Ben normalde kitap okurken ağlayan bir insanım. Kitaplara ağlamamın sebebi ya içinde ki hüzünlü bir olaydır ya da karakterin başına gelen üzücü şeylerdir. Çok az kitapta ise Allah sevgisiyle ağlamışımdır. Bu kitap beni ağlattı ama çok şükürki gözyaşlarım imanımdan aktı, Allah için aktı. Gözyaşlarım yanaklarımı değil gönlümü ıslattı. Gözün yaşı
İskender Pala'nın okuduğum 3'cü kitabı. KALP, EFSANE ve yeni bitirmiş olduğum OD.. Hepside birbirinden güzeldi. Fakat bu kitap beni gerçekten çok etkiledi.. Aşık bizim Yunus. İsmail (Samuel). Sitare (Elif).. Tapduk Sultan.. Aslanlı Sultan.. ve daha bir çokları ile karşılaşacağımız akıcı ve sade bir dille yazılmış, bir çırpıda okuyabileceğiniz bir kitap. Her bir cümlede bizi içine çeken ilahi aşk diye tanımlayan, insanın iç alemini yansıtan isim. Madde ve Mana'nın harmanlandığı duygu yüklü bir kitap. Hacı Bektaşi Veli'nin dediği nefes mi, nefis mi istersin sorusundaki nefsimize yenik düştüğümüz gerçeği. Molla Kasım'ın anlatımı ve İskender Palanın kaleme aldığı her cümlesi ayrı bir tat olan Yunus Emre'nin Od'u. Bizim Yunus'un dediği gibi; "Bilmek çareyi gerektirir." İdi. "Okudukçaöğrendim ki. İslam'ın temeli ahlak." Ahlakın özü bilgi, bilginin özü akıl imiş. Kitapta Yunus Emre’nin Sitare ve oğlu İsmail için çektiği acılar oğluna kavuşmak için gösterdiği emsalsiz mücadele ve hayatının her döneminde Sitare’yi aklından çıkaramayışı ilahi aşk için yanıp tutuşan bir derviş.. "Şöyle hayran eyle beni. Aşkın oduna yanayım. Her ne yana bakar isem. Gördüğüm seni sanayım.." "Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için, Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim..." İskender Pala'nın kaleminden Bizim Yunusu okumak keyifliydi, tavsiye ederim.
Keyifli okumalar...
“Ruhunla temizle yüce aşkının kapısının önünü. O zaman olursun O’nun gerçek aşığı…”*
Şark geleneği ve geleneğimizde aşkı ayıp sayarız. Daha düne kadar aşk sadece gönül işiydi, ancak günümüz aşkı ayaklar altına alıp bir erkek ve kadın arasında geçen bayağı bir çıkar ilişkisine çevirdi. Sayısız kişiye sorsan aşkı; genel olarak ya Ayşe der ya Fatma,
| leylâ ile mecnûn da ben oldum,
rahman'a şeyda da ben oldum;
leylâ yüzünü görmeye mecnun ne ise,
mevlâ yüzünü görmeye ben o oldum. |
yaşı yirmilerdedir ve o zamanlarda bildiği tek ev dört duvar bir çatıdan ibarettir. yattıkları yatağın üzerinde elif -yunus'un gördüğü en parlak yıldızdır ki ona sitare demiştir. omzunda
Aşık bizim Yunus. İsmail (Samuel). Sitare (Elif).. Tapduk Sultan.. Aslanlı Sultan.. ve daha bir çokları ile karşılaşacağımız akıcı ve sade bir dille yazılmış, bir çırpıda okuyabileceğiniz bir kitap. Her bir cümlede bizi içine çeken ilahi aşk diye tanımlayan, insanın iç alemini yansıtan isim. Madde ve Mana'nın harmanlandığı duygu yüklü bir kitap. Hacı Bektaşi Veli'nin dediği nefes mi, nefis mi istersin sorusundaki nefsimize yenik düştüğümüz gerçeği. Molla Kasım'ın anlatımı ve İskender Palanın kaleme aldığı her cümlesi ayrı bir tat olan Yunus Emre'nin Od'u. Bizim Yunus'un dediği gibi; "Bilmek çareyi gerektirir." İdi. "Okudukçaöğrendim ki. İslam'ın temeli ahlak." Ahlakın özü bilgi, bilginin özü akıl imiş. Kitapta Yunus Emre’nin Sitare ve oğlu İsmail için çektiği acılar oğluna kavuşmak için gösterdiği emsalsiz mücadele ve hayatının her döneminde Sitare’yi aklından çıkaramayışı ilahi aşk için yanıp tutuşan bir derviş.. "Şöyle hayran eyle beni. Aşkın oduna yanayım. Her ne yana bakar isem. Gördüğüm seni sanayım.." "Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için, Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim..."
''Tapduk Emre:
İsmi suphan virdin mi var
Bahçelerde yurdun mu var
Bencileyin derdin mi var
Garip garip ötme bülbül
Yunus Emre: pek bir güzel öter, dertli dertli öter.
Tapduk Emre: herkes güzel der bülbülün sesine, sen dertli dersin. Neden dertli acep? Belki de dertli oluşundandır sesinin güzelliği. Bülbül hayvanatın şairidir. Hakikati
Tapduk Sultan'ımın dediği gibi "ben" demekten kurtuldum. Kim bir şey sorarsa "Bilmem!" dedim. "Bilmem" zikrinin içinde ben zamiri olduğu için mi nedir, bilmezliğin ağırlığını da bilmedim.
Eski Anadolu Türkçesi dönemindeki eserlerden biri olan Dede Korkut destanını okudum. Bu dönemin en büyük şairlerinden olan Yunus Emre'nin hayatını anlatan Od'a başlayınca da devamı gibi hissettim. Beni alıp o yüzyıla götürdüler. Harika bir yolculuktu diyebilirim.
***
Kitabın dili etkileyici, anlaşılır ve akıcı. Çok akılda kalıcı bir şekilde
Od
Kitabi elime ilk aldığımda çok sıkıcı bir kitaptır dedim .İsmi çok değişik gelmişti ancak kitabı açıp birkaç sayfa okuduktan sonra elimden bırakamadım.
Kitapta "Bizim Yunus" olarak tabir edilen Yunus Emre'nin hayatı anlatılıyor. Çok sevdiği eşi Sitare ve büyük oğlu İbrahim'i kaybettikten sonra bir de küçük oğlu İsmail'inden ayrı düşüyor. Uzun yıllar onu arıyor.
Sitare ve oğlu İsmail için çektiği acılar oğluna kavuşmak için gösterdiği emsalsiz mücadele ve hayatının her döneminde Sitare’yi aklından çıkaramayışı ilahi aşk için yanıp tutuşan bir derviş.. "Şöyle hayran eyle beni. Aşkın oduna yanayım. Her ne yana bakar isem. Gördüğüm seni sanayım.." "Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için, Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim..."
Kitapta âşk anlatılıyor. Lakin bu âşk ne dudaklardan dökülen ne de kitaplarda yazan âşktır. Bu âşk sevgilinin âşkıdır. Bu âşk Allah âşkıdır. Bu âşk Nebi'nin âşkıdır.
Yaratılanın güzel olmasının sebebinin yaratanın güzellerin en güzeli olmasından kaynaklandığını anlayan Bizim Yunus Sitare'sini, İbrahim'ini, İsmail'ini, Tapduk Sultan'ını yaratandan ötürü seviyor. Ve dahasını...
İskender Pala'nın kaleminden Bizim Yunusu okumak çok keyif vericiydi...
Yunus'um, Derviş Yunus'um, Şeyh Yunus'um, Emre'm Yunus ama en çok da Bizim Yunus ...
"Dünya kokuyorsun "
Bu cümleyi okuduktan sonra, kitap bitene kadar bu cümle yankılandı zihnimde. Tapduk Emre 'nin Yunus Emre'sine söylediği ilk cümlelerden. Emre'm Yunus dünya kokuyorsa biz kaç km öteden dünya kokuyoruz Allah bilir!
O kadar muhteşem