Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar
Anatole France, "var olan tek kesin bilgi, kitabın basım tarihi ve sayfa düzenidir," der. Gerçekten de bir kütüphanedeki karmaşanın muadili, kataloğunun düzenidir.
Ortaçağda tek tek bilimler, demek istiyorum ki bilim denilen şeyler, ikincil bir bilgi aracı sayılırlardı; ikinci sınıf bir ruhsal etkinliktiler diyebiliriz. Herhangi bir şeyin bilimlerden birinin özel bakış açısı çerçevesinde gerçekmiş gibi görünmesi, kesin, etkili, dosdoğru gerçek olması için yeterli sayılmazdı. Sonuçta güvenilebilir sayılan bilimler ancak dinbilim ile felsefeydi.
Dolayısıyla, Kopernik’in Fikri gibi, özel bir bilim alanındaki bir bulgunun dünyayı değiştirecek kadar etkili olabilmesi için, daha önce insanların, genel düzlemde, bilimsel gerçeğin güvene layık, birinci sınıf bir gerçek olduğu düşüncesini benimsemeye yanaşmaları gerekliydi.
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun.
_İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir.
_Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur.
_İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz.
_Yanlış anlayanlar tarafından
LEV TOLSTOY, İTİRAFLARIM’DAN
Eğitimli ve bilge kişilerin ortaya koydukları akla dayalı bilgi yaşamın anlamını reddederken büyük insan kitleleri, bütün insanlık, bu anlamı akıldışı bilgiyle algılıyordu. Bu akıldışı bilgi ise inançtır, tam da benim kabul edemeyeceğim şey. Bu, Tanrıdır; altı günde yaradılış, şeytanlar ve melekler ve diğerleri.