bir poşet meselesi...
güzel poşet ve sıradan adi poşetlere değinmek istiyorum bugün. hayatım boyunca hep güzel poşet taşımak hoşuma gitmiştir, içine spor ayakkabı, eldiven, hediyelik eşya vs vs koymak için tırım tırım aranılan yegane taşıyıcı araç. harika bir şey. ah güzel poşet. renkli, farklı desenli, ipli veya ipsiz. bir de tabi ağzına tükürdüğümün bembeyaz hiç bi işe yaramayan, içine koyduğunu röntgen vazifesi addedip her şeyi gösteren varlığı dert bir arkadaş var. bunlardan hep uzaklaşmışımdır ama siyah tekel poşetine aşırı düşkünlüğüm var bir ağırlığı var onun. her neyse satırlarıma son verirken bu gereksiz yazıyı benim gibi bir ruh hastasından dinlediğiniz için giden zamanınızı geri kazandırmak vesilesiyle doğum günümde bana kitap hediye ediyosunuz. çözüm gibi çözüm, geldim işte iki gözüm.
Hep başa dönüyor, boşa dönüyor, başım dönüyor Çok salak oldu bizi durdurmayı deniyorlar Yoksa da mutlu gibi görünmeyi iyi biliyorlar Bu serseriler beni niye, niye, niye deniyorlar? ~Tekel Mavisi
Reklam
Kitap fiyatları neden aşırı derecede yükseldi?
* (Mühendis, girişimci, tasarımcı ve yazar
Abdullah Reha Nazlı
Abdullah Reha Nazlı
'nın sosyal medyadaki bir paylaşımından alınmıştır. Yazar, üzerinde düşünmeye ve sorgulamaya değer pek çok husus ifade etmiş. Eğer çark gerçekten böyle dönüyorsa, bu maalesef hiç de sürdürülebilir ve sağlıklı bir durum değil...) "4 nesil kitapçı
Behzat Ç.'nin hayatında çoğu insan bir başkasının yerini tutabilirdi. Harun'la Cevdet yer değiştirebilirdi mesela. Ya da Ağbisi Şevket'le Tahsin yer değiştirse, hemen hemen hiçbir şey değişmemiş olurdu. Ama Şule giderse, biri sahiden gitmiş olurdu. Maçın ilk dakikalarında on kişi kalmak gibi bir şey, akşam Tekel bayisinde 216 bulamamak gibi bir şey. Ya da hiç beklemediği bir anda, O'nun bir apartman tepesine çıkıp kendini boşluğa bırakması gibi bir şey. Betonda kan izi, çevrede meraklı kalabalık. Ve hala nefes almak, ay sonunu düşünmek, rakıyı bırakıp biraya yüklenmek, elin arada bir 14'lüye gitmesi, eski bir aşkın izini sürmek, konuşma isteksizliği, sağır olma isteği, damarlarda dolaşan yedi kilo kan, iki kilometre sinir, yaşamak aşağı yukarı böyle bir şeydi herhalde.
Sayfa 111Kitabı okudu
Bir eli direksiyonda, diğer eli Tekel birasındayken, cebinde Hoppa'yla ve göğsünün ortasında matkapla açılmış bir yarayla, farkında olmadan Esat'a gelmişti. Çünkü Esat, küçük ve büyük olmak üzere ikiye ayrılan, şirin bir semtimizdir. Burada, aşk acısı çeken sempatik insanlar oturur. Bu semtimizin bir diğer özelliği de sınırlarının belirsiz olmasıdır. Bu yüzden pek çok Ankaralı, Esat'ta oturmadığı halde kendini Esatlı zanneder.
Sayfa 246Kitabı okudu
sığınacağımız tek yer park mandalina kabuklarına ve tekel bayilerine and olsun ağır konuşacağım gelirsen iyisi mi kaskını tak!
İthaki yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Abdüllatif Şener ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısıydı. AKP'nin Kalkınma planını açıkladı. Limanlar satılacak, Tüpraş, Petkim, Telekom, Tekel satılacak, madenler satılacak, bankalar satılacak, köprüler, otoyollar satılacaktı. Bunların hepsi millete aitti. Hepsinin satılacak olmasını millet alkışlıyordu. Üreterek değil, satarak kalkınacağına inanan tek millettik!
Sayfa 16 - SiaKitabı okuyor
Hukukun egemen olduğu toplumlarda iktidar tutkusuna kapılmış bir siyasetçi, istese de, her türlü aracı kullanamaz. Araçların kullanımı, siyaset aktörlerinin insaflarına ve ahlâkî yetkinliklerine bırakılmamıştır. Siyasetçiler, ne siyasi amaçları adına birilerini çeşitli düzeylerde hak ve hürriyetlerinden yoksun bırakmanın politikasını veya kirli propagandasını yapma imkânı bulurlar ne de dini iktidar olmanın ve iktidarı elde tutmanın bir aracı olarak kullanma imkânına sahip olurlar. Dinin bu politik kullanımı bir süregenliğe dönüşürse, siyasetin tekel olarak sunduğu dindarlık tipolojisi, "dini olduğu için ahlaka ihtiyacı yokmuş gibi davranan" bir kitleye dönüşür.
Sayfa 57 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Her toplumda, içinde bulun­dukları topluma dünyanın yorumunu sunmak misyonunu üstlenen toplumsal gruplar vardır. Biz onları “entelijensiya” olarak adlandırı­yoruz. Bir toplum ne kadar durağansa, bu tabakanın belli bir statüye, bir kastlar statüsüne, erişmesi de o kadar muhtemeldir. Örneğin bü­yücüler, brahmanları ya da ortaçağın ruhban sınıfını, toplumun dün­yaya ilişkin imajını ve diğer tabakaların nahifçe oluşan dünya tasa­rımlarındaki ayrılıkların aşılmasını ya da uzlaştırılmasını sahip olduk­ları toplumsal tekel aracılığıyla kontrol altında tutan entelektüel taba­kalar olarak değerlendirmek mümkündür. Bu süreçte, yani toplumsal gelişimin düşünsel yeteneği daha az kullanabildiği evrelerde, dinsel öğüt, iman, öğretim gibi unsurlar, farklı dünya görüşlerini birbirleriyle upuygun kılmanın araçlarını oluşturmaktadır.
Sayfa 33 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
domates, coğrafi keşifler, parasızlık, ilim, bilim..
kahveden kapının önünde telefonla konuşmak için dışarı çıktım, bu sırada kapının önünde iki tane 18-20 yaşlarında genç duruyordu.. telefonla konuştum, dur dedim hazır dışarı çıkmışken bi' sigara içeyim.. sigara içerken dışarıda duran iki gencin konuşmalarına ister istemez kulak misafiri oldum.. gençlerden biri diğerine diyor ki; "kanka
Reklam
Abdüllatif Şener ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısıydı. AKP'nin kalkınma planını açıkladı. Limanlar satılacak, Tüpraş, Petkim, Telekom, Tekel satılacak, madenler satılacak, bankalar satılacak, köprüler, otoyollar satılacaktı. Bunların hepsi millete aitti. Hepsinin satılacak olmasını millet alkışlıyordu. Üreterek değil, satarak kalkınacağına inanan tek millettik! (Hadi buna inandık diyelim... O günlerde biri çıkıp "bu Abdüllatif Şener AKP'den istifa edecek, CHP'den milletvekili olacak, dünyanın en büyük yolsuzluklarının AKP iktidarında yapıldığını, yolsuzluk ve kokainden elde edilen paraların Türkiye'de aklandığını söyleyecek deseydi, herhalde Abdüllatif Şener bile inanmazdı!)
224 syf.
·
Puan vermedi
Zygmunt Bauman, farklı bir düşünür ve de sosyologtur. Her ne kadar kitap, Leonidas Donskis ile karşılıklı 'söyleyişlerinden' meydana gelmişse de, aslında Zygmunt Bauman'a ait düşüncelerin somutlaşması olmaktadır. Kitabın arkasındaki yazının çok iyi bir özet olduğunu da belirtelim: "Kötülüğe dair bir şey yok, ezelden beri
Akışkan Kötülük
Akışkan KötülükZygmunt Bauman · Ayrıntı Yayınları · 202224 okunma
Mene,Tekel,Peres
İncil'de bununla alakalı bir kıssa vardır... Babilin son hükümdarı Kral Baltazar'ın duvarında aniden ortaya çıkan yazdır. Yazıyı ülkede varolan hiçbir büyücü ve/veya alim okuyamamış ne anlama geldiğini saptayamamıştır. Danyal peygamber yazıyı tercüme etmiştir: Mene: Alah senin krallığını saydı ve artık sona erdiridi. Tekel: Terazide tartıldın ve eksik bulundun Peres: Allah ülkeni bölüdü medlere ve perslere paylaştırdı. anlamına gelmektedir. 1958 tarihli kitabı mukaddes şirketinin baskısında "mene, tekel, ufarsin" diye geçmektedir. Ayrıca baltazar'ın ismi de Belşatsar'dır.
Sayfa 9 - Uludağ SözlükKitabı okudu
Rekabet, zenginliğin yoğunlaşması ve tekel sorunları, doğal olarak, günümüzde Marx'ın ekonomi teorisinin -örneğin, Adam Smith'in teorisi gibi- sadece tarihsel bir merak konusu mu olduğu, yoksa güncel önemini taşımaya devam mı ettiği sorusunu gündeme getiriyor. Bu soruya verilecek cevabın ölçütü basittir: Eğer teori gelişimin rotasını doğru bir biçimde kestirebiliyor ve geleceği öngörebiliyorsa, isterse binlerce yıl yaşında olsun, zamanımızın en ileri teorisi olarak kalır.
Kelimelerin değişen anlamları
Latinlerde demokrasi kelimesi, ferdin irade ve teşebbüsünün devletin iradesi ve teşebbüsü karşısında silinmesi anlamına gelir. Devlet gittikçe daha çok idare etmek, her şeyi merkezleştirmek, tekel altına almak ve üretmekle görevlidir. İstisnasız olarak bütün partiler, radikaller, sosyalistler, monarşistler hep ondan yardım beklerler. Anglo-Sakson'lar da ve hele Amerika da aynı demokrasi kelimesi iradenin ve bireyin özgür gelişimi anlamında kullanılır ve polis, ordu ve diplomatik bağlar dışında hiçbir şeyin ve bu arada eğitimin dahi iradesinin devlete bırakılmaması, devletin aradan çekilmesini ifade eder.
Resim