yüzden cezanız ölüm olsaydı, yine de fikirlerinizi savunmaya devam eder miydiniz?
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor.
_Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur.
_Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
"Bana aynı anda hem 800,000 kitabı hem de karanlığı veren Tanrı'nın muhteşem ironisi" diyen canım Borges; genetik bir rahatsızlık nedeniyle 56 yaşındayken görme yetisini kaybetti. Umberto Eco “Gülün Adı” romanında kör kütüphaneci kahramanını Bprges’ten esinlenerek oluşturdu. Ülkesinin ileri gelen aydınlarından olan Borges’e, kör kaldığı sene, Arjantin Ulusal Kütüphanesi Müdürlüğü işi onu onore etmek amacıyla verilmişti.
#alçaklığınevrenseltarihiAmerika’dan Japonya’ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde geçen ve dolandırıcılıktan sömürgeciliğe, siyasetten köle ticaretine olmak üzere; alçaklık sayılabilecek türden 16 hikayenin, bir gazetenin pazar ekinde yayımlandıktan sonra derlenmesiyle oluşturulmuş bir eserdir. Ben en çok en son bölümde “Vesaire” başlığı altında toplanan ve Kum Kitabı’ndakilere benzeyen büyülü gerçekçi hikayeleri sevdim. Bu bölümden önceki öyküler, “alçaklık” değerlendirmesi anlamında beni hiç şaşırtamadı ve bana sıradan geldi.
Fakat Borges’in tasvir yeteneğini, benim zihnimde şekillendirdiği yaratıcı dünyasını ve bende uyandırdığı hisleri seviyorum. Şimdiye dek sadece iki kitabını okudum ve hala en çok sevdiğim kitabı #kumkitabı . Öykü türünü sevmeyen okurlara bile öykü okumayı sevdirecek bir kitap. Çünkü ben de öykü sevmeyenlerden biriydim :) Benim gibi büyülü gerçekçilik türünü seviyorsanız Borges’in Kum Kitabı’nı kaçırmayın derim. #ficciones kitabını okuyan var mı bilmiyorum ama büyülü gerçekçilik türünde olduğu için o öykü kitabını da çok merak ediyorum. Umarım bir gün o kitabıyla da kavuşuruz.
🥺1-İnsancıklar
🙂2-Yalın Tutku
🙂3-Seneler
🤩4-Sıfır Noktasındaki Kadın
🤩5-İsa'ya Göre İncil
🥹6-Yaşamak
7-Doğu Ekspresinde Cinayet
8-Kurtlarla Koşan Kadınlar & Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler
Antik Yunan ve Roma kültürünün, Hıristiyanlığın yayılışından sonra nasıl talan edildiğini, zarar gördüğünü anlatan muhteşem bir kitap...
Catherine Nixey, pagan kültürünü ve Hıristiyan zihniyetini, başarılı ve anlaşılır bir şekilde karşılaştırmış. Bu açıdan çok beğendim. Paganizmin ve Hıristiyanlığın merkeze aldıkları ve karşı çıktıkları düşünceler