624 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Kitap, Aliya İzetbegoviç'in çocukluk günlerinden başlayıp Bosna Hersek'in bağımsızlık mücadelesine, Boşnakların zorlu yaşam şartlarına ve Bilge Kral'ın yaşlılığından dolayı Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmasına kadar olan olayları en ince ayrıntılarıyla anlatan otobiyografik bir eser. Bu otobiyografinin ilk sayfalarında, Aliya İzetbegović Yugoslavya'da komünist iktidarının altında geçen gençlik yıllarını anlatıyor, özellikle ailesini, eğitim hayatını, inancını, Genç Müslümanlar Derneğini, yazdığı kitapları, hapis yıllarını ve SDA'nın (Demokratik Eylem Partisi'nin) kuruluşunu anlatıyor. Kitabın orta kısmında ise, Bosna'da başlayan ve cehennemi andıran savaş günlerini ve zorlu geçen barış müzakerelerini anlatıyor. Ve bunları, çeşitli belgeler, verdiği röportajlar, yazdığı mektuplar ve değişik kurumlarda yaptığı konuşmalar beraberiyle aktarıyor. Kitabın son kısmında ise, Dayton'dan sonra barış'a doğru giden yolu anlatıyor. Hiç yılmadan Bosna'nın bağımsızlığını kazanmasını sağlayan Aliya İzetbegoviç, 2000 yılında cumhurbaşkanlığı görevinden çekilme kararı ve açıklamaları yer alıyor. Bu kitabı okurken aslında hiçbir şeyin değişmediğini, bir yerlerde bağımsızlığı için mücadele veren insanlara yapılan zulümleri dünyanın yine sessizce izlediğini görmek insanın içini acıtan bir durum. Kesinlikle okumanız gereken bir eser olduğunu düşünüyorum.
Tarihe Tanıklığım
Tarihe TanıklığımAliya İzzetbegoviç · Klasik Yayınları · 2015497 okunma
Bu savaş, mahrum kaldığımız silahların gücüyle değil, fikirlerin ve ruhun gücüyle yürütüldü.
Reklam
Bosna'daki savaş ilk evrelerinde klasik bir savaş değil­di. Güçlü bir savaş makinesinin silahsız bir halka saldırısıydı.
Cezalandırılmamış suçlar dünyayı zehirlemeyi ve kurumlarını tahrip etmeyi sürdürecektir
İslami olan her şey fundamentalizmmiş gibi gösteriliyor, ardından da buna terörizm deniyor.
Reklam
Mucizevi bir çözüm yok; sadece sabır ve çok çalışmak var.
Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.
Sloganımız şu: Kendinden olanı sev, ötekine saygı göster.
Reklam
İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı
Diktatör ile cahil, aptallaştırılmış kitleler birbirini besleyerek el ele giderler…
Aliya 1997’de Tahran’da İKÖ toplantısında şunları söyler: “Açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların bize faydası olmaz; ama acı gerçekler ilaç olabilir… Batı çürümüş değil; güçlü, örgütlü ve eğitimli. Okulları bizimkilerden iyi, kentleri bizimkilerden temiz. İnsan hakları düzeyi yüksek ve sosyal yardım konusunda daha örgütlü. Batılılar çoğunlukla sorumlu ve dakik kişiler. Bunlar, Batılılardan edindiğim tecrübelerim. Batılıların ilerlemelerinin karanlık yönünü de biliyorum ve bunun gözümden kaçmasına izin vermiyorum. Hakikat, İslam en iyisi! Ama biz en iyisi değiliz. Batı’dan nefret etmek yerine onunla rekabet etmeliyiz. Kur’an bize bunu emretmiyor mu: Hayırlı işlerde yarışın. (5/48)” (İzzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım, Klasik Yayınları s. 414) Aliya, bu konuşmasını bitirdiğinde bir gencin eline: “Övdüğünüz Batı’nın halkınızı yok olmaya terk ettiğini unuttunuz mu? Yalnızca Müslümanların hakiki dostunuz olduğunu hatırlayın.” şeklinde soru ve açıklama içeren notu tutuşturduğunu da anlatır. Konuşmasında “Bazı şeyleri birbirine karıştırıyoruz.” diyen Aliya, bu nota yeniden cevap verme gereği duymaz....
Diktatör ile cahil, aptallaştırılmamış kitleler birbirini besleyerek el ele giderler…
"Kurbana duyulan sempati, düşünme yetisinde bulunabilecek bir şey değildir; o ancak ruhta, yani 'bu dünyaya ait olmayan' bir ilkede bulunabilir... Ne denli yoğun olursa olsun hiçbir akıl yürütme, düşünme ve basiret, adalet ve hakikat uğruna feda edilmiş bir hayata ilişkin tek bir örneği bile açıklamaya, meşrulaştırmaya yetmez. "
Resim