Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Tinin Görüngübilimi, bilincin değişiminin yolculuğunun betimidir. _Her şey kozmik tinin görüngüleridir. Bu gerçekliklerin dışında aşkın bir varoluş bulunmaz. Her şey bu dünyada olup biter ancak bilen özne ile bilinen şey mesela bilinç ve dünya aynı şeydir. Hepimiz her şeyi kapsayan kozmik ruhun parçalarıyızdır. O tekil ve tüm olan tin'dir.
_Tarih felsefesi, tarihin düşünme bakımından ele alınmasından başka bir şey değildir. Çünkü insan düşünendir; hayvandan bu noktada ayrılır, insanca olan her şeyde, insanca olduğu ve hayvanca olmadığı sürece, düşünme vardır; böylece, tarihle her türlü uğraşmada düşünme vardır. _Tarihe, objektif olarak yukardan bakılırsa, olay kuşbakışıyla doğru
Reklam
241 syf.
·
Puan vermedi
·
40 günde okudu
/dipnot makrokozmosu: esansiyel bir araç yazarları iktibas yapmaya ve yapmamaya ne teşvik eder ve bu ideal ne ölçüde gerçekleştirilmelidir? İlim geleneği, ilim sahiplerinin kendi araştırmalarını tasdik ederken, çalışmalarının konusuyla alakalı önceki eserlere başvurmalarını icap ettirir. Bu bibliyografik deliller, yazarın kendi araştırmasını
Dipnotlar - Ciltli
Dipnotlar - CiltliAnthony Grafton · Türk Tarih Kurumu · 20127 okunma
Ama Romalıların genel karakterleri üzerine diyebiliriz ki, Doğuda gördüğümüz o ilk yabanıl şiire ve sonlu herşeyin evrilmesine karşı, Yunan Tininin güzel, uyumlu şiirine ve iyi dengeli özgürlüğüne karşı, burada Romalılar durumunda yaşamın düzyazısı, kendi için sonluluğun bilinci, Anlağın soyutlaması ve Kişiliğin sertliği ortaya çıkar ki, Ailede bile doğal törelliğe dek ulaşamaz, ama yüreksiz ve ruhsuz Bir olarak kalır ve bu Birlerin Birliğini ancak soyut Evrensellikte koyar. Tinin bu aşırı yavanlığını Etrüsk sanatında buluruz ki, uygulayımdaki eksiksizliğe ve gösterimdeki doğaya bağlılığa karşın, Yunan İdealliğinden ve Güzelliğinden en küçük bir iz taşımaz; bu durumu Roma Tüzesinin ve Roma Dininin gelişiminde de görürüz. Roma dünyasının özgür olmayan, tinsellikten yoksun ve ruhsuz Anlağına pozitif Tüzenin kökenini ve gelişimini borçluyuz. Çünkü yukarıda daha önce Doğuda nasıl kendinde törel ve ahlaksal ilişkilerin tüzel buyruklar yapıldıklarını gördük; giderek Yunanlılarda bile Töre aynı zamanda tüzel Haktı, ve tam bu nedenle Anayasa bütünüyle törelere ve duygusal yatkınlığa bağımlıydı ve henüz değişken İçe ve tikel Öznelliğe karşı kendi içinde sağlamlık taşımıyordu. Romalılar şimdi bu önemli ayrılmayı tamamladılar ve bir Tüze İlkesi buldular ki, dışsaldır, e.d. duygusal eğilime ve yüreğe bağlı değildir. Böylece bize biçime göre büyük bir armağan sundular; bu kısır Anlağın kurbanı olmaksızın, onu kendi için Bilgeliğin ve Usun en son noktası olarak görmeksizin, o armağanı kullanabilir ve ondan yararlanabiliriz.
Sayfa 213 - İdeaKitabı okudu
660 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Tarihsel Bağlam 13. ve 16. yüzyıllar arasında Rusya Avrupa'dan izole edildi ve Protestan Kilisesi'nin kurulmasına yol açan Katolik Kilisesi'nden bir kopuş olan Reformasyon'a veya sanata, bilime olan ilginin yeniden canlandığı Rönesans'a katılmadı. Rus toplumu, lordların sahip olduğu ve serflerin çalıştırdığı çiftliklerden
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · İletişim Yayıncılık · 2019158,9bin okunma
tarihten bir şey öğren(e)medik, aslında öğrenilmesi gereken budur
hükümdarlardan, devlet adamlarından, halklardan tarih deneyimlerinden ders almaları istenir. ama deney ve tarihin öğrettiği de, halkların ve hükümetlerin hiçbir zaman tarihten bir şey öğrenmedikleri ve bunlardan alınabilecek derslere göre davranmadıklarıdır
Reklam
Doğa Durumu dahaçok bir haksızlık ve zorbalık durumu, insanlık dışı edim ve duyguların, terbiye edilmemiş doğa itkilerinin durumudur. Hiç kuşkusuz Toplum ve Devlet yoluyla kısıtlama getirilir; ama bu o kör duyguların ve kaba itkilerin, ve daha ileri bir aşamada aynca özencin ve tutkunun düşünce temeli olan başına buyrukluğunun kısıtlanışıdır. Bu kısıtlama bir dolaylılığa aittir ki, Özgürlüğün bilinci ve istenci ilkin onun yoluyla gerçekten olduğu gibi, e.d. ussal ve kavramına göre olduğu gibi üretilir. Kavramına göre, Özgürlük Hak ve Törelliği kapsar, ve bunlar kendilerinde ve kendileri için evrensel özsellikler, nesneler ve ereklerdir ki, yalnızca kendini duyusallıktan ayırdeden ve kendini ona karşı geliştiren düşüncenin etkinliği tarafından bulunurlar, ve yine ilkin duyusal olan istence ve dahası onun kendisine karşı getirilmeli ve katılmalıdırlar. Özgürlük üzerine sonu gelmez yanlış anlama onu yalnızca biçimsel, öznel anlamda görmek, onun özsel nesnelerini ve ereklerini soyutlamaktır; böylece yalnızca herhangi bir tikel bireye ait olan itki, istek ve tutkunun, özenç ve başına buyrukluğun kısıtlanışı Özgürlüğün kısıtlanışı olarak alınır. Tersine, böyle bir kısıtlama saltık olarak kurtuluşun ondan doğduğu koşuldur, ve Toplum ve Devlet daha çok Özgürlüğün onlarda edimselleştiği durumlardır.
Bundan sonra başlıca Nedensellik İlişkisinin fiziksel-örgensel yaşamın ve tinsel yaşamın ilişkileri üzerine kabul edilemez uygulamasını da belirtmemiz gerekir. Burada Neden denilen şey hiç kuşkusuz Etkiden başka bir içerik taşıdığını gösterir; ama bunun nedeni dirimli olan üzerinde etkili olanın onun tarafından bağımsız olarak belirlenmesi,
Sayfa 430 - İdeaKitabı okudu
TUHAF GÜNLER / 2002 Şubat (1994-2002) Atıflar :
Atıflar : Susurluk kazası (ya da Susurluk skandalı) : 3 Kasım 1996'da saat 19:25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarındandır. Kazada,
176 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
jean baudrillard'ın 1990 yılında yazdığı kitap. okuma yapması oldukça zor diyebilirim. kalemle okuma gerektiriyor. bazı paragraflarda tekrar baştan döndüğüm oldu. bunun sebebi baudrillard'ın bazı kavramları bildiğimiz anlamıyla değil, kendi tanımlarıyla kullanması. mesela öteki kavramı bildiğimizden çok farklı bir anlamda kullanılıyor.
Kötülüğün Şeffaflığı
Kötülüğün ŞeffaflığıJean Baudrillard · Ayrıntı Yayınları · 2012478 okunma
Reklam
Felsefi düşünüşe yakışan, tarihi, ussallığın dünyada varolmaya başladığı noktada ele almaktır: ilkin kendinde bir olanak olduğu noktada değil, fakat onun bilinç, istenç ve eylem olarak ortaya çıktığı durumda. Tinin, özgürlüğün, yani iyinin kötünün, bunlarla birlikte yasaların organik olmayan bir biçimde varlığı, ister bilinçsiz, yabanıl ya da
Minerva'nın Baykuşu GEORG WILHELM FRIEDRICH HEGEL
Hegel'e göre gerçeklik, her zaman kendini anlama amacına doğru ilerler. Tarih hiçbir anlamda rastgele değildir. Bir yere doğru gitmektedir. Geriye dönüp baktığımızda, böyle gelişmek zorunda olduğunu göreceğiz.
Sayfa 194 - 22. bölümKitabı okudu
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.