Paramız olduğunda yeni yemekler deniyorduk. Bayılıyorduk yemek pişirmeye. Pahalı manavlarda olmadık otlar arıyorduk. Mercanköşk, rezene, tarhun, kişniş, frenksoğanı, frenkmaydanozu, biberiye, limonotu (ülkemiz iri yaprak fesleğen arsızı olmamıştı henüz). Aktarlara safran, muskat, çubuk vanilya , zencefil soruyorduk, zencefilin tazesi olacak illaki. Küçücük mutfakta kıçlarımız birbirine çarpa çarpa mantarlı, patlıcanlı börekler açıyorduk. Sebzeli kişler, meyveli tartlar, likörlü kekler yapıyorduk. Kremşantiler köpürtüyorduk. Çikolatalar eritiyorduk benmari usulü. Soslu makarnalar pişiriyorduk, orijinal malzeme yerine yaklaşığını kullanarak (parmesan yok, taze kaşar rendesi mecburen). Balık sosları uyduruyorduk, fırın, ızgara, tava için ayrı ayrı. Tavuk eti, dana eti, kuzu eti şarapların, sirkelerin içlerinde yumuşayan, yetmedi ahtapotlar, midyeler, karidesler, pavuryalar, taraklar canlı canlı.