Radikal Aydınlanmacılığa ilişkin yetkin çalışmasında Jonathan Israel, Aydınlanma'nın ilk döneminin merkezinde, teolojik tartışma yatar" gözleminde bulunur. Ona göre "Dinsel inanışları ve değerleri sarsarak modern Batı'yı sekülerleşmeye sürükleyen tümüyle öngörülemez iman krizinin kaynağı; ne bilim ... ne yeni coğrafi keşifler, hatta ne de kendi başına felsefedir; asıl neden, eski ve yeniyi teolojik kavramlarla bağdaştırmanın olağanüstü güçlüğü ve nihayet, 1740'lara gelindiğinde, teoloji, felsefe, siyaset ve bilim arasında yeni bir genel sentez kurmaya dönük tüm girişimlerin açıkça çökmesidir."
Reklam
Jonathan Israel'e göre Aydınlanma'nın "ilk yüz elli yıl başlıca meşgalesi -ve basılı materyallerde en meşgul olduğu tema- kilise otoritesine, teolojik dünya görüşüne, toplumsal ve siyasal düzenin ve baskının bir enstrümanı olarak görülen dine karşı amansız savaşı"dır. Frank Manuel "Aydınlanma insanının hem inancı hem inançsızlığında, insan doğasına dair bir irdeleme olan dinden muazzam ölçüde rahatsız olduğuna" dikkat çeker. J.G. Cottingham, "Aydınlanmanın iç uyumu ve güveni, dinsel temellere dayanır" der. Tüm tarih; gözünü iktidar hırsı bürümüş bir ruhban kasta karşı seküler mücadelenin tarihidir. Hegel Tinin Görüngübilimi'nde, Aydınlanma'nın ebedi kaygısının dine karşı mücadele olduğunu belirtir. Gerçi aynı zamanda şunda da ısrar eder: Dinsel inanç her durumda, ilahiliğin teorik bilgisi ya da bilimi olarak bir önerme statüsüne indirgenmiş olduğundan, onu kuşatan akılcılık gibi yoksullaştığı ölçüde büyümüştür.
Toplumlar dinden bütünüyle vazgeçtiklerinde değil, artık bilhassa onun tarafından uyarılmadıklarında sekülerleşir.
Kültürün ödevi, dini bir ideolojik otorite haline getirmek için ahlaki özünü dogmatik kabuğundan soyup çıkarmaktır. Dinin inandırıcılıktan uzak içeriğini temkinli bir şekilde boşaltırken; gizemli hâlesini, dokunaklı retoriğini ve ahlaki tonunu korumak gerekir.
1,000 öğeden 881 ile 890 arasındakiler gösteriliyor.