Irkın tarihte oynadığı rol, yaratıcı olmaktan ziyade hazırlayıcıdır. Biribirinden farklı genlerin cinsî üremede bir araya gelmelerini andırırcasına, bir bölgeye biribirlerinden farklı zamanlarda gelen muhtelif ırklar kanlarını, geleneklerini, veya yaşayış tarzlarını biribirleriyle veya mahallî halkla kaynaştırırlar. Böylesine bir etnik karışım, asırlar sonra yeni bir tip, hattâ yeni bir halk meydana getirebilir. Böylece Keltler, Romalılar, Angle’ler, Saxon'lar, Jute'ler, Danimarkalılar ve Norman'lar biribirleriyle kaynaşarak İngiliz'i vücuda getirdiler. Yeni bir tip şekillendiği zaman, onun kültürel yönleri tamamen kendine özgüdür, ve bu durum da yeni bir medeniyet oluşturur—yeni bir fizyonomi [dış görünüşl, karakter, dil, edebiyat, ahlâk ve sanat. Medeniyeti yapan ırk değildir, halkı yapan medeniyettir: coğrafî, ekonomik, ve politik şartlar bir kültür yaratır, ve kültür de beşerî bir tip yaratır. İngiliz, İngiliz medeniyetinin kendisini yaptığı kadar, İngiliz medeniyeti yapmaz. Eğer o gittiği her yere o medeniyeti de beraberinde götürüyorsa, ve Timbuktu'da da yemek masasına simokinle oturuyorsa, bu onun, kendi medeniyetini yeniden yaratması değil, orada dahi, o medeniyetin kendi ruhu üzerindeki üstünlüğünü kabul ettiğini gösterir.