Tarikat, Tarıyk, Arapçadır ve yol anlamına gelir.
Sayfa 18
Yolun büyükleri tarikat ve hakikati şeriatın özü kabul etmiş; bunları, birine ulaşmak için diğerinin terkedilmesi gereken katmanlar olarak görmemiş, “şeriatsız tasavvufun zındıklık” olacağını söylemişlerdir. (Ali Yurtgezen)
Reklam
Kalkıp da ateist bir devlet politikası mı güdüldü? Haşa. Onu bugün söylemek isteyen insanlar var. Yani adeta Stalin Rusya’sındaki gibi ateist devlet politikası güdüldüğünü söylüyorlar; alakası yok. Camiler zaten bakımsızdır. Allah versin, memleketin imkânı da yok. Topkapı Sarayı bile Osmanlı’nın son döneminde çok bakımsızdı, dökülüyordu. Atatürk döneminde Topkapı Sarayı’nda Hırka-ı Saadet’te Kur’ân okutulmuştur ve ziyarete açıktır. Birtakım türbeler de kapatılmıştır. Diyânet İşleri tam kendi kontrolündedir. Tekke ve zaviyeler devlet kontrolünde olmadığı için kapatılıyor. Otoritenin icabı kendi kontrolünüzde olmayan yeri kapatırsınız. Kaldı ki bir takım tarikat liderlerinin adeta “Kapatılmayı hak ettik,” gibi deyişleri vardır. Şunu unutmayalım yalnız; 700 bin nüfuslu İstanbul’da üç yüz küsur tekke ve zaviye vardı. Buradan görünüyor ki şehrin halkı oraya gitmiş. Tasavvuf öğrenmiş. Hiçbir şey öğrenmemişse tezhip öğrenmiş. Daha daha öğrenmese bunları yapanlara saygı göstermeyi öğrenmiş.
Tasavvuf ve tarikat için bu gerçekleri bildiğimiz zaman, onda din ve şeriata muhalif bir husus bulmak şöyle dursun; bil'akis tasavvufu kendi yaşayışı için bir düstûr edinmeksizin herhangi bir müslümanın gerçek mü'min (İnsân-ı Kâmil) derecesine ulaşması­nın muhal olduğunu anlarız.
Sayfa 37
758 öğeden 731 ile 740 arasındakiler gösteriliyor.