Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
tarihe dair yapılan en iyi çözümlemelerden biri.
İlkin bir olayın sebeplerinin ne olduğuna hakikatte baktığımızda zaman dizinsel (kronolojik) olarak kendinden önceki her şeyin o olayın bir şekilde sebebi olduğunu tespit ederiz. Yine bir olayın sonuçlarının neler olduğuna zaman dizinsel bakıldığında kendinden sonraki her şeyin sonuçlar içinde yer aldığı görülür. Zaman dizinsel bakmak yerine hikmet nazarıyla dairesel olarak bakıldığında ise her şeyin her şey ile ilgili olduğu gerçeği ile karşılaşırız.
Sayfa 2 - ideal kültür yayıncılık, ikinci baskı, 2021, fatih I teyfür erdoğdu: tarih nedir?
Reklam
Mustafa Kemal "Karlsbad'da Geçen Günlerim"i not defterine, günü gününe, kendisi yazmıştır. Yaşadıklarını not defterlerine aktarmak, Mustafa Kemal'in vazgeçemediği tutkularından birisiydi. Bunu bir keresinde şöyle ifade etmişti: "Elim kalem tutmaya beynim fikir yürütmeye başladığı günden daha lise sıralarında bulunduğum zamandan beridir ki, gönlümde hayatımın akışını kaydetmek için bir arzu duyarım." Karlsbad notları içinde yer alan şu düşünceleri de, Mustafa Kemal'in neden not tuttuğuna ışık tutmaktadır: "Gelecekte sessiz ve tamamen tarafsız bir vaziyette ve bir köşede kendi âlemimde yaşamayı başarırsam, ihtimal o zaman hayat hatıralarımı yazmak benim için meşgale olacaktır. Cünkü hayatımın her safhasını bütün ayrıntılarıyla hafızamda tutabiliyorum. Yalnız tarih, gün, isim hatırımda kalmıyor, bunları da ihtimal başka bir vasıta ile sağlarım." Karlsbad günlüklerine bakıldığı zaman gerçekten Mustafa Kemal'in güçlü bir hafızaya sahip olduğu açıkça görülüyor. Bunun göstergesi de günlüklerde yaşadıklarının en ince ayrıntısına kadar yer almış olmasıdır.
Sayfa 153 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Velayet-i Fakih (Fakih’in velayeti veya yönetimi) ilkesi İran İslam Cumhuriyetinin temelini teşkil eden kuruma ve kurumun başında bulunan Veliy-i Fakih’e işaret eden bir kavramdır. Fakihlerin yönetimi teorisi, esas olarak Şii İslam anlayışı ile Sünni İslam anlayışı arasındaki temel farktan ve Şiiliğin Sünnilikten ayrıldığı noktadan mülhem ortaya
Sayfa 52 - Velayet-i Fakih: Makam-ı Muazzam-ı Rehberi (Büyük Önderlik Makamı)Kitabı okudu
Avrasya'da Saka-İskit Problemi
Tarih sahnesinde ne zaman kesin bir şekilde göründükleri belli olmayan Sakalar (İskitler) hakkında yazılı bilgiler maalesef çok azdır. Baykal Gölü civarından Karadeniz'in kuzeyine kadar geniş bozkırlarda yayılmışlardır. Batı (Grek) kaynaklarında İskit, Ön Asya kaynaklarında Saka olarak anılmış­lardır. Geniş Avrasya bozkırlarında kurulan, başka bir ifade ile siyasi varlığı bilinen ilk devlet Sakalardır. Yaşadıkları alanlar kesin bir şekilde belirlenemese de Çin' den Balkanlara kadar geniş sahaya işaret edilmektedir. MÖ 7. yüzyıl başlarında Ön Asya seferleri dolayısıyla tarih sahnesinde yer aldıkları görülür. Onlarla ilgili beş önemli tarihi olay bilinmektedir: 1) Sakaların Ön Asya seferi, 2) İran hükümdan Kurus'un Saka seferi, 3) Darius'un Batı Saka seferi, 4) İskender'in İran seferi, 5) Sakaların İran hakimiyeti.
“Zarar verdiğin yer paha biçilemez bir hazineydi. Tarih her zaman kendini tekrarlar ama geçmişe asla geri dönemeyiz.”
Reklam
İtilaf Kuvvetleri'nin diğer önemli bir hatası ise Liman von Sanders'in de değerlendirdiği gibi; Çanakkale'ye büyük bir çıkarma hareketi yapıp, aynı zamanda veya çıkarmadan önce donanma ile Boğazı zorlamaya çalışmamış olmalarıdır.5 Bu görüşü, İngiliz Generali Aspinali Oglander de yazdığı "Çanakkale Muharebeleri" kitabında
Sayfa 67 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
51. Eyalet ve Gerçekler (uzun ama buna değer)
Jeffrey'ye bakıp yeniden oturmasını işaret etti. Kendisi de yerine geçti. Profesör, Amerika sizce de bir şekilde yolunu kaybetmedi mi? Atalarımızın dağlara taşlara kazıdığı idealler yozlaştırılmadı mı? Unutturulmadı mı? Değersizleştirilmedi mi?" Jeffrey başıyla onayladı. "Bu görüşte olanların sayısı her geçen gün
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Hikmetin bu (bahsettiğimiz) dönemde bulunmadığını zannetme. Hayır! Âlem hikmetten ve onu açık seçik delillerle ifade eden bilge kişiden hiçbir zaman yoksun olmaz. Bu kişi, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir ve bu, yer ve gökler var olmaya devam ettiği müddetçe böyle kalacaktır."
Reklam
Çinliler yabancıları özellikle Türkleri asi, her zaman Çin'e vassal olması gereken bir millet gözüyle yazmışlardır. Çünkü kendi imparatorluklarını "göğün oğlu", "Tanrının yer yüzündeki temsilcisi" olarak görüyorlardı.
Fransız Devrimi'ni hazırlayan felsefi fikirlerin, kitleler ruhunda yer edebilmesi bir asra yakın sürdü. Kök saldıkları zaman da nasıl karşı konulmaz bir güce kavuştuklarını biliyoruz.
Bugün aklı başında bir fizikçiye "eşsizlik" yani "singülarite" nedir diye sorarsanız, eğer kendisinin biraz mizah anlayışı varsa gülerek, "Ne olduğunu anlamadığımız yer ve an" diye cevap verir. Eşsizlikler "Zaman ve mekânın tüm boyutlarını kaybedene kadar küçüldükleri ama yok olmadan bir noktadan etki icra ettikleri yer ve anlardır" denebilir. Bunların tamamen kuramsal, matematik ifadelerin ortaya çıkardığı kavramlar olduğunu unutmayalım. Bir eşsizliği anlamanın en iyi yolu bir küreyi düşünmektir. Bu kürenin içinde bir sürü olayın olduğunu farz edelim. Şimdi kürenin gittikçe küçüldüğünü hayal edelim. Küre küçüldükçe, yüzeyinin büklümü de giderek artacaktır. Bu büklümün nihayet sonsuz olduğu an eşsizliğin oluştuğu andır. O andan itibaren ne kendisinin ne de içinde cereyan eden olayların boyutları kalmış olur. Mesela büyük patlama kuramına göre, büyük patlama olmadan önce evren böyle bir eşsizlikti.
Sayfa 121 - İnkılab KitabeviKitabı okudu
Atatürk Müslüman Değil miydi?
Atatürk'ün cenaze namazı 19 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı'nda gizli saklı kılınmıştır. Niyet "Allah için namaza, meyyit için duaya..." şeklinde Hafız Yaşar Okur tarafından getirilmiş (nedense niyet metninde yer alan "Resulullah için salavata" kısmını atlamıştır; ben demiyorum, hatıralarında kendisi söylüyor),
Sayfa 54 - TimaşKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.