Kader bazen ödülle cezalandırır, ceza ile ödüllendirir...
Kader bükülmez, ondan kaçış yoktur. Eğer ki yaşanılacak bir durum söz konusuysa, bu elbet yaşanacaktır, buna engel olunamaz. İstediğin kadar önlem al, istediğin yere kaç yazgında seninle beraber adımlar bütün yolları.
Sophokles MÖ 400-500 yılları arasında yaşamış, Yunan tragedyasının akla gelen ilk ismidir. Sayısız ödülle dolu bir yaşamı vardır.
Her kitabını ayrı bir keyifle okuduğum Selçuk Altun'un son romanı Ayrılık Çeşmesi Sokağı yazarın müdavimlerini şaşırtmayan bir olay örgüsü ve bilgi bombardımanı ile karşılıyor yine okuyucusunu.
Selçuk Altun kitaplarında tarihten, edebiyata, müzikten, resime, heykelden, şiire, şarkılardan, kitaplara , yazarlara kadar sanatın her dalına ait pek çok şey bulunur. Bilenler bilir. Hatta bazılarının okuyamama sebebi bile olabilir bu durum zaman zaman. Okurken kendinizi bir bakmışsınız bir tabloya bakıyor, bir bakmışsınız açmış bir şarkı dinliyorken bulmanızdan daha olağan bir durum yoktur. Bu nedenle siz siz olun Selçuk Altun kitaplarını okurken Google amcayı yanınızdan ayırmayın. :))
Kitabın hikayesinden biraz bahsedecek olursak; kırk yıldır akademisyenlik yaptığı Cenevre'den dönüp Ayrılık Çeşmesi Sokağı'nda bulunan bakımsız konağa sığınan ve hastalığından dolayı bakıma muhtaç olan Ziya Adlan'la, hayatta en büyük tutkusu saksafon çalmak olan ve bir olayda sol elinin iki parmağı kesilerek müzik hayatına veda etmek zorunda bırakılan Artvin Taner'in kesişen yolları ve sırlarla dolu hikayeleri anlatılır.
Kitapta tarihten karakterler ve anektodlara da bolca yer verilir. Ve tüm bunları kendine has uslubu ve ustalığıyla birleştiren Selçuk Altun sürpriz sonla bekler bizi finalde.
Hâlâ bir Selçuk Altun kitabı okumadıysanız bence bir an önce tanışın. Yeni şeyler öğrenmeye, bilgi denizinde gönüllü boğulmaya hazırsanız Ayrılık Çeşmesi Sokağı iyi bir başlangıç olabilir.
Bu kitabı okurken bolca caz parçası ve saksafon melodileri de dinleyebilirsiniz. Birinin linkini buraya bırakıyorum :))
youtu.be/86BmSaXZMHw
Keyifle okuyun.
Sabahattin Ali'nin hangi kitabını okuduysam bana çok dokunmuştur. O anlamda Türk Edebiyatında, okumayı en sevdiğim yazarlardan biridir. Bu kitabı da diğer kitapları gibi yeri ayrı tutulacak bir kitap. Toplamda 18 öykü ve 1 tiyatrodan oluşuyor. Her hikayesi ayrı güzel, ayrı etkileyici, ayrı bir toplumsal yaraya dokunmuş. Okuyucuya biraz düşündürücü, biraz tat verici şeyler kattığını düşündüğüm kitaplardan biri oldu. Ve hikayeleri biraz alışılmışın dışında bir sonla ya da tahmin edemeyeceğiniz şekilde bitiyor. Bu, bir sonraki hikayeye daha heyecanlı başlamama sebep oldu. "Sabahattin Ali" diyince aklıma hep bu şahane kitapları ve öyküleri geliyor. Her kitabı ayrı güzel, her anlattığı hikaye ayrı dokunuyor insana. Keyifle okudum.
Başlardaki hikâyeler, toplumsal bazı olaylardan hikâyelestirdikleri var. En son bölümde de Esirler diye bir tiyatrosu var. Bu tiyatrodaki konu, Tarihten bilenler vardır belki; Kürşad'ın çin sarayına yönelik yaptığı isyandan bahsediyor.
Kitapta beğenmedigim tek bir hikaye bile yok, hepsi ayrı güzel. Normalde böyle kısa hikayeleri sevmem ama okumak isteyene öneriyorum.
*KEYİFLİ OKUMALAR*
368 syf.
9/10 puan verdi
Şahane Türkünün Şahane Romanı
Okuduğunuz bir kitabın yazarı ile tanışmış olmak güzel bir duygudur. Peki ya yazarıyla arkadaş hatta dost olmak nasıl bir şey olabilir? Doğrusu, bu bambaşka bir duygudur. İşte Debreli Hasan'ın yazarı olan Akın Üner benim çok samimi bir dostum, bir ağabeyimdir. Samsunlu bir hemşerim olmasının yanı sıra aile kökleri Balkanlar'a dayanan bir mühendis
Son kalan
*Bu inceleme biraz da hatırlanan anıların notudur..
Kitap genel olarak Girit tarihindeki islamlaşma sürecini ve bu sürece Türklerin etkilerini ve sonuçlarını anlatıyor.
Verilen bilgilere dayanarak, Girit tarihinde İslam etkileri Abbasiler dönemine kadar gitse de bunun sosyal bir değişime konu olması adaya Türklerin ayak basması ile başlar
Bir okuyucu olarak kitaplardan ne isteriz, beklentimiz nelerdir? Her koşulda sığındığımız, öğrendiğimiz, hissettiğimiz bu sayfalardan bize kalan nedir? Bana soracak olursanız akıp giden bir kurgunun yanında alt metinleri sağlam, her zaman ayak uydurabilen ve en önemlisi idealleri besleyen bir nitelik isterim. Demir Ökçe tüm bu beklentilerimin
