Güzel şeylere ve bahara meşru muhabbetin, yani "ne kadar güzel yapılmış" nazarıyla, o âsârın arkasındaki ef'alin güzelliğini ve intizamını ve intizam-ı ef'al arkasındaki güzel esmanın cilvelerini ve o güzel esmanın arkasında sıfâtın tecelliyatını ve hâkeza sevmekliğin neticesi ise: Dâr-ı bekada o güzel gördüğü masnuattan bin defa daha güzel bir tarzda esmanın cilvesini ve esma içindeki cemal ve sıfâtını, Cennet'te görmektir.
Hattâ İmam-ı Rabbanî (Radıyallahu Anhü) demiş ki: "Letaif-i Cennet, cilve-i esmanın temessülâtıdır." (Teemmel!..)
Güzel şeylere ve bahara meşru muhabbetin, yani "Ne kadar güzel yapılmış" nazarıyla, o âsârın arkasındaki ef'alin güzelliğini ve intizamını ve intizam-ı ef'al arkasındaki güzel esmanın cilvelerini ve o güzel esmanın arkasında sıfâtın tecelliyatını ve hâkeza sevmekliğin neticesi ise: Dâr-ı bekada o güzel gördüğü masnuattan bin defa daha güzel bir tarzda esmanın cilvesini ve esma içindeki cemal ve sıfâtını, Cennet'te görmektir. Hattâ İmam-ı Rabbanî (Radıyallahu Anh) demiş ki: "Letaif-i Cennet, cilve-i esmanın temessülâtıdır." Teemmel!..
"Bir kuyunun içine düşmek sorun değil;
bir bulanın, bir çıkaranın olabilir.
Ya kuyu senin içine düşerse;
kim bulur, kim çıkarır?
Hele bir de içindeki kuyunun
içine düştüğünü tahayyül et...
Fe-teemmel fî nefsi'l-emr..!"