Muhteşem çalışkan, araştırmacı ruhlu ve ahlaklı köşe yazarlarımız...
Türkiye tarihinde, daha Türkçesi bile yayımlanmadan tartışma konusu olan kitap sayısı, bir elin parmaklarını geçmez. Stefan Ihrig’in ‘Ataturk in the Nazi Imagination’ (Nazi Muhayyilesindeki Atatürk) kitabı, bunlardan biri. ABD’de yayımlanır yayımlanmaz Türkiye’de köşe yazılarına konu olan kitap, 1920’lerde kurulan ve 1933’ten başlayarak 2. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar iktidarda kalan Nazi Partisi’ne yakın gazetelerde ve partideki siyasetçilerin konuşmalarında, Atatürk’ün ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl resmedildiğine odaklanıyor.
2011’de Cambridge Üniversitesi’ne sunulan “Nazi Algısında Yeni Türkiye, 1919-1945” (Nazi Perceptions of the New Turkey, 1919-1945) başlıklı doktora tezinde; dünyayı kana bulayan Mussolini ve insanlık düşmanı soykırımcı Hitler’in düşünce ve eylemlerinde Atatürk’ü ve Türk Kurtuluş Savaşı’nı kendilerine örnek, rol model olarak aldıkları savunulmuş; ve anılan üniversite, Atatürk’ü, Türk Kurtuluş Savaşı’nı ve Atatürk Türkiyesi’ni, Hitler’in ve Mussolini’nin korkunç eylemlerine örneklik etmiş olarak gösteren bu tezi, yetkili organlarında inceleyip onaylamış ve bu tezin yazarı Stefan Ihrig’e PhD (doktor) unvanı vermiştir.
Netenyahu’nun düşman gördüğü Filistinlileri “Yahudi Soykırımının Azmettiricileri” nitemiyle yaftalaması, bir “Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş” örneğidir. Netenyahu’nun sözleri doğru kabul edilirse, “Uygar Avrupa” imgesini bozan Nazi vahşeti Avrupa’dan kaynaklanmamış, İslamcıların Doğu’dan Avrupa’ya getirdiği, kökü doğuda olan bir barbarlık olacak; Hitler İslamcıların etkisi altına giren ve onlar tarafından kullanılan bir deli olarak görülecek; ve böylelikle daha önce “Avrupalı Hitler”e yöneltilmiş olan suçlama ve lanetlemeler, artık İslamcılara, Filistinli Müftü Hacı Emin El-Hüseyni’ye ve Filistinlilere yöneltilecektir.
“İçimizden biri”, “halktan biri” imgesi de propagandacının kullandığı bir araçtı. Propagandacı inanılmasını istediği sözleri halktan birilerine söyleterek yayıyordu.
Yaftalama; propagandacının kullandığı yedi araçtan biriydi ve insanların herhangi bir kanıt beklemeden yargıya varmasını sağlıyordu. Yaftalama yöntemiyle propagandacı insanların nefret ve korku duygularına sesleniyor; kınanmasını ve reddedilmesini istediği kişilere, gruplara, milletlere, ırklara, politikalara, uygulamalara, inançlara ve ideallere “kötü adlar” veriyordu. Örneğin yüzyıllardır kullandıkları “heretik” (imansız, kafir, sapkın) yaftası bunlardan biriydi; tarih boyunca “heretik” olarak yaftalanan binlerce kişiye acı çekmiş, işkence görmüş ya da bu yafta ile ölüme gönderilmiştir. Toplumun genel iyiliğine ya da bir topluluğun inancına ya da uygulamalarına karşı çıkan herkes yaftalama tehlikesi yaşıyordu. Miller’in belirttiğine göre 1939’da yaftalamada “faşist”, “demagog”, “diktatör”, “kızıl”, “komünist”, “yabancı”, “kökü dışarda kışkırtıcı” vs. terimleri kullanılıyordu.