Herkes gibi o da gerekli olanı tespit ediyor ve fedakarlığın asaletini yüceltiyordu ; vatandaşların haklarından ve ödevlerinden memnuniyetle ve ısrarla bahsediyordu ama zihninde , kendisiyle diğerleri arasına temel bir ayrım koyuyordu ; görevleri onlara bırakıyor , kendisine sadece hakları ayırıyordu. Bu onun için doğal bir tutumdu , neredeyse bir içgüdü gibiydi. İster istemez , gördüğü , duyduğu ya da okuduğu her şey eninde sonunda kendisiyle ilgili hale geliyordu ; dünyaya kendi çıkarlarının penceresinden bakıyordu. Çıkarları da dünyanın kaderine bağlı olduğundan , dünyanın kaderi de onun için çok önemli hale geliyordu. Böylece vicdanı rahatlıyordu.
Sayfa 338Kitabı okudu
1. BÖLÜM Kendimiz ve Dünya Hakkındaki Görüşümüz Hayatta herkesin kendi gücü ve imkanları hakkında kesin bir fikre sahipmiş, bir aksiyonun başından beri herhangi bir problemin zorluğunu veya kolaylığını biliyormuş, kısacası, davranışı görüşünden meydana geliyormuş gibi hareket ettiğine şüphe yoktur. Duygu organlarımızla oluşları değil de sadece dış dünyanın sübjektif bir hayalini, bir yansımasını belirlediğimiz için bu bizi fazla hayrete düşürmez. Hayatın temel ve önemli oluşu hakkındaki görüşümüz, hayat tarzımıza bağlıdır. Yalnız, haklarındaki görüşümüzde yanıldığımızı bize haber veren olaylarla doğrudan doğruya karşılaştığımız zamanki deneyimimiz yardımıyla görüşümüzün bir kısmında düzeltme yapmayı kabul ederiz. Fakat hayat hakkındaki genel görüşümüzü değiştirmeyiz. Yanıma yaklaşan yılanın gerçekten zehirli olması veya zehirli olduğunu düşünmem benim için aynı sonucu verir. Annesi yanından uzaklaşan şımarık çocuk hırsızlardan korktuğu zaman veya gerçekten eve hırsızlar girdiğinde aynı şekilde hareket eder. Şımarık çocuk, hangi şekilde olursa olsun, hatta, kendisini korkutan düşüncesinde yanıldığını anladığı zamanlarda bile, annesi olmadan yaşayamacağına inanmaya devam eder. Meydan korkusuna olan ve toprağın ayağının altından kaydığı düşüncesini taşıdığı için sokağa çıkmayan insan, normal halinde toprak gerçekten ayaklarının altından kayşa da aynı şekilde hareket eder
Reklam
Takvanın en önemli ve temel işlevi insana doğru bir şekilde kendini inceleme ve doğruyu yanlıştan ayırdedebilme kabiliyet ve gücünü vermesidir. Bir şahıs bu şekilde kendi kendisinin röntgenini çekmek (self x-raying) kudretine erişebildiği ölçüde hatadan/günahtan ve onun "ben"i tahrib eden (self destructive ) neticelerinden "korunma" imkanına kavuşur. Fakat, şu da ifade edilmelidir ki, takva kavramıyla ima edilen bu "kendini inceleme (nefis muhasebesi) " hiçbir zaman kendini herşeyden masum görme anlamına gelmez. Tam aksine; takvanın anlamının ayrılmaz bir unsuru şudur: Bir insan davranışlarını düzenlemek için kendini mümkün olduğu kadar nesnel şekilde nefis muhasebesine çekse de, hiçbir zaman doğruyu seçtiği hususunda garanti yoktur. Eğer bu nefis muhasebesi tek başına yeterli olsaydı, hümanizm mükemmelen işler ve böylece "aşkın"a ihtiyaç kalmazdı. Fakat, insanların vicdanlarının ne kadar subjektif olabildiğini biliyoruz. İşte takva bizzat bu aşkınlığa işaret eder; zira onun ima ettiği şey, her ne kadar seçim bizim, çaba/fiil de bizimse de; bizim yapıp etmelerimiz hakkındaki nihai ve gerçekten nesnel değerlendirme bizim değil "Allah'ın yetkisindedir ". Kurana göre insanın en büyük düşmanı, yani en büyük şeytan, onun kendi kendini kandırması ya da kendi nefsini aldatmasıdır (self deception). Heva (çoğulu ahva:insanda derinden kökleşmiş ve teşhisi zor arzular) ve umniye (çoğulu emanin: insanın emniyet içinde olduğu vehmi/kuruntusu) terimleri Kuranda son derece sıklıkla geçer. Muhtelif defalar, Peygambere dahi, vahyin onun arzularını hesaba katamayacağı söylenmektedir.
Peki, MOKS ne demek? Tüm yöneticiler MOKS'u kullanır ama iki ayrı şekilde. MOKS'un birinci açılımı: Motivasyon Oluşturup Katılım Sağlayarak yönetmektir. İkinci açılımı ise: Meşe Odunu Kızılcık Sopası yönetimidir. Her ikisinde de yönetirsiniz aslında. Her ikisinde de başarı da gelebilir, başarısızlık da. Aradaki temel fark; birincisinin başarısının devam edebilirliğidir, ikincisinde baştaki adama bir şey olduğu an sistem çöker. Önemli olan, sürdürülebilir bir sistem kurmak. Korku kültürüyle kısa vadeli başarılar ortalıkta kaynıyor zaten.
Sayfa 22
Hiç gün ışığı olmadığı için günleri geceleri birbirine karıştırmıştım artık. Zamanı bilmek, kavramak ne kadar önemli bir şeymiş meğer. Zaman kavramın kayboldu mu, içindeki temel gerçeğe, uygarlığın çeşitli yöntemlerle değiştirmeye çalıştığı, yücelttiği halde içinde durmakta olan gerçek kimliğine, yani hayvan oluşa doğru adım adım alçalıyorsun...
Sayfa 245
Acı, yoksunluk, ölüm ve geçicilik çoğu zaman insan yaşamını anlamdan yoksun bırakıyor gibi görünse de yaşam hangi şartlar altında olursa olsun anlamını yitirmez. Yaşamın, bunları da kapsayan bir anlamı vardır çünkü. Günümüz kaygıları ve insan varoluşunun olanca trajik yanlarına karşın yaşama evet demek için ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişimdir aslında. Anlamamız gereken şey: önemli olanın soyut bir “hayatın anlamı” sorusu yerine, bizim yaşama o an verdiğimiz yanıt olduğudur. Tıpkı satrançta maçın o anki durumundan ve rakibin özelliklerinden bağımsız bir “en iyi hamle” düşünülemeyeceği gibi yaşamın anlamı da genel ifadelerle tanımlanamaz; insana ve duruma göre her an değişir.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.