Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
...tarih, talih ve kader kendiliğinden değişmez. Bunları değiştirmek için yüreği tutuşmuş bir insan gerekir.
Sayfa 158Kitabı okudu
Yani tarih ve talih ... tarih ve talihin buluşması.
Tarih nedir? Konuşma ve düşünme yetisi olmayan hayvan­ların doldurulduğu bir ahır mı? Çiçek ve güllerin açıldığı bir in­sanlık bahçesi mi? Hangisi? Tarih ve insan ... Kim kimin hizme­tinde? İnsan mı tarihin, tarih mi insanın. Hangisi?
Reklam
Terörizm bir hareket, ideoloji ya da rejim değil, bir taktiktir; bu da hiçbir zaman "Teröre Karşı Savaşı" kazanamayacağımız anlamına geliyor; tıpkı George W. Bush'un daha geniş kapsamlı bir hedef olan (ve 11 Eylül sonrasındaki aynı konuşmada dile getirdiği) "dünyayı kötülükten arındırmayı" başaramayacağımız gibi. Küresel medya çağında daima bir yerlerde, yaşanan bir haksızlıktan beslenen ve terörizmle muazzam bir kâr elde etmenin çekiciliğine kapılan -saçma sapan bir şiddet gösterisiyle başına müthiş bir talih kuşunun konmasını uman- bir ideolog bulunacaktır ve daima dayanışma ve şan şeref uğruna her şeyi riske atmaya hazır bir kardeşler grubu olacaktır. Terörizm büyük bir ayaklanmanın taktiği olduğu zaman, halka ve sivil yaşama korkunç zararlar verebilir; hele olası bir nükleer terörizm tehdidi terör sözcüğüne yeni bir anlam kazandırıyor. Yine de, son zamanlarda bir kez daha doğrulandığı gibi, diğer bütün koşullarda tarih bize terörist hareketlerin kendi yok oluş tohumlarını içlerinde taşıdıklarını öğretiyor.
Sayfa 400Kitabı okudu
Hazin talih: Eşraflarını öldürmüş olduğu Suriye'de Cemal Paşa'yı seven ve arayan çoktur. Cemal Paşa Bolşevikler hesabına on binlercesine kendi eli ile hayat vermiş olduğu Ermeniler tarafından öldürülmüştür.
Bilge Kağan:
''Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım... Ondan sonra Tanrı irade ettiği lutfettiği için ve talih ve kısmetim olduğu için ölecek milleti diriltip kaldırdım, çıplak milleti giydirdim, fakir milleti zengin ettim, nüfusu az milleti çok ettim. Başka illi milletler, başka kağanlı milletler arasında onları pek üstün kıldım. Dört bucaktaki milletleri hep barışa mecbur ettim ve düşmanlıktan vazgeçirdim."
Sayfa 180
ayın on dördü gibi bilgili ve ilim denizinin tanışı olan o Şehzade yok olup gitti. Uğursuz talih zavallıyı telef etti.
Sayfa 362Kitabı okudu
Reklam
Kağanın görevi millete bakıp gözetmek, doyurmak, boyları bir arada tutmak ve düşmanlara karşı korumaktır. Aşağıdaki sözler onun millete karşı sorumlu olduğunu, hesap verdiğini gösteren en açık misallerdendir: "Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım… Ondan sonra Tanrı irade ettiği ve lütfettiği için ve talih ve kısmetim olduğu için ölecek milleti diriltip kaldırdım, çıplak milleti giydirdim, fakir milleti zengin ettim, nüfusu az milleti çok ettim. Başka illi milletler, başka kağanlı milletler arasında onları pek üstün kıldım. Dört bucaktaki milletleri hep barışa mecbur ettim ve düşmanlıktan vazgeçirdim".
Sayfa 74 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
Evet, bir kafes içinde mahpustu. Bir zaman boş ümitlerin, bir zaman kararsızlığın, yahut çaresizliklerin kafesi içinde. O, tam bu kafesi parçalayıp, kendini boşluğa ve meçhule bırakacağı sırada, o talih dediği sırlı el, kafesinin kapısını açmış ve ona: - Uç dilediğin ufuklara, demişti…
Sayfa 365 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Samsun’a çıkış
Pek ala şey, talih bana öyle elverişli şartlar hazırlamış ki, kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duyduğumu anlatamam. Harbiye Nezareti’nden çıkarken heyecandan dudaklarını ısırdığımı hatırlıyorum. Kafesi açılmış, önümde geniş bir alem, kağıtlarımı çırparak uçmaya hazırlanmış bir kuş gibiydim.
Sayfa 197 - Pozitif Yayınları
Gamalı Haç..
Sanskrit dilinde "iyi talih" anlamına gelen ve Caynistlerle Budistlerin barışçıl simgesi olan Gamalı Haç, (Svastika) Aryan ırk kuramcılarının elinde korkunç bir anlam kaymasına uğramış oldu..
Sayfa 143 - Vizyon
Reklam
Mısır kades'e saldırır,mittani zayıflar, Asur güçlenir..
Bu arada mısır savaş arabaları da güneyden daha önce şuppililuma 'ya boyun eğmiş olan kadeş'e saldırmıştı. Hititler ansızın kendilerini bir çok cepheden tehdit altında buldular. Bu zor durumda talih şuppililuma 'nın yüzüne güldü. Mittani'de düşmanı Artatama tarafından devrilen Tuşratta ölmüştü. Bu durum şuppililuma 'ya kısa süreliğine yardımcı oldu ve bu taraftan gelecek tehdit böylece önlendi. Ancak aynı zamanda 1. Asur - uballit tarafından desteklenen 2. Artatama ve oğlu 2 . Şuttarna 'yla birlikte Asur etkisi mittani 'de giderek artmaya başlamıştı ki bu Hititlerin çıkarına bir durum olamazdı. Mittani''nin meşru taht varisi Sattivaza kaçmak zorunda kalıp Hititlere sığıninca şuppililuma hemen bu fırsattan yararlanmaya çalıştı. Ayaklarına kapanan çaresiz kaçağı dostça karşıladı ve mittani tahtını tekrar ele geçirmesinde kendisine destek olacağına dair güvence verdi.
Sayfa 73
Onlar yollara düştü ve tarih değişti, onlar yollara düştü ve talih değişti ve yola düşünce onlar yeniden kuruldu sanki dünya.
Sayfa 16
Atatürk'ün Çanakkale'den ayrılışının gerçek sebebi, Alman mareşali Liman von Sanders'in tutumudur, Atatürk'ü Alman menfaatlarına uygun bir davranış içine sokma gayretidir. Yaptığı öneriler kabul edilmeyince zaten aylarca gece gündüz verdiği savaşlarla hasta olan Mustafa Kemal istifa etmiş. Alman Mareşalı da bu istifayı hava değişimine çevirmiştir. Atatürk İstanbul'a geldiğinde bu konuda Salih Bozok'a şunları söylemiştir: "Ben düşmanın çekileceğini anladığım için bir taarruz yapılmasını teklif etmiştim, fakat benim bu teklifimi kabul etmediler. Bundan dolayı canım sıkıldı, çok da yorgun olduğum için izin alarak İstanbul'a geldim. Eğer ben orada iken düşman şimdiki gibi çekilmiş olsaydı, herhalde daha çok sıkılacaktım. Burada bulunmaklığım benim için bir talih eseridir."
Sayfa 175 - Güven KitabeviKitabı okudu
Rakı dostu olan ressam İbrahim Çallı bir akşam sofrasındadır. Sofranın geç saatlerinde İbrahim Çallı, alkol sınırını aşmış, gelişi güzel konuşmaya başlamıştı: "Size malik olmak güzel bir talihtir Paşam!"… diyordu. Bu güzel talih Türk milletine nasip oldu. Sofradaki seçkin konukların hayret dolu bakışları arasında, nutuk çeker gibi uzun konuşmasına devam ediyordu ressam. Paşa'nın zaman zaman araya girmesine bile aldırmadan -aşırı alkolün etkisiyle- bu övgü yağmurunu sürdürdü. "Siz bu kavmi kurtardınız Paşam… Vallahi … Hayır vallahi değil… güzel kokulu yasemenler üzerine yemin ederim ki… Siz…" Paşa'nın canı sıkılmıştı iyice. Sanata ve sanatçılara karşı büyük bir saygı duyuyordu. Ama, rakı içmenin de, konuşmanın da bir adabı vardı. Şimşek bakışlarını İbrahim Çallı'ya çevirdi: "Güzel," dedi… Bitti… "Yalnız sen mi konuşacaksın?… Sanatkarlar sanırlar ki yalnız kendileri duyguludurlar. Bulundukları muhitte diğerlerinin de heyecanlı ve duygulu olduğunu unuturlar. Sözü başkalarına bırakmak istemezler. Ben Devlet Reisiyim. Yanımda devlet ricalı ve milletvekilleri var. Sizlerle, hepinizle müsavi olarak bulunuyoruz burada". Durdu. Dikkatle ressamın gözlerinin içine baktı: "Sen şiir söylüyorsun… Bu rakı, insanlara neşe verir; fakat sanat vermez. Sen, burunla neşe buluyorsun. Fakat sanatı bunda bulamazsın". Sonra konuklarına döndü; özür dilercesine: "Arkadaşlar, dedi, bu yüksek sanatkârın eserleri benim üzerimde tesir yapar, ama sözleri tesir yapmıyor."
Sayfa 109 - Güven KitabeviKitabı okudu
334 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.