"Şimdi, senin de bildiğin gibi, dünyamız bağımsız parçacıklardan değil, atom denilen, birbirine sıkıca bağlı daha küçük birimlerden meydana gelmiştir. Ne var ki Newton sadece boyutu olmayan ideal parçacıklar üzerinde nasıl çalışacağımızı gösterdi bize. Eğer katı kütlelerle uğraşacaksak o zaman bu kütledeki parçacıkları bir arada tutan güçleri de hesaba katmalıyız." "Mösyö d'Alembert, aklım karışmaya başladı..." "Ve benim bulduğum ilke bu sorunu çözmekle kalmayıp hava ya da su gibi daha karmaşık sistemlerin hareketini de açıklıyor. Aslına bakarsan bu ilke, dünyadaki bütün hareket şekilleri ve Newton'un teorisini içine alan basit bir kanun olarak adlandırılabilir. Ya da doğanın temel yasası da denebilir."
Sayfa 70
Çocuklar büyüklerin kendileri için yaptıkları dünyaya katlanıyorlar, ellerinden geldiğince uyum sağlamaya çalışıyorlar, sonra, genellikler, tam bir benzerini yapıyorlar.
Sayfa 280 - Doğan Kitap
Reklam
Dünya, bizim onun hakkında bildiklerimizin toplamina eşit.
Sayfa 299 - Doğan Kitap
Atom fiziği alanında gözlenen parçacıkların, kendi başlarına (yani, izole edilmiş varlıklar olarak) hiçbir anlama sahip olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bu parçacıklar ancak, ölçümler arasındaki karşılıklı ilişkinin bir sonucu olarak kavranınca, bir özellik kazanmaktadırlar. Demek ki, Kuantum kuramı bize, evrenin temel birliğini ve tekliğini gösteren bir model olmuştur. Yani Kuantum kuramı, içinde yaşadığımız dünyayı, birbirinden yalıtılmış çok küçük öğelere ayıramayacağımızı göstermiştir. Maddenin derinliklerine inildikçe, karşımıza çıkan «temel yapı taşları» değil, bütün parçaların arasında varolan karmaşık ilişkiler dokusudur. Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır: Bu ilişkilerin en önemli aktörlerinden birisi de hiç kuşkusuz gözlemcinin kendisidir. Çünkü gözlemci, gözlem zincirinin en son halkasını oluşturarak, gözlemlenen atomsal nesnenin kendisiyle giriştiği ilişki sonucunda bir kavrayışa sahip olabilmektedir. Yani kendisi de gözlemlenen olayın bir parçasıdır ve ondan ayrı ya da bağımsız değildir. Bu yaklaşım, doğanın nesnel açıklanışını kendisine bir hedef olarak seçmiş olan klasik görüşün ve idealin artık hükümsüz kaldığının açık bir göstergesidir. Descartes'in yaratmış olduğu «Ben» ve «Dünya» ayrımı, yani gözlemciyle gözlemlenen arasındaki ayrım, atom-altı parçacıkların dünyasına inildiğinde geçersiz kalmaktadır. Atom fiziği, işin içine insanın kendisini de koymadan doğa hakkında konuşamayacağımızı açık ve net bir biçimde göstermiştir. Çünkü tüm evren, her zerresine kadar aynı bütünlüğün ve tekliğin parçalarıdır.
Kuantum kuramı, evrenin tüm nesnelerinin birbirleriyle bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur (interconnectedness of the universe). Bu kuram, dünyayı serbestçe parçalara ayrıştıramayacağımızı, bağımsız ve ayrı olarak «var olan» en küçük birimlerin mevcut olamayacağını göstermiştir. Maddenin derinliklerine inildiğinde, onun küçük parçacıklardan oluştuğunu görmekteyiz. Ama bunlar Demokritus'cu ya da Newton'cu anlamda maddenin «temel yapı taşları» değildirler. Bunlar daha çok bize pratik açıdan fayda sağlayan birer idealleştirmeden ya da birer modelden ibarettirler. Maddenin bu küçük parçacıkları, eski görüşün tersine pek de bir öneme sahip bulunmazlar. Eğer Niels Bohr ile konuşursak: «Yalıtılmış maddesel parçacıklar yalnızca birer soyutlamadan ibarettir. Bu nedenle onların özelliklerini tanımlayamayız. Onları ancak diğer sistemlerle giriştikleri etkileşimler aracılığı ile gözlemleyebiliriz»
Sayfa 195
Genç Filozofiçemiz : Ruken Asya Çiftçi'den
İKİ BİLİNEMEZİN ARASINDA BİR YOL ARKADAŞI OLARAK FELSEFE 1. Giriş: İnsanın Evrenle Bir İlişki Biçimi Olarak Felsefe “Felsefe öldü.” 20. yüzyılın modern bilimin havai fişek gösterileriyle aydınlatıldığı dünyasında bu söz bir fizikçi tarafından söylendi. Stephan Hawking “Felsefe öldü” derken artık felsefenin sorularını devralmış yeni modern fiziği
Reklam
454 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.