Demokrasiden, insan haklarından, vicdan ve eşitlik duygusundan zerre kadar nasibini almamış ve "hak, hukuk, adalet tanımayan cahil ve kibirli askeri diktatörler, dini muhafazakarlığı en uç noktalara kadar götürmüş pervasız dini liderler ve sürekli uygarlıktan, mutlu gelecekten, adaletten söz eden, vatandaşlarına karşı duygusuz, her şeyi teknik, ekonomik gelişmeden ibaret gören pişkin sivil politikacıların yönettiği" bir bölgede tüm bu topluluklara söylenen şu: Kaderine razı ol. Ölümün mührünü alnına yemiş durumdasın. Boşuna çabalama, tarihin tokadı ölümcül, dirilmen mümkün değil. Yardım bekleme, yapayalnızsın, uzun haykırışını (cri long) kimse duymayacak, dünyaya açılman, dünyayla bütünleşmen mümkün değil, çaren yok, bir akrep gibi çevreni ve kendini sokup öleceksin. Sana ait olan her şey, dil ve kültür mirası dahil, sadece ölü bir bilgi olarak kalacak. Evinde dilini konuş hatta insanlarda acıma duygusu uyandıran mazlumiyet edebiyatı da yap, kendi dar dünyanda bağır, çağır, çevrendekilerle kavga et ama saygın, açık ve tüm dünyanın hizmetinde olabilecek bir şeye kalkışma. Yaşayabilmen için bir tek şansın var: Her şeyi unutup, sana ait olan her şeyi terk ederek resmi olanı kabul etmen. Dilinden, kimliğinden, kültür mirasından utan, bunların ilkel ve artık gereksiz olduğunu kabul et. Gel, paraya, şana, şöhrete, eğlenceye, rahata gel, ruhundakileri, beyin ve yüreğindekileri öldür de gel...