480 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 8 days
Üniversiteye ilk girdiğim seneydi. Öğrenciler arasında kulaktan kulağa bir fısıltı yayılıyordu. Derse İlber Ortaylı gelecek, derse İlber Ortaylı gelecek... İyi ama kimdi bu İlber Ortaylı? Bu yaşıma kadar ismini neden hiç duymamıştım. Utandım. Kimseye söyleyemedim; ama İlber Ortaylı'nın dersine girerken İlber Ortaylı'yı tanımıyordum. Ah şimdi olsa
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Gazi Mustafa Kemal Atatürkİlber Ortaylı · Kronik Kitap · 201811.4k okunma
1925'ten sonra
Türkiye Cumhuriyeti, 1925’te Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nu kabul ederken böyle bir tarihsel arka plana ve sürekliliğe yaslanıyordu. Konya milletvekili Refik Bey (Koraltan) ve beş arkadaşı, 30 Mayıs 1925'te tekkelerin kapatılmasına ilişkin yasa tasarısını TBMM’ye sundu. Koraltan, tasarıyı savunmak için çıktıgı kürsüde, kargaşa kaynağı diye suçladığı tekkelerin kapatılmasını önerdi: "Esasen türbeler, tekkeler ve zaviyeler gibi evler... memleketin içinde vasıtai idlâl ve iğfal (baştan çıkarma aracı) olmuştur. Birer fesat menbağı (kargaşa kaynağı) olmuş ve zaman zaman memleketin, milletin azami zararlarını icap edecek hainane ifsadata (kargaşalara) zemin teşkil etmiştir."
Reklam
90 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Yine birbirinden bağımsız gibi görünen 8 hikaye var kitapta fakat hepsi bağlantılı ve ilk hikayedeki Şeyh'in, isteksiz olarak dergahın başına geçmesi ve buradaki yanlışlardan, siyasi bağlantılardan sıkılıp ortadan kaybolması ve sırra kadem basması ile başlıyor. İman dolu bir dünyanın yozlaşmasına dayanamıyor şeyh, çekip gidiyor. Herşeyi ardında bırakıp gidebilmek herkesin zaman zaman düşündüğü, istediği ama bir türlü başaramadığı, gerçekleştiremediği bir durum. Yine hikayelerden biri olan yedinci hikaye Satılık Huzur, Ya Tahammül Ya Sefer kitabındaki İlhan'ın gelecekteki yaşamıyla karşımıza çıkıyor. Kutlu'nun kitaplarında bu tarz bağlantılar vardır. Malesef bu arkadaşta diğer kitapta sisteme, yanlışlara karşı eleştirisini, duruşunu bu kitapta kendisininde bu sistemin içine girdiğini üzülerek görüyoruz. Kitap siyasi veya bireysel güç kazanmak için yozlaşanları, özünü, davasını unutanları gösteriyor bize, Kutlu bu kitabı yazdığında bu günleri görerek mi yazdı bilmiyorum ama bilmek istediğim Kutlu'da yedinci hikayedeki İlhan'ların ne kadar yanında, 20-30 yıl önce yazdıklarının ne kadar yanında. Kitaptaki gibi amacından saptırılan tekkeler, gruplar, davası olan insanlar, politikaya alet edilip, çıkar dünyaları için, siyasi rant için nasıl yozlaştığını günümüzde görmenin hüznü kaplıyor kitabı bitirdiğinizde.
Sır
SırMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20218.6k okunma
520 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Ne güzel bir kitap. Hoş tatlı, tadı dimağınızda kalan, ufuk açıcı, kafa dağıtıcı, bilgi verici, akıcı sakin güzel bir kitap. Naçizane 10/10 verdiğim birkaç kitaptan birisi. Üstelik yazarıyla çağdaşız da. Gönül rahatlığıyla, 'hâla yaşayan' bu yazara, kendisi yaşarken kıymet verdiğim için gururlanabiliyorum. Bence önemli bir meziyet. Şu
Benim Adım Kırmızı
Benim Adım KırmızıOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202316.4k okunma
Halbuki TBMM'nin, 30 Mayıs 1925'te 677 sayılı kanunu kabul ettiği gün, Refik Koraltan'dan sonra kürsüye çıkan Rize milletvekili Ekrem Bey (Rize), bağnazlığa karşı Cumhuriyet'in zaferini ilan ederek, şöyle konuşmuştu: Bundan sonra şeyh ve tekke ismi kalmayacaktır. Bunu görmekle mesudum. Tekkeler şimdiye kadar en iğrenç içtimai: (sosyal) sahnelere yuva olmuş, memleketin en buhranlı zamanlarında meşum (uğursuz) ve siyasi tahribat yapmışlardır... Asıl mesut olduğum diğer bir cihet (yan) vardır ki, o da fikri taassup (bağnazlık) denilen bu yılanın bugün paralanmış olmasıdır. O şimdi kıvranarak, hırlayarak can çekişiyor. Bununla beraber tehlikesini biraz daha muhafaza ediyor. Fakat Cumhuriyetin çıkardığı kanunların satırı ile onu tamamıyla öldüreceğiz ve taassup içinde yaşayan milletlere misal olacağız! Taassup denilen yılan hâlâ yaşıyor...
Ya gerçek şeyhler?
Tekke ve Zaviyeler Kanunu devleti ele geçirmek için mücadele eden Fetullahçılar, Nakşibendiler ve Süleymancılar gibi tarikat ve cemaatlere değil, dini telkinle müritlerini istismar eden Uğur Korunmaz ve Recep Küçük'e uygulanıyor. Sahte şeyhler cezalandırılırken, gerçek şeyhler ise laik devletin ruhuna fatiha okuyor. Halbuki TBMM'nin, 30 Mayıs 1925'te 677 sayılı kanunu kabul ettiği gün, Refik Koraltan'dan sonra kürsüye çıkan Rize milletvekili Ekrem Bey (Rize), bağnazlığa karşı Cumhuriyet'in zaferini ilan ederek, şöyle konuşmuştu: Bundan sonra şeyh ve tekke ismi kalmayacaktır. Bunu görmekle mesudum. Tekkeler şimdiye kadar en iğrenç içtimai: (sosyal) sahnelere yuva olmuş, memleketin en buhranlı zamanlarında meşum (uğursuz) ve siyasi tahribat yapmışlardır . . . Asıl mesut olduğum diğer bir cihet (yan) vardır ki, o da fikri taassup (bağnazlık) denilen bu yılanın bugün paralanmış olmasıdır. O şimdi kıvranarak, hırlayarak can çekişiyor. Bununla beraber tehlikesini biraz daha muhafaza ediyor. Fakat Cumhuriyetin çıkardığı kanunların satırı ile onu tamamıyla öldüreceğiz ve taassup içinde yaşayan milletlere misal olacağız!
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık - Ağustos 2019Kitabı okudu
Reklam
845 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.