bi oyun vardı. ben hiç oynamadım. taşları üst üste dizerlerdi sonra topu taşlara doğru atar taşları devirirlerdi. hepsini deviren mi kazanıyordu, taşları sağlam dizen mi, bilmiyorum. saçma gelirdi bana, oynamaz, oynayanları izlerdim can sıkıntısıdan. hayat biraz böyle bir şeye dönüştü. taşlar, inandığım şeyler gibi. bugüne kadar inandığım şeyleri üst üste koyarak gelmişim de biri topa vurup taşları devirmiş, ben de oturduğum yerden izlemişim. devrilen otuz yıl.
artık otuzbir. iyi ki doğdum elif. topa kimin vurduğunu unut artık. ilk hangi taşın düştüğü önemsiz. şimdi hangi taşı hangi taşın üzerine koyarsan koy hiç önemi yok. çünkü hepsi tekrar devrilebilir. devrilmeyen tek bir taş var, en dipteki, o da sensin.