Büyük zatlar derler ki;
"Sahabelerden öyleleri vardır ki bunlar ömürlerinde üç cümle, dört cümle, beş cümle konuştuğu dahi görülmemiş. Bir kenarda oturmuşlar sürekli tefekkür halinde Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam'ı dinliyorlar, takip ediyorlar ve kendileriyle cebelleşme halindeler."
Biz bu davanın neresindeyiz?
Biz Tanzimat'tan beri hazır elbiseye meraklıyız, hazır elbiseye ve hazır medeniyete. Tefekkür kılıçla fethedilmez. Bir parça kendi kafamızla düşünmek ne kadar güç!
"Uçmayı kuşlara münhasır sanmayın. Kapatın gözlerinizi, açın ellerinizi, düşünün olabildiğince. Tefekkür bir insanı kuşlardan da daha yükseklere uçurur."
Cemil Meriç, Dimetoka'dan Antakya'ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak 1916 yılında Hatay'da dünyaya gelir. Ailesine baktığımızda kendisinin deyimiyle babası çatık kaşlı, hareketlerine akıl erdiremediği, içine kapanık az konuşan bir adam; annesi, hasta, silik, mızmız bir kadıncağız. Ablaları ve amcasından ise hayal gibi belirip