Oysa ki bir verim politikası, ancak ülkenin yönelimleri kesinlik kazandığı zaman etkili olabilir.Ama insan yönünü yitirince, gemi okyanusun dibini boylayınca , çok iyi eğitilmiş olsa bile, kürekçiler ne işe yarar ki ?
Mesela her sabah, kahvaltıda, çaydanlıktaki yansımamı izliyorum: Suretimin kafası, gövdesine göre üç kat daha büyük; sürekli sağa sola dalgalanıp duruyor. Sevimsiz bir tip. Günaydın bile demi yor ama çaya kaç şeker attığımı biliyor. O benden sıkılıyor, ben de ondan. Ne diyebilirim; ben ile kendim arasında derin bir sessizlik var. Birlikte, bir çeşit ağırlaştırılmış yalnızlık yaşıyoruz. Aramızda ki gerilim, sadece kötü havalarda ve geç saatlerde biraz hafifleyip çekilir hale geliyor. Sırf bu nedenle, mümkün olduğunca uyumuyorum. Yani yalnızlık denen nane, öyle şarkılarda anlatıldığı gibi insanın üstüne gece vakti çökmüyor. Tam tersine gece vakti seyreliyor yalnızlık, hazmı kolaylaşıyor. Zor olan, güneşin parladığı öğle vakitleri, öğleden sonraları, pazar sabahları, cıvıl cıvıl piknik yapılan ikindiler... Geceler güzel. Bu arada hava da iyice karardı. Oh be!
Nasıl Ölünür kitaplarını okumuştum. Yaklaşık 20 yıllık bir zaman dilimine yayılan 20 eserlik rougon-macquart serisinden de nana eseriyle haberdar oldum. Seriyi öğrendikten sonra her ne kadar şart olmasa da eserleri sırayla okumaya karar verdim ve serinin ilk kitabı olan
Rougon'ların Yükselişi ile işe başladım.
Açıkçası başlangıçta bu kadar güzel bir eserle karşı karşıya olduğumu bilmiyordum. Büyük yazar, aynı kadından (adeliade) doğan iki erkek çocuk (Pierre rougon ve Antoine macquart) etrafında şekillenen hikayemiz.
Dönemin siyasal ve sosyal hayatı, siyasi fikirleri kendi ikballeri uğruna kullanan yalancı fikir önderleri, masum ve çıkarcı aşklar ve Fransız toplumunun yaşadığı kargaşa ve dönüşüm eserde okuyucuya müthiş bir şekilde sunuluyor. Sadece eserde Pierre'in oğlu eugene'in mektubundan haberi olmadan karısı felicite'nin planına inanması fazla zorlama geldi, eserin bir kaç yerinde de basım hataları mevcut.
Fransa soysal hayatında yer alan soylular, aristoklar ve işçiler ile bu kesimlerin savunduğu kraliyet, imparatorluk, monarşi ve cumhuriyet gibi siyasal rejimler etrafında örülen tema okuyucuyu adeta o döneme götürüyor. Kişisel çıkarlar ve yüksek idealler etrafında yaşanan çatışmalarla yazar okuyucuyu alıp çok keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.
Ben eseri okurken çok keyif aldım. Serinin diğer kitaplarını da okumayı sabırsızlıkla bekliyorum. Herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebilecegim bir eser