TAVAN ARASI
Gel, acıyalım hali vakti bizden yerinde olanlara
Gel dostum, unutma ki
Zenginlerin uşakları olur, dostları olmaz
Bizimse dostlarımız var ve uşaklarımız yok
Gel, acıyalım evlilere ve bekarlara
Sabah güneşi küçük adımlarla giriyor
Sırmalar saçan Pavlova gibi
Ve ben arzumla yan yanayım
Daha iyisi yoktur hayatta
Bu serin sükunet saatinden
Bu birlikte uyanma vaktinden
Alparslan sorar:
- Hiç tarih okur musun?
Diyojen şaşırarak cevaplar
- Hayır okumam; neden?
- Çünkü tarih okumayan ve tarihini bilmeyen bir milletin sonu, senin sonun gibi olur.
Havan tokmaklarının anası un ufak etti beni.
Susturulmuş bir çakıl taşı oluverdim.
Karnın taşları kavga sevmezdi,
Mezar taşıysa sessiz,hiçbir şey onu itip kakmazdı.
Eski Türkçe yazılmış sayfaları kucağına aldı, sallanır koltuğa oturdu. Satırların üstündeki tozları üfledi hafifçe. "Bakalım antika tozların altından neler çıkacak?" diye mırıldandı. Koltukla birlikte sallanmağa başladı; kelimelerini, sallanışın uydurdu: "Birza-manlar-bende-yazar-mışım." Bir sayfayı kaldırdı, ışığa tuttu; satırlara göz gezdirdi: "Aman yarabbim! felaket şeyler." Bir süre dudaklarını oynatarak anlaşılmaz sözler mırıldandı sonra bir kahkaha attı: "Ne ağır kelimeler Kimse yerinden oynatamaz." Gözlerini tavana dikti; aklında bir şeyler aradı: "Evet, güngörmemiş sultanın sessiz iççekmeleri, diyebiliriz bunun yerine." Leyla Hanım gülümsedi: "Bizi arzu ettiğiniz kadar merakta bıraktınız." Selim Bey, koltuğunu öne eğdi: "Ah! Sizler de burada mıydınız?"