"Doğmuş olduğum için beni affedin." -Osamu Dazai
Kitaptaki esas düşünceye inmeden önce bunun bir biyografı kitabı olduğunu bilmemiz ve böyle bir tavırla ele almamız kitabın anlaşılması bakımından önemlidir. Dazai intiharından önce "intihar mektubu" niteliğinde olan son eseri insanlığımı yitirirken, birey ve toplum arasında
5 puanı da seriye olan saygımdan veriyorum yoksa 3-4 arası gidip geliyodum ki ben genelde bol keseden her şeye puan veririm ama bu kitap beni çok zorladı malesef.
Biraz doldum o yüzden taraflı bi inceleme olabilir ama eğer şimdi yazmazsam yarın unutabilirim.
Yine üçleme hakkındaki genel fikrimden bahsedicem.(Spoiler içerebilir)
Seri distopik
“Ne yatarsınız canlar, kalkın. Kalkın da görün dünyadakilerin halini.
‘Bal tutan parmağını yalar’ demiş ya birisi, tutup tutup yalıyorlar parmaklarını.
Her gün, gökten yıldız kayar gibi biri kayıyor da aralarından, ne sizden haberleri var ne de sizin gibi olacaklarından.
Bakmayın üzerinize kapanıp da döktükleri gözyaşlarına, daha mezarlık
Mucizeyi ancak kendin yaratabilirsin .
Hayat , bitti dediğin yerden tekrar başlar .
Maraton hayatından bıkıp intihar etmeye çalışan veronika , tedavi gördüğü hastanede tıbbı problemler nedeniyle zarar gören organlarından dolayı son 24 saati kaldığında tekrar yaşamak istediğini söyler .
Ve vakit dolduğunda gözlerini 24 saatin sonunda ,o sabah yine açar . Veronika ömür boyu her sabah bir mucizeyle uyanacaktır.
""Özgürlük dediğin dilediğini yapabilmektir ve bu uğurda görece az hoşlanılan bir şey de yapılabilir. Gerçek boyunduruk ise yapmak istediğinden kaçınmaktır.""
Tezer Özlü nün satırlarında yolum kesişti. Tanımak istedim ve bu kitabı ile tanıştım kendisi ile. Svevo öyle bir kahraman yaratmış ki.. İçinde uçarı bir şeyler var. Hastalık hastası takıntılı kahramanımız psikanalize başlıyor. Tavsiye üzerine çocukluğundan başlayarak takıntılarını , içinde iz olanları yazmaya başlıyor. Ama nasıl ifade.. Güler misin, ağlar mısın.. Bizim merhametli, vicdanlı, vefalı, iyi niyetli kahramanımız sivri dili ile gizlisi saklısı olamadan diline vurmuş anlatıyor. Kimi zaman sesli gülmemek imkansız , kimi zaman da içine oturuyor ifade ettiği duygular..
Kitabı böylesine okunur yapan ve içine çeken belki çevirmenin etkisidir.
Kesinlikle klasik olmayı hak etmiş bir kitap.
Ve belki ben kitabı tam da ihtiyacım olduğu zamanda okumuşumdur.
Çok keyif alarak okudum. Svevo nun üslubunu, satır aralarında vurgu yaptığı yaşanmışlıklara ait bilge felsefesini sevdim.
Tavsiye eder miyim.. Kitap sahibini bulur.
Kesin bir sonuca vardıysanız orada sizi sükûnet bekler, çünkü yaşananlar zamanın dışındadır.
*Yaşam, krizleri ve yıpratıcılığıyla, daha iyi ya da daha kötü geçen günleriyle bir miktar hastalığı andırıyor. Bildiğimiz hastalıklardan tek farkı sonunun mutlak surette ölüme varması. Tedavi kabul etmiyor.
İyi okumalar dileklerimle..
_Bir gün ressamlar Türk'ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alıp yapıversinler. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Bu beşik tabiatın
_Lord Byron_
_Ey güzel okur! Bir kez burnunu uzattığın bu sayfaların içinden bir daha çıkamayacağına ant içerim!
_Tabuttaki ceset gibi yalnızdım. Yalnızdım bir bulut gibi. Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir. Mağarasındaki bir münzevinin değil. Hava saydam, gök mavi ve toprak kıvançlıyken, görünmekten hoşlanmayan, çatık kaşlı bulut gibi
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,