Sufiler, marifetullah ile muhabbetıllah’ın tek bir şey ve tek bir gerçek olduğu konusunda hem fikirdirler. Bunun en büyük delili de, tasavvuf erbabının, muhabbetullah’da fani olan sufiye ‘‘‘arif’’ ismini vermeleridir.
Sayfa 273
Sufi, Descartes'ın dediği gibi, 'Düşünüyorum öyle ise varım' demez aksine, 'İrade ediyorum, öyle ise varım' der. Fakat buradaki irade -onun düşüncesine göre- gerçekte sınırlı insan iradesi olmayıp mutlak ilahi iradedir. Çünkü o, Allah'ta yok olmuş; O'nun zatı birlik'ini kendi hali itibarı ile gerçekleştirmiştir. Artık, kendi-· sinde ve etrafındaki alemde cereyan eden herşeyi ilahi iradenin zuhur ettiği bir yer (mazhar) olarak görür. Zira, Allah'tan başka, gerçekten 'bir şey yapan' ve 'gerçekten irade eden' hiçbir varlık yoktur.
Reklam
Şibli...
"Her zaman seni andırn, hiç bir an unutrnadırn. Zikrini dilimden hiç düşürrnedirn. V ecd halini yakalarnazsarn, aş kırndan nerdeyse ölesirn Kalbirn de yerinden çıkacak gibi olur , V ecd hali, seni bana hemen yanıbaşımda gösterdi, Sonra seni bana her yerde mevcut gösterdi. Her yerde mevcut olana kelime kullanmadan hitapta bulundum. Gözle görrneksizin malum birini sezdirn." <ı ı
İbni arabi
"Aşk benim dinim, nereye giderse giderim Dinim imanım sadece aşktır benim':
Hallac'ın yukarıdaki sözünü Prof. Lois Massignon, "Enel-Hakkul-Halik/Ben Yaratıcı Hakkın ta kendisiyim" şeklinde tercüme ediyorsa da, bu ibarenin en güzel tercemesi şöyledir: "Ben Hakkın suretinin ta kendisiyim, yani Hakkın dışarıya yansıyan görüntüsüyüm; zira Hak bununla bilindi ve celal ve cemalini dışarıya bunun vasıtasıyla sergiledi. Hallac'ın bizzat kendisine ait olan şu ibare bu yorumumuzu doğrulamaktadır:
"Sen kalp ile kalp zarı arasında yürürsün "Tıpkı gözyaşlarının gözkapaklarında süzülüşü gibi, Sen gönlümün içine hulul etmişsin
Reklam
Sen de ruhunu, erittin benim ruhumda Artık sana dokunan şey, dokunur bana da Sen bensin, çünkü, her hal ve durumd
"Musalliyiz ikimiz de: Birimiz cem halinde hakikatine eder secde Benim için namaz kılan benden başkası değil Kıldığım namaz da benden gayrıya değil"
Sayfa 255Kitabı okudu
Kuru bir aşk uğruna kendini mahvetmek bana ya­ kışmaz Zaten O'ndan başkasına aşık olmayı kabul etmez, fıt­ ratım Dedirtınem kendime, kuru bir aşk uğruna kendini yo­ ketti, falanca!, Sadece O iken maksudum, kimse suçlayamaz beni bu­ nunla
Aşık olamazsın, fani olmadıkça Bende! Fani olamazsın, Beni görmedikçe, kendinde Ancak, Aşık olmakla erişebilirsin O'na Aşkı seçersen gel, dost olamazsın bak sonra"
Reklam
Tükendim, ancak sana olan aşkım dipdiri Aşkına dayamadım ta o günden beri Sadece Sensin arzum, özlemim, Fakr anımda tek kifayetim Sensin benim tek matlubum, Tüm arzum, hayallerim Uğrunda çok şeylere katlandı gönlüm Pekçok zahmet, bir sürü de zarar gördü Sensin yolunu şaşıranların rehberi! Sensin uçurum kenarındakilerin halaskarı! Hidayete ererrlerin yolunu aydınlatan Sensin! kalplerini çok az bir nurla yaktın, viran ettin! Bana hayat bulacağım bir af ihsan et Güzel bir muameleyle yükümü hafiflet
Kul kime denir?
Kendi varlığını bile hissetmeyen, devamlı Rabbini zikreden, Allah'a karşı olan görevlerini mükemmel bir şekil­ de yerine getiren ve kalp gözüyle O'na bakan kuldur. Zira bu kul, kalbine düşen aşk ateşi ve içine çektiği aşk şarabıyla kendi benliğini yok etmiş ve Cebbar olan Alla'hla kendisi arasındaki perdelerin hertaraf edilmesini sağlamıştır. Artık, konuştuğunda, Allah adına konuşur; herhangi bir eylemde bulunduğunda, eylemini O'nun talimatı çerçevesinde yerine getirir. Kısacası aşık, kendi varlığını ilahi varlıkta eriten kimsedir)
Sayfa 244Kitabı okudu
Cüneydin ifadelerinden insan ruhunun dünya alemine intikalinden önce, kadim ve ezeli olduğu, dünyaya intikal et­ tekten sonra hadis ve zamanla kayıtlı bir varlık haline dö­ nüştüğü; önceki ezeli varlığının, Yüce Allahın varlığı ile ka­ im olduğu; ezeli fenasının da, 'somut bir varlık suretine sa­ hip olmayışı' anlamında olduğu; bu iki varlık arasındaki far­ kın, tasavvuf terminolojinde var olan cem' ve fark makamla­ rı arasındaki farkın aynısı olduğu açıkça görülmektedir.
Sayfa 243Kitabı okudu
Haris el-Muhasibi kimdir?
Hicri 3. asrın en büyük müellifı olan Haris el-Muhasibi aynı zamanda tasavvufı meselelerin takdimi, tahlili, yorumu ve bunların dini manalarla irtibatlandırılması hususunda Gazali'nin üstadıdır.
Şibli...
Aşk'a aşk denmesinin sebebi, onun, maşuk'tan başka herşeyi kalpten silip atmasıdır."