Her tarihsellik, gelenekten bir parça içerir
Her tarihsellik yaşanmakta olan sürecin bir parçası olmakla geçmişten ve gelenekten kopamayan bir özelliğe sahiptir. Dilthey'a göre yaşanmakta olan șimdi, geçmişin bilinci ile zenginleştirilen sürecin bir parçasıdır.
592 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Kendime Notlar
Bu yazı bir inceleme değildir. Daha çok kitaptan geriye kalan bilmekte fayda gördüğüm notlardır. Bu nedenle bir akış içinde yüklemi sonda olan cümleler göremeyebilirsiniz. Bu yazıyı daha çok kendime yazıyorum. Meraklısına da iyi okumalar. Kitap Felsefe'nin ilk çıkışını MÖ 6. yy'a tarihliyor. Mitlere karşı doğayı açıklamak amacıyla ilk
Sofie'nin Dünyası
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202036,3bin okunma
Reklam
İnancın bilim iddiasında olmadığı, halis alanında, vicdanın seslendiği yerde, bilimin nedensel açıklamaları sadece yardımcı olabilir. Bu alanda bilim kendi başına çözüm getiremez. Bir ya­nağına tokat yiyen İsa’nın öbür yanağını tokat atana uzatması; fakirlikten dolayı çocukların doğar doğmaz gömüldüğünü gö­ren Muhammed’in “olmaması gerek” bilinci: Öldürülmemelerini, onların da rızkının verileceğini söylemesi; Buddha’nın, insa­nın ölüm bilincinin her zaman birincil sorun olduğunu belirt­mesi, varoluşun temel sorunları, hangi bilim tarafından açıkla­nabilir?
İnsanın var olanları ‘öyle oldukları gibi’ bilmeye yönelmesi, bi­limlerin yolunu açarken, var olanları ‘öyle olmadıkları gibi’ bil­meye (sadece tasarlamaya, hayal etmeye değil) yönelmesi de inançlara yol açar. Birincisi, hayatın devamı için apaçık bir zo­runluluktur, çünkü avın avlanacağı, ekinin ekileceği zaman ve mekân doğru seçilmezse, nesnel dünya, bilinci yere çalar. İşi yapmada doğru bilinç, insanlaşma olayının başlangıcında da şimdisinde de gereken dünya deneyiminin birikimini zorunlu kılar. Bilincin, nesnesine uygun eyleme zorunluluğu, zorunsuzluğa dönüşmez. Bu nedenle bir çelişki içermez. Oysa var olan­ları öyle olmadıkları gibi bilmek, kendi içinde çelişiktir, çünkü hem var olmayanın bilgisi edinilemez hem de var olan, öyle ol­masının dışında tanımlanamaz.
Bilinçlenme süreci ve bilinçlilik hali, insanı sair mahlukattan ayırt ederken, üzerine çok ağır bir yük de yüklenmiştir. Zamanın bilincinde olma, her şeyin, herkesin geçici olduğunu duyumsama, bir an içinde olduğunun ve sahip olduğunun, bir an sonra kendisini terk edeceğini ya da kendisinin o ânı terk edeceğini fark etmediğiniz, süreksizliğini, ve bir yerde kopacağını yani öleceğini bilme, yani tarihsellik bilinci.
256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Heidegger'in Nietzsche'si
"Nietzsche beni mahvetti." - Martin Heidegger Bu müthiş derleme, bu sözlerle karşılıyor bizi. Nietzsche hangimizi mahvetmedi ki? Heidegger'e ait Nietzsche incelemeleri ve büyük düşünürlerin Heidegger'in Nietzsche'sini araştırdıkları mühim makalelerle dolu bir derleme. Bu derleme ile birlikte, kaçınılmaz olarak,
Heidegger'in Nietzsche'si
Heidegger'in Nietzsche'siKolektif · Ayrıntı Yayınları · 201913 okunma
Reklam
''Ancak sanatçının bilinci yalıtık bir bilinç değildir, özel özellikleri olan toplumsal bir bilinçtir ya da nesnel bir bilinçtir, böyle olmakla tepeden tırnağa tarihsellik özelliği taşır. O durumda sanatçının sanatsal bileşimleri bize onun yaşam koşulları kadar insanlığın kalıcı niteliklerini duyurur. Sanat yapmak bir yandan nesneli sunarken öte yandan özneli nesnelde anlaşılır kılmaktır, özneli nesnele indirgemektir. Sanat bu çerçevede yaşamı açıklar. ''
Varlık ve insan bilinci arasındaki ilişki döngüseldir. Varlık, insan bilincini etkilerken, bu etkinin farkına varma süreci de insan bilincinin tarihî varlığın ortaya çıkış sürecini etkilemesine yol açar. İnsanın dünyası denilen şey, bu karşılıklı etkileşimin kendisidir. İşte tarihsellik ve insanın tarihsel bir varlık olmasının felsefî izahı budur.
Özlem' in; "tarihselci/hermeneutik" bilim ve kültür felsefesinin yaklaşımıyla, öncelikle, bizde pek işlenmeyen "tarih felsefesi" ve " kültür felsefesi" gibi felsefe disiplinlerinin konu ve problemlerini incelediğini ve felsefenin yaşama, tarih ve kültür zemininde kavranılışına yönelik önemli katkılarda bulunduğunu söyleyebiliriz. Bilgi ve bilimle olduğu kadar insan, tarih ve kültürle de ilgili olarak "tarih bilinci " ve "tarihsellik" kavramı, Özlem'in düşünsel yaklaşımının ayırt edici bir özelliği olarak karşımıza çıkar
Tarihsellik Bilinci
Aristoteles'ten Kant'a kadar felsefeye egemen olmuş olan "ve Hegel'e kadar aşılamamış olan tarihsellik bilincinden yoksunluk" bu büyük filozofların, "felsefi dehaları tartışılmaz olan bu felsefe ustaları" nın naif ve dogmatik kalmalarına yol açmıştır.
Reklam
Tarih bilinci, içeriği belliymiş gibi kullanılan bir terim. Bu tür yaygın, popüler deyim ve terimlerin özelliği, ciddi düşünüşün gerektiği yerde ezberden konuşma kolaylığını sağlamasıdır.
Temel insani olgular arasında merkezi yeri ölüm bilinci alır. Ölüm bize bireysel biricikliğimizi ve kaçınılmaz sonluluğumuzu duyurur. Bu iki belirlenim, insanın bilincinden söküp atamadığı ama hep aşmaya çalıştığı ve aşmak için inanca başvurduğu kaynaklardır. Aşma, “ölüm ölümdür” totolojisini, bu çıplak ama dayanılmaz ağırlıkta gerçeği, ölüme başka yüklemler atfederek hafifletme çabasıdır.
Gerçekte tarih bize değil biz ona aitiz. Kendi kendimizi inceleyerek kendimizi anlamamızdan önce biz kendimizi açıkça içinde yaşadığımız aile, toplum, ve devletin içinde anlarız. Öznelliğin merkezi yanıltıcı bir aynadır. Biretin kendisini fark etmesi tarihsel yaşamın fasit dairesinde titreşip durmaktadır. (Gademer, Tarih Bilinci)
Sayfa 22 - OTTO YayınlarıKitabı okudu
Özgürlük, ihtiyacın içinde ve ihtiyaç dolayısıyla doğar. Uygulanma fırsatı bulduğunda, bu sert ger­ çeğe nüftız etmesini ve onu dönüştürmesini sağlayan çatlağı keşfeder. Nihayet, insan, eksik olan ihtiyaçtan yola çıkarak olasılıklar dünyası­ nı keşfeder, bu olasılıkları yaratır, aralarından seçer ve gerçekleştirir. İnsan, tarihsellik olur. Bilinci kapanamaz. Bireysel bilinçler toplum- sal bilinçlere, toplumsal bilinçler de bireysel bilinçlere açılır; insan bilinçlerinin çokluğu dünyaya açılır.