Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bütün ilimler "Ona sorulsaydı ne cevap verirdi?" ve "Böyle bir durumda o ne yapardı?" sorularına isabet etme gayretinden doğmuştur. Misal vermek gerekirse, tefsir ilmi "Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme sorulsaydı bu âyeti nasıl açıklardı?", kelâm ilmi "Ona sorulsaydı bu itikadi konuyu nasıl izah ederdi?", fıkıh ilmi "O bu ameli nasıl yapardı?" sorularına isabet etme gayretinden ortaya çıkmıştır. Hadis ilmi zaten baştan sona onun sözlerini, fiilerini ve takrirlerini aktarmaktan ibarettir. Nitekim Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken bu ilimlerin hiçbirinin isim ve tedvin olarak bulunmayışının nedeni de budur. Gerek yoktu, zira o vardı. O, tüm bu ilimlerin kaynağı ve hatta kendisiydi. O âyetti, tefsirdi, hadisti, fıkıhtı, kelamdı, tasavvuftu. şeriattı. İşte sünnet derken kastedilen aslında bunların hepsidir. Adeta dinin tamamıdır. Ne Kur'an sünnetten ne de sünnet Kur'an'dan ayrı düşünülebilir. Ne şeriat, ne de diğer ilimler sünnetten ayrı düşünülebilir. Hepsi iç içedir.
Eskiden tasavvuf mu vardı?¿
"Peygamber zamanında tasavvuf mu vardı?" dedi bir cahil! Resûlullah aleyhisselam'ın hayatı tasavvuftu, adı konmamış… Bir şeyin isminin konulmamış olması, o şeyin olmadığı anlamına gelmez ki. Bebeğin doğduğunda, hemşireler hemen ismini koymadı, hatırla. O yavrunun birkaç gün isimsiz durması, hiç doğmadığı anlamına gelir mi ki? "Efendimiz zamanında Mushaf var mıydı?" desem ne diyecen peki? Sahifeler vardı, ama Kur'an-ı Kerîm denilen kitap yoktu. Şu halde, Kurân'ı inkar mı edecen? N'etçen?
Reklam
Ama ona sahip olmak, bildiği bütün zilyetliklerden tamamen farklıydı, şüpheli ve belirsiz bir tasavvuftu.
11. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar tasavvuf çoğu Müslüman’ın ruhani yaşamına egemen olmuştur. Tasavvuf tekkeleri denen örgütler ümmet içinde yayılmış, toplumsal kaynaşma için yeni bir zemin oluşturmuştur 1501-1736 yıllarında İran'da hüküm süren Safevi Hanedanı başlangıçta böyle bir tekkeydi. Safevilerin ünlü rakibi olan Osmanlı Imparatorluğunu kuran savaşçı gazileri bir arada tutan da yine tasavvuftu. Safeviler Şii, Osmanlılar Sünni'ydi; ama Islam'ın bu ana kollarının her ikisi de tasavvufu benimseyebiliyordu.
Sayfa 169 - 170 Doruk yayıncılıkKitabı okudu
Eskiden Tasavvuf mu Vardı? 'Peygamber zamanında tasavvuf mu vardı?' dedi bir cahil! Resûlullah aleyhisselam’ın hayatı tasavvuftu, adı konmamış… Bir şeyin isminin konulmamış olması, o şeyin olmadığı anlamına gelmez ki. Bebeğin doğduğunda, hemşireler hemen ismini koymadı, hatırla. O yavrunun birkaç gün isimsiz durması, hiç doğmadığı anlamına gelirmi ki? “Efendimiz zamanında Mushaf var mıydı?” desem ne diyecen peki? Sahifeler vardı, ama Kur'an-ı Kerîm denilen kitap yoktu. Şu halde, Kurân'ı inkar mı edecen? N’etçen? Peki “Efendimiz zamanında tesbih var mıydı?” akıl tutulması! Hurma taşlarıyla saymak vardı, ama tesbih yoktu. Bak! Olayın kendisi var, ama adı yok, gördün mü? “Peygamberimiz zamanında minare var mıydı?” desem nereye kaçacan? Yoksa sen de minarelerin battığı İsviçre’lilerden misin? Koş, koş, referanduma yetiş, aman! “Efendimiz aleyhisselam zamanında Siyer denilen ilim dalı var mıydı?” Sakın o dönemden bir şeyi nakletme inkarcı! Peygamberimiz ve kıymetli Sahabesinin hayatlarını anlatan bu bilgiler, onların vefatından sonra kayıt altına alınmaya başlandı ve Siyer ilmi ortaya çıktı... (Allah’ın selamı öncülerin üzerine olsun) "Allah'a götüren yollar, mahlûkâtın nefesleri adedincedir." derdi İmam-ı Rabbâni. Ey bid'at ehli! Her biri, 'Allah'a götüren bir yol' demek olan tarikâta olan düşmanlığınız, akıl erozyonu geçirmenize sebep oluyor bilesiniz!.. "...Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun!.." (Mâide 8)
Tanpınar'ın ifadesiyle Türkçe'nin güzellik sınırlarını tespit eden Dîvan Edebiyatımız neden horlandı? Neden unutturulmak istendi? Çünkü Dîvan Edebiyatımızın birinci kaynağı Kur'an'ı Kerim'di, ikinci kaynağı Hadîs-i Nebevî idi.Yani peygamber sözleriydi.Üçüncü kaynağı Kısâs-ı Enbiyâ idi.Yani peygamberler tarihiydi.Sonra Şemâil-i Şerif idi.Mirâciye, Hâriciye, Mûcizât-ı Nebî idi.Dördüncü kaynağı evliyâ menkıbeleriydi.Beşinci kaynağı tasavvuftu.
Reklam
Sünni İslam’ın dört meshebinden birisi burada kurulmuş, bir diğeri de en çok bu bölgede yaygınlık kazanmıştır Sünni Ortodoksinin en kuvvetli destekçisi ve medreseye de bu gayeyi ve bugünkü yapısını kazandıran Nizamülmülk’tü. Hem akılcılara hem de gelenekçilere şiddetle karşı çıkan akım ise tasavvuftu.