192 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
A'mak-i Hayal , hakikat aşkıyla yanan, akılla kavranamayacak konuları merak eden insanların zevkle okuyacağı bir kitaptır. Osmanlı Türkçesinden günümüz Türkçesine çok başarılı bir şekilde aktarılmış bir eser bu. Herkesin hayatının bir evresinde sormaya başladığı varoluşsal sorularla başlayan kitap , birçok farklı kültürün felsefi ve dini bilginlerini içine alarak vahdet-i vücut, bir olma, varlık ve hiçlik gibi kavramları açıklıyor. Kitap; benliğini şüphe ejderhasına teslim etmek üzere olan Raci'nin kafasındaki sis perdesi, bundan sonra yavaş yavaş dağıldığını ve bizleri tadına doyamayacağımız heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor. Raci'nin, hayalin derinliklerinde hiçlik zirvesinden Zerdüşt'ün diyarına, Kaf ve Anka'ya, oradan da ilahi aşkın nuruna doğru yaptığı bu manevi yolculukta tasavvuf deryasının sırlarına doğru bizi de yolculuğa çıkarıyor. Raci, farklı mekanlarda, farklı boyutlarda, farklı şekillerde, farklı kişiliklerle ve farklı olaylarla sorularının cevabını aramaya çalıştığı bu kitap belki de kendi sorularınmizin da cevaplarını bu kitapta bulabiliriz.
A'mak-ı Hayal
A'mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Pozitif Yayınları · 201117bin okunma
Şathiye nedir? Ömer Hayyam Şathiye duayenidir.
“Şath” kelimesi Arapça’da alaylı söz anlamına gelir. Tasavvufta ise sûfînin cezbe/coşku hâlindeyken (kendisinden geçtiği) bir sırada söylediği şeriata aykırı söz ve hareket anlamına gelir. Din ve tasavvuf gibi ciddi konulardan teklifsizce, alaycı bir dille ve iğneleyici bir üslupla söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Genelde hece ölçüsü kullanılarak yazılmıştır. Kafiye şeması bakımından koşma ile aynıdır. Şathiyeler, bazı mutasavvıfların vecd (manevi sarhoşluk) halindeyken kendi iradeleri dışında söyledikleri sözlerdir. İrade dışı söylendiği için, bu hali tatmayan insanlar tarafından anlaşılmaması bir yana, bu sözlerin saçmalık olduğu biçiminde yorumlanma ihtimali bile vardır. Bu yüzden şathiye söyleyen bazı şairler, yaşadıkları toplum tarafından zaman zaman dışlanmışlardır. Hallac-ı Mansur ve Seyyit Nesimi’nin başına gelen üzücü olaylar bu yüzden olmuştur. Şathiyeler ilk bakışta İslami inanç açısından sakat, komik ve alaycı gibi görünür ama asıl özelliği şiirin arkasındaki düşüncedir. Bu şiirlerin düz anlamlarına değil de sembollerin ardındaki ifadelere bakıp yorumlandığında çok derin anlamlara sahip olduğu görülür. Dolayısıyla yorumlamak ve hatta anlamak için belli bir tasavvuf bilgisi gerektiren şiirlerdir. Bu tür şiirlerde aslında toplumun ve insanların eleştirisi yapılmakta ve tasavvuf kavramları anlatılmaktadır. Daha çok Bektaşi şairler tarafından söylenen şathiyelerde mecaz ve simgelerle dolu, anlaşılması zor, kapalı bir üslup vardır. Bu türün en başarılı temsilcisi Kaygusuz Abdal’dır.
Reklam
344 syf.
9/10 puan verdi
“KENDİ SESİNİ DUYAN İNSANLARA KURBANLAR KESEYİM...”
Dairesel bir zaman içinde dairesel bir olay örgüsü... Dönüşüm değil, olma hali, anlık mı ömürlük mü ya da dıştan içe bir temaşa hali mi... İbrahim kitap içinde, kitap yazar elinde, yazar kendi içinde, kalem kuvvetli. İbrahim hem çok hem yok. İbrahim bu kapıda. İbrahim kayıp diyarlarda, İbrahim arayışta, İbrahim nerede ? 304 sayfalık bir hazineden,
İbrahim’in Kaybettiğini Bulmasıdır
İbrahim’in Kaybettiğini BulmasıdırGüray Süngü · İz Yayınları · 2020488 okunma
90 syf.
9/10 puan verdi
Şeyhin mi müridi vardır, yoksa müridin mi şeyhi? Ya da “şeyhlik” makamı şeyhe mi aittir, müride mi? Mustafa Kutlu’nun “Sır” kitabı birbirine zincirlerle bağlı sekiz tasavvufi hikayeden oluşuyor. Hikayelerin temelindeki şeyh-mürid ilişkisi efendi-ihvan kavramları ile anlatılmış. Karakter olarak da efendisini arayan, efendisinin peşinden giden ya
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20218,5bin okunma
176 syf.
·
Puan vermedi
Üniversite yıllarından itibaren tasavvuf okumaları yaparım. Bu hafta yine tasavvuf ile ilgili okuma arzusu belirdi içimde. Yine aldım birkaç kitap ve okudum. Bildiğimi sandığım şeylerin üzerinden geçerken şunu fark ettim: On beş sene önce okuduğum şeyleri bugün tekraren okurken yeni şeyler öğrendim. Bugün daha anlamlı okudum. Ve karar verdim: Bu kitabı alıp kütüphaneme koyacağım on sene sonra tekrar okumak için. Metinler sabit ama bende değişen çok şey var. Özellikle son yedi yılın yaşanmışlıkları kavramları daha iyi anlama fırsatı verdi bana. Tasavvufun psikoloji ile olan bağlantısını daha iyi kavradım mesela. Yine tasavvufun bir tecrübe olduğunu, anlatı ve hikayelerden üstün olduğunu anladım. Son birkaç aydır bir ikilem yaşıyordum. Tasavvufu sorgular hale gelmiştim. Çoğu insan tasavvufu bir edebiyat, parlak cümleler kurma, kelime oyunu olarak anlıyordu. Bir ara ben de kendimi kaptırdığımı hissettim. Yolun sonuna değil yolun kendisine kaptırmışım kendimi. Kelimesiz olmuyor ama çoğu zaman da kaydırabiliyor kelimeler insanın ayağını. Sadece telaffuz edilen kelimelerden bahsetmiyorum görsel, işitsel ve burna dokunan kelimeler de dahil... On sene sonra tekrar okumak üzere inşallah, kitabın kapağını kapatıyorum.
Tasavvuf Bahçeleri
Tasavvuf BahçeleriNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 2009646 okunma
188 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Filibeli Ahmed Hilmi, Tanzimat ve Servet-i Fünûn edebiyatı dönemlerine tanıklık etmiş;o yüzyılın sosyal,siyasal ve edebî havasını solumuş biri. Aynı zamanda bu iki ekolün atmosferinde kalemiyle kendisi olmayı başarabilmiş; ama ön plâna çıkmamış ya da çıkarılmamış(!) ender kişilerden. Yaşadığı iniş çıkışları,sürgünleri,materyalist ve masonik
A’mak-ı Hayal
A’mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Kapra Yayıncılık · 202117bin okunma
Reklam
488 syf.
10/10 puan verdi
Fuzûlî, dünyadaki güzelliklerin aslında ilahi güzelliğin bir yansıması olduğunu ve bir kişiye duyulan aşkın gerçekte o kişide bulunan ilahi unsur olduğunu kabul ederek, Kur’an ve sünneti, peygamber gibi yaşamayı amaçlayan tasavvuf doktrininin temsilcisi olmuştur. Eserlerinde Kur’an, sünnet, hadis ve kıssalara fazlaca yer veren Fuzûlî’de aşk ise, alelade bir eğlencenin ötesinde, bütün benliğini feda ettiği ilahi bir tutkudur. Şiirlerinde görülen aşk tipleri, gerçek muhatap olan Allah’ı arayan “Mecnûn”lardır. Fuzûlî, insanlığı yücelten iman ve salih ameli gaye edinen şiirler peşindedir. Ancak buna çalışırken de kuru ve yavan bir didaktikliğe düşmemiştir. "Leylâ vü Mecnûn" mesnevisi, her ne kadar, bireysel hayatla ilgili olan aşkı konu edinse de hayatın her safhasına tesir eden dinin etkisindedir. Hem Fuzûlî’nin almış olduğu eğitim ve yetişme tarzı hem de dönemin sosyal ve kültürel şartları, böyle bir eserin ortaya çıkmasında, çok önemli etkenler konumundadır. Zira bu eser XIII. asırdan itibaren tevhid, aşk ve marifet kavramları üzerinde şekillenmeye başlayan İslami edebiyatın olgun bir sentezi konumundadır. Eserin kökenine dair bulgular henüz netleşmemiştir. Şimdilik VII. yüzyıla kadar götürülmekle birlikte İslâm öncesi hatta M.Ö 4000’lere, Sümer ve Asur kaynaklarına dayandırıldığı da görülmektedir. Arap, Fars ve Türk edebiyatı sahasında farklı şairler tarafından kaleme alınan Leylâ vü Mecnûn eserini zirveye çıkaran Fuzûlî, minyatür, opera, piyes ve sinema gibi çeşitli sanatlara kaynaklık etmiştir.
Fuzuli
Fuzuli
Leylâ vü Mecnun
Leylâ vü MecnunFuzuli · Dergah Yayınları · 20171,949 okunma
384 syf.
·
Puan vermedi
Kutay Efendi(nam-ı diğer Balatlı Katip Kutay Efendi),henüz yirmi bir yaşındayken sarayın hariciye görevlerini yerine getirmek maksatıyla Reisülküttap görevine getirilmiş fakat üç gün sonra görevden alınmış ve üstüne bir de zindana atılıp beş yılını zindanda geçirmiş bir genç. Kutay Efendi yüreği huzursuz biri ve öğrendikçe huzursuzluğu
İnsiyak
İnsiyakMehmet Durmaz · Otantik Kitap · 2021170 okunma
203 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.