Çok Yakında Kişisel Kitabım Sizlerle...
Uzun zamandır planladığım ve çocukluk hayalim olan kitabım çok yakında sizlerle... Olmayacak veya yapamayacağım korkusuna hiç düşmedim şükür. Kendimden ve ne istediğimden o kadar çok emindim ki her geçen gün daha çok yazdım ve çabaladım. İnat olmak yerine yumuşak olup bana verilen her nasihatı dikkate aldım. Terslemek yerine öğrenmeyi ve üretmeyi seçtim. Küçük görmek yerine onure etmeyi öğrendim. Kırmak yerine şifanlanmayı öğrendim. Kaçmak yerine yüzleşmeyi öğrendim. Sonucunda canımın yanmasını bile bile yüzleşmeyi öğrendim. Bu süreçte herşeyi öğrendim diyemem her geçen gün yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Öğrenmeye açık biriyim. Çünkü kendime bir sözüm var. Kendi ayaklarımın üzerinde durup çalışacağım. Zorluk ne olursa olsun bunu başaracağım. Duruşumdan, tavrımdan, tarzımdan ödün vermeyeceğim. Şükür ki çocukluğumdan bu yana yürüdüğüm yolda istediğim ve hayalini kurduğum herşeyi gerçekleştirdim. Hep büyük hedefler bıraktım. Çocukluğumda bunu kendime yaptım. Böyle alıştım. Şuan yüreğimdeki heyecanın sebebi çocukluğum ve gözyaşlarımdır. İyi ki ağladım ve iyi ki hayal kurdum bu konuda kendime teşekkür ediyorum. Bu yolda bana destek olan herkese minnettarım var olun ❤️😊 . . . #YüreğininYazarı #incigeçkil
Aşk - Meşk ve Kültürü
Her davranışımızın sonunda bir görüntü ortaya çıkar. İşte bu görüntü insanı ele verir. Bana zevkini göster veya söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim, diyebiliriz. Zevkler, kültürlerin ortak bileşkesidir. Her toplum farklı şeylerden zevk alabilir; çünkü onların aşkları, şevkleri ve meşkleri farklı farklıdır. Örneğin,
Reklam
Bir adam İsa'ya geldiğinde ve İsa ona dokunduğunda ve o iyileştiğinde olan buydu.  Ve adam İsa'ya teşekkür etti - doğal olarak, o muazzam bir minnettarlık içindeydi. Yıllardır bu hastalıktan mustaripti ve tedavisi yoktu ve doktorlar ona “Artık bir şey yapılamaz, kabul etmek zorundasın” demişlerdi. Ve o iyileşti. Ve İsa der ki, “Hayır efendim, bana şükredin, Tanrı'ya şükredin. Bu seninle Allah arasında olan bir şey! Ben onun içinde kimse değilim. Sizi iyileştiren inancınızdır ve inancınız sayesinde mevcut olan Tanrı'nın enerjisidir. Ben olsa olsa bir köprüyüm – Tanrı'nın enerjisinin ve inancınızın el ele tutuştuğu bir köprü. Benim için endişelenmene gerek yok; bana teşekkür etmene gerek yok. Tanrıya şükür. Kendi inancına teşekkür et. Tanrı ile aranızda bir şey oldu. Hiçbir yere gelmiyorum.” İşte şefkat budur.  Merhamet vermeye devam eder ama verme duygusu bilmez, 'veren benim' duygusu bilmez. Ve sonra varoluş binlerce şekilde yanıt vermeye devam eder. Biraz sevgi verirsin ve her yerden sevgi akmaya başlar. Merhamet adamı kapmaya çalışmaz, açgözlü değildir. Karşılığı beklemez, vermeye devam eder. Almaya devam ediyor - ama bu onun zihninde değil. Paradoksun yolu..
Osho
Osho
Öğretmenin değerleri: 1. Hakikat saygısı ve sevgisi; 2. Sınırlar ve sorumluluk bilinci; 3. Şevkle gayret etmek; 4. Sevgi; 5. Güven; 6. Hizmet etme bilinci; 7. Teşekkür etmek, şükür duygusu; 8. İç huzuru; 9. Denge; 10. Empati; 11. Adil olmak; 12. Dürüstlük; 13. İşbirliği.
Sayfa 115 - Final Kültür Sanat YayınlarıKitabı okudu
'Çay' ruhun kendisini dinleme halidir; Serde efkâr, Solda hüzün, Dilde şükür, Ve dumaaaan dumaaan tefekkür!
Mesail-i imaniyede şübhe suretinde gelen vesvesedir. Bîçare vesveseli adam, bazan tahayyülü, taakkul ile iltibas eder. Yani: Hayale gelen bir şübheyi, akla girmiş bir şübhe tevehhüm edip, itikadına halel gelmiş zanneder. Hem bazan tevehhüm ettiği bir şübheyi, imana zarar veren bir şek zanneder. Hem bazan tasavvur ettiği bir şübheyi, tasdik-ı aklîye girmiş bir şübhe zanneder. Hem bazan bir emr-i küfrîde tefekkürü, küfür zanneder. Yani dalaletin esbabını anlamak suretinde kuvve-i müfekkirenin cevelanını ve tedkikatını ve bîtarafane muhakemesini, hilaf-ı iman zanneder. İşte telkinat-ı şeytaniyenin eseri olan şu zanlardan ürkerek, “Eyvah! Kalbim bozulmuş, itikadıma halel gelmiş.” der. O haller, galiben ihtiyarsız olduğundan, cüz’-i ihtiyarîsiyle ıslah edemediğinden ye’se düşer. Bu yaranın merhemi şudur ki: Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tevehhüm-ü küfür dahi, küfür değildir. Tasavvur-u dalalet dalalet olmadığı gibi; tefekkür-ü dalalet dahi, dalalet değildir. Çünki hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem tefekkür; tasdik-ı aklîden ve iz’an-ı kalbîden ayrıdırlar, başkadırlar. Onlar bir derece serbesttirler. Cüz’-i ihtiyariyeyi pek dinlemiyorlar. Teklif-i dinî altına çok giremiyorlar. Tasdik ve iz’an, öyle değiller. Bir mizana tâbi’dirler. Hem tahayyül, tevehhüm, tasavvur, tefekkür, nasılki tasdik ve iz’an değiller.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.