"Başkalarının meselesi olduğunda ahmaklar bile bilgedir, kendi meselelerinde bilgeler bile hata yapar."
“Uzun deneyimlerle gözlemlediğim kadarıyla hemen hemen karşılaştığım herkes bende kendi özelliklerini görmektedir! Tanıdığım en düşmanca davranışlı insan bana ne kadar düşmanca davrandığımı, en hoş insan ne kadar hoş olduğumu, dürüst insanlar ne kadar güvenilir ve içten olduğumu, ikiyüzlü ve yalancı insanlar temelde yapmacık ve ikiyüzlü olduğumu, zeki insanlar zeki olduğumu ve aptal insanlar ne kadar aptal olduğumu söylerler.”
Reklam
“Anlam aramayın; kullanım arayın!" Bu, tam anlamıyla konunun anahtarı olabilir.”
Öğrenci durmadan Usta’nın anlattıklarının eksik olduğunu, kendinden son derece yaşamsal bir ipucunu gizlediğini düşünerek yakınır durur. Usta, bir şey gizlemediği konusunda ona teminat verir. Oysa öğrenci Usta'nın kendisinden bir şeyler gizlediği konusunda ısrar eder. Ardından, birlikte bir dağ patikasında yürüyüşe çıkarlar. Usta aniden, "Dağ defnelerinin kokusunu duyuyor musun?" diye sorar. Öğrenci "evet" dediğinde Usta, "Gördün mü" der, "Senden hiçbir şey saklamıyorum".
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Mantık dışılığa en fazla hoşgörüsüzlükle yaklaşanlar mantıklı insanlar değil, bir yandan son derece mantıklı olmakla "gururlanırken" bir yandan da mantıksızlıklarını bastıranlar.
Sayfa 143Kitabı okudu
Acaba zevkle yapılan bir iş bir çaba olarak görülebilir mi?
Sayfa 133Kitabı okudu
"Yol yitirildi ve insanlar kaybettiler kendilerini; Söylenen sözler artık gönülden değil." Su Tung-po
Sayfa 132Kitabı okudu
"İnsanlar kendilerine cimrice davranıyorlar." Yuan-Ming
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
Ona göre yaşamda yalnızca iki büyük amaç vardı: (1) Bir şey elde etmemek; (2) insanın bir şey elde etmemesi gerektiğini kanıtlamak.
Sayfa 126Kitabı okudu
Başkalarının meselesi olduğunda ahmaklar bile bilgedir, Kendi meselelerinde ise bilgeler bile hata yapar.
Sayfa 117Kitabı okudu
“Tanrı'nın var olup olmadığı sorusu için yapılan onca tartışma, savaşlar, dökülen kanlar ve işkenceler! Bu soru, sanki yaşam ve ölüm meselesinden bile daha önemli bir şeymiş gibi algılanmıştır. Ne pahasına olursa olsun bir Hıristiyan, ruhunu kurtarmak için bir putperesti ya da ateisti Tanrı'nın var olduğuna inandırmalıdır. Ne pahasına olursa olsun bir ateistin bir Hıristiyanı, Tanrı inancının gerçek toplumsal gelişime inanılmaz zararlar veren çocuksu ve ilkel bir batıl inanç olduğu konusunda ikna etmesi gerekir. Ve bu nedenle de birbirleriyle savaşıp dururlar. Bu arada Taocu Bilge bir nehrin kıyısında, yanında belki bir şiir kitabı, bir bardak şarap ve biraz boya malzemesiyle sessizce oturup Tao'nun var olup olmadığı konusunda hiç kafasını yormadan onun özünü meydana getiren şeylerin tadını çıkarır. Bilge, Tao'yu ispatlamaya gerek duymaz; zaten onun tadını çıkarmakla yeterince meşguldür!”
"Garip ve belirsiz sözler, yabani ve abartılı bir dil ve anlaşılmaz kavramlar kullanmadan, taraflı ve anlaşılmaz bir görünüşe bürünmeden, kendini düşüncelerine verdi. Dünyayı öylesine cahil ve anlayışsız kabul etti ki, ciddi bir şekilde konuşamayacağını anladı. Ama olaylar konusundaki üstünlüğüyle hiç övünmedi. Ne doğruyu ne de yanlışı kınadı, böylece sıradan insanlarla kolayca anlaşabildi: Düşüncelerinin zenginliği asla tüketilemezdi. Temele gelince taraflı ve engin, derin ve özgürdür. Öze gelince yüce şeylerin uyumlu bir izdeşi olarak adlandırılabilir. Değişime karşı yaklaşımı, olaylarla ilişkileri ve düşünceleri tüketilemezdi... Tüketilmez birisiydi." Chuang Tzu
Sayfa 114Kitabı okudu
210 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.