Hiç kuşkusuz en yoksul ayak işçisinin tavan arası bile Goriot Baba’nın Madam Vauquer’in evindeki odası kadar kötü döşenmiş olamazdı. Bu oda insanın içini üşütüyor, yüreğini daraltıyordu, hapishane odalarının en hüzünlüsünü andırmaktaydı.
Günün birinde kendi evim olacak, ama kim olduğumu ve nereden geldiğimi unutmayacağım. Yoldan geçen evsizler, Gelebilir miyim? diye soracakkar. Onları tavan arasına davet edip kalmalarını isteyeceğim, çünkü evsiz olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Bazı günler akşam yemeğinden sonra, konuklarım ve ben ateşin önünde oturacağız. Üst kattaki döşemeler gıcırdayacak. Tavan arası homurdanacak. Sıçanlar mı? diye soracaklar. Evsizler, diyeceğim ve mutlu olacağım.
Adam, usul usul bir yıkılmıştlıkla iniyordu merdivenleri, hem dağılmış hem sarsılmış.
Kadın, tavan arası camından adamın apartmandan çıkışını izliyordu. Aslında bu çıkmaması için duaydı. Çıkmaz ise geri dönebilirdi. Dönmedi. Adamın sokak da her bir metre daha uzaklaşması, avuçlarına kramp olarak geri dönüyordu kadının. Bir adam gidişi bu. Kimse, hiç bir ressam resmedemez bunu.
Sen ayrılığın ne olduğunu bilir misin hiç ? Sızım sızım ağlayarak gitmenin? Sana alınmış çiçeklerin kurumasını durduramamak gibi. Anla işte !
T.K
Kitap çok güzel. Ben iki kere okudum. İlk kitabıda çok güzel(teslanın tavan arası). Kitabı almanızı ve okumanızı çokk tavsiye ederim. Açıkçası ben iki kez okudum. Harika bir kitap.