Gülünç
Tanıdığım çalışkan bir lisans öğrencisi önemli bir sınavdan önceki gece küçük dairesine geri döndüğünde, varolan tek lambasının da kırılarak kullanılmaz hale geldiğini görmüş. Hafif bir panik yaşadıktan sonra televizyonu açıp sesini kısmayı ve sırtını cihaza vererek oturmayı akıl etmiş. Böylece televizyonun ışığından yararlanarak gireceği sınavın kitabının önemli pasajlarını okuma fırsatı bulunca hem sakinleşmiş hem de geçer not alma şansını kaçırmamış. İşte televizyonun bir yararı da budur: Basılı sayfaları aydınlatma kaynağı olması.
Televizyonun hakikat, bilgi ve gerçeklik tanımlarını o kadar gözü kapalı kabul etmekteyiz ki ilgisizlik bize anlamlı görünmekte, tutarsızlık ise özellikle akıllıca davranmak gibi gelmektedir.
Reklam
Northrop Frye
"Yazılı söz basit bir hatırlatıcı işaretten çok daha etkilidir: Yazılı söz geçmişi şimdide yeniden yaratır ve bize, hatırlanan aşina şeyi değil, yaratılan sanrının göz kamaştırıcı yoğunluğunu iletir."
Televizyonun yarar sağlayacağı kesimler: hastalar, yaşlılar ve kontrollü olmak şartıyla çocuklardır. Hastalar vakit geçirmek zorundadır. Yaşlıların yapabilecekleri fazla şeyleri olmadığı için tek eğlence kaynaklarıdır. Çocukların doğru seçilen programlardan öğrenebilecekleri bilgiler vardır. Televizyon bu kesimdeki insanlar dışındakilere zaman kaybettirmek ve beyinlerini köreltmekten başka hiçbir yarar sağlamamaktadır.
Elbette, televizyonun eğlendirici olduğunu söylemek sıradan bir ifadedir. Böyle bir olgunun bir kültürü tehdit edeceğinden söz edilemeyeceği gibi, hakkında kitap yazmaya değer bir saptama da değildir. Ancak benim burada ileri süreceğim nokta, televizyonun eğlendirici olmasından öte, eğlenmeyi, her türlü deneyimlerimizin temsilinin doğal çerçevesi haline getirmesidir. Sorun, televizyonun bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulmasıdır ve bu da bambaşka bir sorun oluşturur. Eğlence, televizyondaki her türlü söylemin üst-ideolojisidir. Neyin gösterildiğinin ya da hangi bakış açısının yansıtıldığının hiçbir önemi yoktur; her şeyin üstünde tutulan varsayım, hepsinin bizim eğlenmemiz ve haz almamız gözetilerek sunulmasıdır. Bir haber programındaki her şey (iyi görüntüler ve program ekibinin sevimliliği, programın açılış kapanışındaki etkileyici müzik, canlı yayınlar, dikkat çekici reklamlar) bunu gösterir; izlediğimiz görüntüler bize ağlanacak bir şey olmadığını düşündürür.
"Eğer şeyler göründükleri gibi değillerse, eğer mikroplar derimizin üstünde ve altında bize görünmeden gizli gizli dolaşıyorlarsa, eğer gözle görünmez olan görünür olanı denetliyorsa, o zaman altbenlerin, egoların, süper-egoların da görünmeyen bir yerlerde pusuda beklediğinden söz edemez miyiz?"
Reklam
849 öğeden 611 ile 620 arasındakiler gösteriliyor.