Daha önceki incelemelerimde de yaptığım gibi, herkesin istemese de görebildiği üst kısma genel görüşlerimi, alta da dileyenlerin okuyabileceği kitap hakkındaki bazı yerlerden de "spoiler" vererek "özetimsi" düşüncelerimi ekledim.
-Genel Görüşlerim
Başlarda oldukça akıcı ve keyif alarak okusam da genel olarak yazarın ilerleyen
Bülbülü Öldürmek
(Spoiler ve yorum ağırlıklıdır) Klasik tabir edilen kitaplardan biri Bülbülü Öldürmek. 1960 yılında yazılmış, daha sonra filmi çekilip Oscar ödülü kazanmış olması, kitabın klasikleşmesine büyük katkı sunmuştur. Irkçılık temalı, 1930lu yıllarda geçen, küçük bir kız çocuğunun dilinden yazılan kitabımız bir nevi küçük Scout'un büyüklerin
#CesurYeniDünya #AldousHuxley
Huxley'in önerdiği Piramit şeklinde toplum yapısı malumunuz yeni değil. Firavunların boşu boşuna mı piramit inşa ettirdiğini düşünüyordunuz? Tarihin en eski dönemlerinden demokratik olmayan toplumlarına hepsi aşağı yukarı aynı piramit şeklinde toplumsal yapılanmalardır. Ama bu toplumsal yapılanma hakkaniyetli ve adil değildir. Tarih en eski dönemlerinden beri toplum için mücadelelerin temelinde de bu vardır. Piramitteki basamaklar yükseldikçe daralan iyi imkanlara kimlerin nasıl sahip olacağı sorunsalı vardır. Bu durum savaşlar ,isyanlar, kıyımlar katliamlar, politika, mülkiyet ilişkileri, dinler ,hukuk vesaire aşağı yukarı uygarlık tarihinin ortaya çıkardığı şeylerin neredeyse hepsinden sorumludur.Eğer ince ince bağlantıları düşünüp boşlukları doldurduğunuzda,
piramit dünya insanlığının uygarlığını temsil eder. Devamı linkte
youtu.be/mCX2d7Lb4cI
Anne olma ihtimali olmayan, hamilelik sürecini bilmeyen, lohusalık depresyonu, annelik duyguları gibi özel olan bu kıymetli konum hakkında erkekler kitap yazmasın. Yani asla bilemeyecekleri bir ruh dünyasına dair bir kitap çıkarmak büyük cesaret.
Beklentiler içerisinde aldığım bu kitap tam bir hayal kırıklığı. Ilk 150 sayfa içinde kuşaklar arası anne mukayesesi yapan, tarlada doğurmayı kadınlık olarak gören, hayvanlarla ilgilenen, ırmakta çamaşır yıkayan, su taşıyan, ekmeğini, reçelini kendisi yapan, doğuran ve doğurduğu gibi tarlaya, hayvanlara geri dönen anneleri över gibi anlatmak neyin saçmalığı bilemedim. O kuşağın kadınları "biz çocuklarımızı sevmeye vakit bulamazdık, kucağımıza alamazdık, dedesinin yanında öpemezdik" vs şeklinde hayıflanırken sizin derdiniz tam olarak nedir ?
Zamanın şartları içinde şekillenmek kadının suçu mudur ? Çamaşır, bulaşık makinesi olan, ekmeği fırından alan daha mı az kadın ya da daha mı az annedir ?
Demokratik Anneler, Blender Anneler, Sınır Koyamayan Anneler gibi gibi Anneleri kategorize edeceğine keşke biraz (çoğu) babaların hayalet konumlarından bahsetseymiş beyefendi. Ama bilmediği ve asla bilemeyeceği bir ruh dünyası üzerine kitap yazmak daha kolayına gelmiştir. Her anne biraz demokratik, biraz blender, biraz sınırsız, biraz kuralcıdır. Anne de bir insandır. Hata da yapabilir, yanlış da yapabilir, netice de insandır.
Mukayese yapmak bir diğerini değersizleştirir.
Her dönemi kendi içinde değerlendirmek gerekir. Allah'ın sunduğu imkânlardan yararlanmak kişiyi 'daha az anne' yapmaz. Yazar ne yazık ki bunları asla dikkate almamış. Sürekli olarak negatif bir uslup kullanılmış.
meritokrasi ve güruh kavramı üzerine
kitap aslında iki ayrı konuşmanın kitaplaştırılmasından oluşuyor. Birinci bölümde meritokrasi ikinci bölümde ise "yığınların aldatılması" başlıkları incelenmiş. Buradaki yığın kavramı güruh olarak yorumlanabilecek apolitik ve yönetime katılmayan ve yönetilebilen kitleyi temsil etmekte.
Kitabın ilk bölümünde Meritokrasi kelimesinin henüz
Yazarın böyle bir eseri kaleme almasının altında yatan temel neden Kanada'da homeschooled olması mı diye düşündürttü bana. Yalnız bir çocukluk dönemi hayal gücünün sınırlarını genişletebileceğini düşünmüşümdür hep. Eser teokrasi ile yönetilen, toksik gazların hem çevre hem de doğum oranlarına negatif yönde etki ettiği bir çevre tasavvur ediyor. Teokrasinin getirdiği uygulamaları özellikle gender üzerindeki baskılardan görebiliyoruz. Günümüzden çok da farklı olmayarak, ataerkil bir toplumda kadınların ve eşcinseller uç noktada konumlandırılıyor.
Ana karakter olan Offred'in ismi aslında Fred'e ait anlamında ingilizcede " Of Fred" ve aynı zamanda Offered, yani sunulmuş olarak çok başarılı bir şekilde seçilmiş. Kadınlar arasında da bir hiyerarşi mevcut. Ten rengi, maddi durumu ve verimliliğine göre piramitte bir yer ediniyorlar.
Genel olarak 1984'le karşılaştırdığımızda ise hükümetlerin bakış açısıyla ilgii olarak daha farklı bir vizyon sunan başarılı bir eser.
