“Pahalılığın, vebanın, yenilgilerin tek sebebi, Hazreti Peygamberimiz zamanındaki İslam'ı unutup, Müslümanlık diye başka kitaplara ve yalanlara kanıp inanmamızdır. Hazreti Muhammed zamanında mevlit okutmak mı vardı? Ölüye kırk töreni yapmak, ruhu için helva ve lokma döktürmek mi vardı? Hazreti Muhammed zamanında Kuran-ı Kerim'i şarkı gibi makamla okumak mı vardı? Minareye çıkıp sesim ne kadar güzel, Arapçam nasıl da Arap gibi deyip kibir kibir kibirlenerek, zenne gibi kırıta kırı ta makamla ezan okumak mı vardı? Mezarlara gidip yakarıyorlar, ölülerden medet umuyorlar, türbelere gidip putperestler gibi taşa tapıyorlar, bez bağlıyorlar, adak adıyorlar. Bu akılları veren tarikatçılar mı vardı Hazreti Muhammed zamanında? Tarikatçıların akıl hocası İbni Arabi, Firavun'un imanla öldüğüne yemin edip günahkâr olmuştur. Tarikatçılar, Mevleviler, Halvetiler, Kalenderiler, çalgı çalarak Kuran-ı Kerim okuyup, çocuk oğlan hep birlikte, dua ediyoruz diye raks edip oynayanlar, bunlar kâfirdir. Tekkeler yıkılmalı, temelleri yedi arşın kazılmalı, çıkan toprak denize dökülmeli ki ancak oralarda namaz kılınabilinsin.”
Konya milletvekili Refik Bey (Koraltan) ve beş arkadaşı, 30 Mayıs 1925'te tekkelerin kapatılmasına ilişkin yasa tasarısını TBMM'ye sundu: Esasen türbeler, tekkeler ve zaviyeler gibi evler . .. memleketin içinde vasıtai idlal ve iğfal (baştan çıkarma aracı) olmuştur. Birer fesat menbağı (kargaşa kaynağı) olmuş ve zaman zaman memleketin, milletin azami zararlarını icap edecek hainane ifsadata (kargaşalara) zemin teşkil etmiştir.
Reklam
İnzivaya itikâfa
Hazreti peygamber sallallahu aleyhi vesellemin peygamberlikten önce yaşadığı bu uzlet dönemi üzerinde önemle durulmalıdır. Nefsin terbiye edilmesi ve manevi tekâmül açısından Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin yaşadığı bu dönemle ilgili pekçok değerlendirme yapılabilir. Bilindiği gibi tasavvuf da bu dönemi kendine referans olarak almıştır.
Osman Dede cumhuriyet sillesiyie ezilenlerden. Ee.. kimi gelin getirir, kimi cenaze götürür. 'Tekkeler kapatıldıktan sonra kim bilir kaç derviş aç ve açıkta kaldı?' çengelini kafana saplama. Cumhuriyet büyük bir hareketti. Elbet bir takım kurbanları olacaktı. Oldu. Osman Dede iyi ney üflermiş gençliğinde. Yani ehl-i mutrıbtan. Nota bilmezdi. Fakat, bütün peşrevler ve âyinler ezberindeydi. Mıtrıba çıkması için bir neyzenin en az iki bin eseri ezbere bilmesi lazım geldiğine göre... İhtifallerde Konya'nın, en başta çağırdıklarındandı. Halile çalarmış orada; ben görmedim. Halile dedikleri de, bando zilinin Mevlevi tarikatine girmişi. Güya kulakları az biraz ağır işittiğinden mıtrıbta ney üfleyemezmiş. İşine gelirse fısıltıyı bile duyar, işine gelmezse duvar kesilirdi mübarek. Hazreti Muhammed'in 'Hasta taklidi yapmayın; hastalanırsınız' hadisi doğruluğunu burada da ispat etti. Son zamanlarında adamakıllı ağır işitir olmuştu.
Sayfa 22
Cumhuriyetin devraldığı miras: 13 milyon nüfus, ilkel bir tarım, sıfıra yakın sanayi, madenlerin büyük çoğunluğu, limanlar ve var olan demiryolları yabancı şirketlerin yönetiminde. 153 ortaokul ve lise, sadece bir üniversite var. Halkın yalnız %7'si okur-yazar, bu oran kadınlarda %1 bile değil. Ortaokullarda 543, liselerde sadece 230 kız öğrenci okuyor. Ekonomik bakımdan yarı-sömürge. Kişi başına gelir 4 lira, kişi başına ortalama kamu harcaması 50 krş. Alt yapı her alanda yetersiz. Bilim hayatı ve düşüncesi yok sayılacak düzeyde. Anadolu araştırmayan, nakilci ve yetersiz medreselerin elinde. Her yanda tarikatler, tekkeler, dergahlar. Yasalar çağın gereklerinin gerisinde. Kadınların ilke olarak toplumsal hayatları ve hiçbir hakları yok. Kadınların da bir gün erkekler gibi doktor, mühendis, avukat, belediye başkanı, milletvekili, bakan olabileceklerini hayal etmek bile zor. Ne seçme hakları bulunuyor, ne seçilme. Kısacası vatandaş sayılmıyorlar. Ülke neredeyse bütünüyle ve pek çok alanda ortaçağı yaşıyor.
Sayfa 682Kitabı okudu
Yeni zamanlarda İslâm Dünyası (âlem-i İslâm, memâlik-i İslâmiye) fikrinin kuvvetli bir dinî-siyasî unsur, bir bilgi-tanıma ve yardımlaşma-dayanışma-savunma, hatta bir hafıza canlandırma, yeniden dost-düşman hatlarını belirleme fikri ve programı olarak ortaya çıkışıyla ittihad-ı İslâm (panislâmizm, İslâm birliği) düşüncesi ve politikalarının teşekkülü ve tezahürleri arasında doğrudan ve kuvvetli bir ilişki var. İşin arkaplanına intikal edildiğinde bazı arayışlar, müzakereler, verilmiş kararlar ve bazı uygulamalar var; orada Avrupa devletlerinin sömürgecilik ve işgal faaliyetlerinin ortaya çıkardığı mağduriyetler, zaruri ihtiyaçlar ve yardım talepleriyle, Osmanlı Devleti'nin ve hilafetinin farklı enstrümanlar kullanmaya başlamasıyla, yeni bir "İslâm ümmeti/milleti" fikriyle, yeni bir Müslüman birey/ vatandaş inşasıyla, nihayet hepsiyle irtibatlı olarak birleştirici, sıkılaştırılmış yeni bir İslâm yorumu ve aktif, ahlâklı bir Müslümanlık arayışıyla karşılaşılacaktır. Bütün bu düşüncelerin kuvveden fiile çıkmasını işleten mekanizmalar arasında ise medrese ve tekkeler, hac ibadeti gibi geleneksel unsurların yanında yeni ulaşım ve iletişim imkânlarının (posta teşkilatı, demiryolları vb.) artması, modern eğitimin ve matbuatın yaygınlaşması gibi herkesin farklı şekilde kullandığı yeni "şebekeler”i, imkânları görülecektir.
Sayfa 645Kitabı okudu
Reklam
Tekkeler, bize gerçek mânâda nasıl seveceğimizi ve arzularımızın pençesinden nasıl sıyrılacacağımızın öğretildiği yerlerdir.
Sayfa 293
Osmanlı Toplumunda Tarikatların Devlet Otoritesi Karşısındaki Tutumları
belleten.gov.tr/tam-metin/295/tur 19. Yüzyıl Osmanlı Toplumunda Tarikatların Devlet Otoritesi Karşısındaki Tutumları İzinsiz Tekke ve Zaviye Açmaları ve Buraları Amacının Dışında Kullanmaları Yoluyla Metis/Kaçış Yöntemleri Modernleşme sürecinde Osmanlı Devleti resmi İslam’ın yaygınlaşması kadar tasavvufi çevrelerin ve diğer heterodoks
Görülüyordu ki, adına Türk milleti denilen soy hamur, yüzyıllardan sürüp gelen ve adına düzen denilen bir düzensizlik içinde eziliyor, bozuluyor, şekilden şekile giriyordu. Toprak kanunları eskimişti ve uygunsuzdu. Aile nizamı karışıktı. Şeriat köyde köy ağasının ücreti uşağı olan mollanın, kasabada cahil müftünün oyuncağı haline gelmişti. Tekkeler, tarikatler zaten tefessüh etmiş, bitmişti. Hükümetle halk henüz kaynaşmamıştı. Bu cemiyet, bir inkılâba muhtaçtı. Yıkan ve altüst eden değil, fakat temizleyen ve düzenleyen bir inkılâba...
Kararı Başkan Mazhar Müfit Bey okudu. Bir defa İstikliil Mahkemesi, kendi bölgesindeki tüm tekke ve zaviyeleri (küçük tekke) kapatıyordu. Çünkü buraların birer fesat yuvası olduğu duruşmalar sırasında meydana çıkmıştı. Şeyhler orada kendilerine fılfıhiyet veriyorlar ve halkı şahıslarına taptırıyorlardı. Tekkeler ve zaviyeler onların elinde günah işlenen yerler haline gelmişti.
Sayfa 153 - İkinci Bölüm: Size Şeyhleri Takdim Ederim | VIII - Sabaha Karşı, 47 SehpaKitabı okudu
Reklam
Emperyalizm, tekelli düzenin sınır ötesi görünümüdür. Tekelli düzende sermaye millet iktisadı açısından ikili bir nitelik alıyor; içerde millet ile bağlantısını koparmamakla birlikte sınır ötesinde "milli" görünümünü, önemli ölçüde arka plana atıyor. Tekelli düzen sınır ötesine bir millet egemenliği kurmak için değil, uygarlık taşımak için çıktığı iddiasını taşıyor. Tekelli düzenin millet bilincinden kaynaklanan aidiyet duygularını erozyona uğrattığı kesindir. Tekelli düzenin, hem agnostik yapısı, hem bireyi edilgen hale getirmesi ve hem de yeni parçalı iktidarlar yaratması açısından feodal düzenle, kapitalizmden çok daha fazla, benzerlik kurduğunu düşünüyorum. Tekelli düzende, millet bağını zayıflatmış insanların, edilgenleşme sürecinde sürüleşenlerin, spor klüpleri, tekel bayrakları, tekkeler, tarikatlar, sığınaklar, cinsiyet üzerine fırkalar, barınaklar türünden parçalılığı seçmelerini kaçınılmaz buluyorum.
Sayfa 104Kitabı okudu
Osmanlı; aşk, vecd, iman ve cihad devletiydi. "Fetih" deyince bir akıncının aklına bütün insanlığın kurtuluş dâvası gelirdi. Dervişler, erenler, dergahlar, tekkeler daha çok bu vazîfeyi îfâ etmiş, nesillere bu şuuru aşılamıştır. Osmanlı'nın Rumeli fethi, Allah'ın Kitabı'nda ifade buyurduğu esaslar çerçevesinde olduğundan yürek fethinin yolunu açmış; Arnavut, Boşnak gibi milletlerin ihtidasına vesile olmuştur.
Ulema geçinen din adamları o kadar çok, şeriatlar haramlar çarşaflar peçeller gıda sal yasaklar sakallar sarıklar ihtiyacılar istikrarlar misvaktar sağ ayaklar sol ayaklar hadisler sünnetler şefaatler hazretler efendiler kerametler, evliyalar Şerifler Seyitler, takkeler tespihler tekkeler mezhepler tarikatlar, fetvalar ve palavralar uydurmuşlardır ki, İslam dinini Allah'ın doğadaki ayetleriyle çelişen karmaşık ve yaşanmaz bir dine çevirmişlerdir. Osman hakların dünyanın bu kadar gerisinde kalmalarının en önemli sorumlulukları bu müşrik dini adamları ve onları kullanan şimdinin politikacıları ile Eskinin sultanlarıdır.
Tasavvufî okumalar yapmak dünya meşgalesinden yorulmuş kişinin üzerindeki kasveti alır, kalbini yumuşatır, büyüklere hayran ettirir, kendi zatıflıklarını gösterir.
1.001 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.