Düşünülmeli..
bugün bir gence “tarikat terbiyesi farzdır, dolayısıyla birine intisabın şarttır, intisap edince mürşidine kayıtsız şartsız itaat edeceksin, ondan daha üstün bir Mürşid’in bulunduğunu aklına getirmeyeceksin, sır tutmasını bileceksin vs demenin; Kuranın talepleri ve çağın gerekleri (rasyonellik bilimsellik demokratiklik liberallik vs) ile ne kadar bağdaştığını düşünmemiz gerekiyor.
Şeriat ve Tarikat
İmam Malik [rahmetullahi aleyh] şöyle buyurmuştur: "Her kim ki tasavvuf terbiyesi alır fakat fıkıh öğrenmezse, o kişi zındık olur. Her kim fıkıh öğrenir fakat tasavvuf terbiyesi almazsa, o kişi fâsık olur. Her kim de ikisini bir araya toplarsa, o kişi hakikat ehli olur."
Reklam
Bilhassa laisizm, yeni millî oluşmanın vahdet mayasıdır. Tek kan ve tek dil sahibi ileri milletlerin bile, mezhep ayrılığı ile nasıl dağılmakta olduklarını Balkanlar'da görmeye başlıyoruz. Yeni Türkiye'nin en büyük kuvveti vahdeti ve tecanüsüdür. Bu vahdet ve tecanüsün başlıca âmili de cemiyet içinde yalnız sınıf kavgalarına nihayet veren prensiplerimiz değil, mezhep ve tarikat ayrılıklarını önleyen tefekkür ve vicdan hürriyeti üstüne dayanmış birleştirici ve kaynaştırıcı Kemalizm terbiyesi olmuştur. Üstlerinde hiçbir baskı, müdahale ve zor hissolunamayan hür müesseseler ve hür vicdanlar memleketiyiz
çünkü O insanlar beyniyle yaptılar, ama tarikatlar beyni emer çürütür
Bu tarikat ve cemaatlerin hayatı kavramada, anlamada pratiklerine bakacaksın; mesela dört asır önce Nakşilerin hangi tesisleri, hangi bilim adamları vardı; mesela FETÖ üç yüz milyar dolar kaçırdı, hangi fabrikaları, hangi bilim adamları vardı? Bir kümeslik tavuğu olmamış ama kâinata imam olmuş; alayı yalandır. Bir kümes tavuk üretememiş ama milyonlarca genci kendine köpek ajan yapmış. Bu yalanlar tarihinin içine düştüğünüzde, başından sonuna hep aynı mavalı okuduklarını ve ama yine de sultanlara karşı tehditlerinin hâlâ neden işe yaradığını göreceksiniz. Boş beleş, asalak hayatlarının çağlar ve devirler değişse de hiç değişmediğini; egemenliklerini bizim hangi körlüğümüzle sürdürdüklerini hayretle göreceksiniz. İbn-i Sina, Birûni vs. gibi çağlarını aşan büyük zekâlarla bu miskin kitleler arasındaki farkları görün. İbn-i Sina vb. teknikle, eşyayla, bilimle uğraşırken sonraki yüzyıllarda tasavvuf yorumlarıyla eşyaya bakışımız neden değişti? Ve güya kendi hâllerimiz (nefis terbiyemiz) üzerine yoğunlaştık. Nefis terbiyesi ve insan-ı kâmil üzerine bu kadar iddialı konuşan tarikat ve cemaatlerin on yüzyıl içinde, diyelim İbn-i Sina'nın ve Birûni'nin bir eşini daha ortaya neden çıkartamadığını durmaksızın kendinize sorun.
İnsanın zâhirinin terbiyesi nimetle; bâtınının, kalbinin terbiyesi rahmetle olur. Allâh, âbidlerin nefslerini şerîat ahkâmı ile, âşıkların kalblerini tarîkat âdâbı ile, muhiblerin sırlarını hakîkat nûruyla terbiye eder. İnsanı bâzan değişik şekillerde eğitir ve organlardaki nûrâni gücün feyziyle terbiye eder. Kemiğe işittiren, yağdan oluşan göz yuvarlağına gördüren, et olan dili konuşturan; bitkileri meyve ve daneleri ile, hayvanları etleri ve yağlarıyla, yeryüzünü ağaçları ve nehirleri ile, gökyüzünü yıldızlarıyla ve onların ışıklarıyla donatan, geceyi haşerâtı teskin ve zararlıları hareketten menetmek suretiyle insanların dinlenmesi için tahsis eden, gündüzleri fazlından dilediği kadarını lutfeden Allâh'ın şanı ne yücedir. Sen ona hizmet etmediğin halde, O sanki senden başka kulu yokmuş gibi, seni terbiye edip beslemektedir. Sen ise kullukta sanki O'ndan başka bir Rabbin daha varmış gibi davranmaktasın.
Sayfa 95 - Erkam YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Malum ola ki bid'at, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabından -radıyallahü anhüm-mâruf ve mahud olan yani öğrenilen tarîkat-ı meslûkenin (gidilen yolun) hilâfı üzerine ihdas ve icat olunan nesneyi itikad etmektir. Velakin bu ihdas ve icat olunan nesne inat ve mukabele yolu ile küfürdür. Ve eğer bir nevi şüphe yani batıl delil ile olursa küfür değildir. Yani ehl-i bid'atin delili sabit delile benzer, velakin hakikatte sabit değildir. Zira cümlesi medlûldür. Ve delillerin Kur'an'dan olması bir şey ifade etmez. Zira Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulmuştur: يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِي بِهِ كَثِيرًا وَمَا يُضِلُّ بِهِ إِلَّا الْفَاسِقِينَ "...Allah onunla bir çoğunu şaşırtır, yine onunla bir çoğunu yola getirir. Onunla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz.” Yani, Allahu Teâla Kuran’ı Kerim’le nicelerini idlal ve nicelerine hidayet eder. Binâenaleyh Ehl-i Sünnet ve'l-cemaat gibi gerçek hidayete mazhar olanlar Kur'an'ı hakikati üzerine anlamışlardır. Bunun için delilleri müddealarına (iddia ettikleri şeye) mutabıktır (uygundur).
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
Nefesleri Boşa Harcamak Gaflettir Müslümanın en efdal ibadeti, aldığı ve verdiği nefeslerin boşa gitmemesi ki buna dikkat, hem de çok dikkat etmesi lâzımdır. Tarikat-ı Nakşibendî'de buna çok ehemmiyet verilmiştir. Nefeslerini ve bakışlarını muhafaza edemeyenlerin tarikatte ve hatta şeriatte tekemmüle hakları yoktur. O mârifet-i ilâhiye hazinesi olan kalple tevhîd-i ilâhî hazinesi olan sır âleminin uyanması için insanın gece gündüz kendini kontrol altında tutup boşa nefes harcamaması ve hakiki tevhidden mahrum kalmaması için kendini islah eylemeye çalışması icap eder ki bu, namaz gibi farz-ı ayndır. Çünkü asıl insanlık ve asıl Müslümanlık o vakit tahakkuk edecektir. Bu nefes sahiplerini bulup nefeslerinden nefes almak pek büyük bir lütf-i ilâhiyeye mazhariyettir.
Tefekkür binası da bol malzemeyle inşa edilir; her bir kelime, her bir kavram/mefhum, bir inşa malzemesidir. Islah yerine ılga, acizlerin işidir. s.13 Tasavvuf, öncelikle çok ciddi bir disiplindir. s.17
Sayfa 156 - MecraKitabı okudu
Bazı insanlar tarikat ve şeriatın farklı şeyler olduğunu iddia eder. Oysa bu kimseler tarikat ve şeriatın, ruh ile ceset gibi olduğunu, biri olmadan diğerinin ayakta duramayacağını bilmezler. Bundan dolayıdır ki İmam Mâlik (rahmetullahî aleyh) şöyle buyurmuştur: "Her kim ki tasavvuf terbiyesi alır fakat fıkıh öğrenmezse, o kişi zındık olur. Her kim fıkıh öğrenir fakat tasavvuf terbiyesi almazsa, o kişi fâsık olur. Her kim de ikisini bir araya toplarsa, o kişi hakikat ehli olur."
Tarikat ve Şeriatın Bütünlüğü
Bazı insanlar da tarikat ve şeriatın farklı şeyler olduğunu iddia etti. Oysa bu kimseler tarikat ile şeriatın ruh ile ceset gibi olduğu biri olmadan diğerinin ayakta duramayacağını bilmezler. Bundan dolayıdır ki İmam Malik (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur: “Her kim ki tasavvuf terbiyesi alır fakat fıkıh öğrenmezse o kişi zındık olur. Her kim fıkıh öğrenir fakat tasavvuf terbiyesi almazsa o kişi fasık olur. Her kim de ikisini bir araya toplarsa o kişi hakikat ehli olur.”
Reklam
Tarikat
İslam tarikatlarının hepsinde olduğu gibi Yesevilik de Öncelikle Kur'an'ı ve hadisleri bilmeyi ve uygulamayı öngörür bu eğitim tamamlandıktan sonra İslami ruh terbiyesi olan tasavvufun prensipleri vasıtasıyla Tanrı'ya ulaşma yolunda gayret sarf edilir bu yolda ilerlemede Öncelikle insanın Saf ve kötü huylarından arındırılarak kişiliğinin olgunlaştırılmasına çalışılır tanrının lütfunu sergilediği bu dünyanın imtihan yeri olduğu her an hatırlanarak bu dünyayı tanrının emirlerine göre yaşamak öğretilir
Sayfa 15 - Akçağ yayınları
....nefsin terbiyesi için amel-i tarikat, aklın terbiyesi için iman-ı tahkikat gerek. İkisi bir arada olmalı
Aslında tarikat değimiz şey, eğitim demektir, ahlâk eğitimi demektir, tekke terbiyesi demektir. İnsanın kâmil bir insan olması demektir.
Sayfa 310
“ Tasavvuf ve tarikat terbiyesi imanı kalplere nakşetme harekâtıdır, imanı kalplere yuva yapma faaliyetidir. Elbette din Müslüman toplumun omurgasıdır ve bu omurga Kur'an ve Sünnettir. Bu ikisine ittiba edilerek dinimiz daima güçlü tutulmalıdır. “
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.