Bir toplum iyi organize olmuş bir rasyonel devlete ne kadar uyum gösterirse, akıldışı şiddetin soyut olumsuzluğu o ölçüde geri döner.
Bir şeyleri olduğu gibi saklamakla onları değiştirmek arasındaki karşıtlığın dışında bir alan bulunur, bazen eskinin içindeki değerli şeyi saklamanın tek yolu müdahale edip söz konusu şeyleri radikal biçimde değiştirmektir.
Reklam
Bir patolojiyi ima etmekten öte, bu “yabancılaşma” normalliğin bir ölçüsüdür, yani normatiflik dile kazınmıştır. Bir kurala –diyelim ki, halk arasında tükürmemek gerektiğine– gerçekten uymamız için kendimize “çoğunluk halk arasında tükürmez” dememiz yetmez; bir adım daha atıp “Kişi halk arasında tükürmez!” dememiz gerekir – bireylerin basit bir çoğunluğu asgari düzeyde “şeyleşmiş” anonim-kişisiz “kişi” ile değiştirilmesi gerekir.
Yaşam büyük bir döngü, biz zebraları yeriz, zebralar da çimenleri; ama öldüğümüzde toprağa döneriz, çimenleri besleriz ve döngü tamamlanır – bu, tepede olanlar için düşünülebilecek en iyi mesajdır. Önemli nokta böylesi bir “bilgeliğe” politik anlam kazandırmaktır.
Günümüz solunda, “kesin olumsuzlama” sorunu bir kinle birlikte geri döndü. İsyanın yüce çoşkusunun sona erdiği günün ertesinde eskinin yerini alacak olumlu düzen nedir? Mevcut protestoların ölümcül zayıflığıyla karşılaştığımız can alıcı nokta burasıdır.
Köle ahlakı
İsyanları sorunu bir biçimde şiddet içermiş olmaları değildir, bu şiddetin kendini doğru bir şekilde ortaya koyamamasıdır – Nietzsche’nin terimleriyle söylersek, burada bir güç gösterisi ardında gizlenmiş, aktif değil reaktif ve iktidarsız bir öfkenin, ümitsizliğin yanı sıra muazaffer bir karnaval ardına gizlenmiş bir haset söz konusuydu.
Reklam
121 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.