Kadının ayağının görünüp görünmemesinin ne gibi günahlara sebep olduğu üzerine tartışmalar yapılan bir toplumda, hele bunun nasıl olacağına erkekler karar veriyorsa, işin nereye vardığı anlaşılabilir. Kadının eve kapatılmasıyla, toplumda sınıflararası uçurumların artmaya başlaması paralel gitti. Bu bir düzenden, başka bir düzene geçişin işaretiydi. Kadının örtünmesi yeni bir ahlak anlayışını, yeni bir cinsel ilişki mantığını, yeni bir dünyayı da beraberinde getirdi. İslamiyet, devlete, giderek imparatorluğa dönüştükçe, kadın da duvarları daha kalın olan perdelerin, evlerin içine kapatıldı. Göçebe toplumundan, askeri demokratik yarı köleci toplumdan, feodal topluma geçiş bir sıçrama. İslamiyet’e geçiş, bu sıçramanın, tarihi anlamda bir ilerlemenin ifadesi. Arap toplumu İslamiyet’le birlikte soyut düşünceye adımını attı, yani felsefi alanda bir sıçrama yaptı. Ama, işte bu ilerleme, ezen ile ezilen arasındaki sınırı keskinleştirdi, ezilen bir cins olan kadını eve hapsetti. Erkeğin baskısı biraz daha arttı. Örtünmenin kadını koruduğu, onun namusunu her şeyin üstünde tuttuğu gibi iddialar, bir ideolojinin kendisini savunması ve bir haksızlığa kılıf arama çabası. Kadının nasıl giyineceğine, nerede oturup nerede kalkacağına kendi karar verecekken, buna erkekler karar veriyorsa, erkekler özgürce giyinirken, kendisi sarıp sarmalanmak zorunda kalıyorsa, bunun neresi beni korumak diye düşünmez mi? Kim köleliği gönüllü olarak kabul eder?
Sayfa 165Kitabı okudu
Niçin uygarca iletişim kuramıyoruz? Demokratik yaşamı gerçekleştirmiş demokratik toplumların insanlarından daha mı az yetenekliyiz? Elbette ki hayır! Din öğesinin ağır bastığı geleneksel otoriter kültür, demokratik bir toplumun temelinde yatan iletişim becerilerini içermez. Demokratik yaşam, yeni iletişim becerilerini öğrenmeyi zorunlu kılar….
Reklam
Şimdi şöyle bir düşünün: Bugün Kelime-i Tevhid'i söyleyen, hatta söylemekle kalmayıp vird haline getiiren; bununla birlikte demokratik seçimlere katılıp oy vererek Allah'ın kanunlarını değiştirme, yenileme ve hükmünü iptal etme yetkisini parti ve şahıslara verenler, acaba söyledikleri Kelime-i Tevhid gereği sadece Allah'a mı ibadet etmişlerdir, yoksa Allah'tan başka ibadet ettikleri rabbler mi edinmişlerdir?
288 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 9 days
#Okudum #KitapYorum #KelebeğinDöngüsü #AslıhanGüven #EdebiyatistYayınları #Roman #286sayfa Merhaba arkadaşlar, Bugün sizlere Edebiyatist Yayınlarından çıkan, doktor ve yazar Aslıhan Güven'e ait "KELEBEĞİN DÖNGÜSÜ" isimli romanla geldim. Daha önce "CEVDETGİLLER" i okumuş, incelemesini yapmıştım. O da çok çok güzeldi.
Kelebeğin Döngüsü
Kelebeğin DöngüsüAslıhan Güven · Edebiyatist Yayınevi · 201919 okunma
Tarihin en feci kıtlığının komünist bir devlette yaşanmış olması tesadüf olabilir mi? 1998’de Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan Hintli İktisatçı Amartya Sen’e bakarsak, hayır. Ona göre temsili demokrasi ile özgür basının birlikteliği, kıtlıkların ortaya çıkışını çok daha az olağan hale getirmektedir. Sen, 1999’da şöyle yazıyordu: “Dünyada yaşanan korkunç kıtlıkların tarihine baktığımızda, görece özgür bir basına sahip, bağımsız ve demokratik ülkelerde asla gerçek bir kıtlığın yaşanmadığı görülür.”
Hilafetin İlgasının 100.Yılı!...
Hilafet, Rasûlullah (ﷺ)’den sonra Müslümanların din ve devlet işlerini düzene koyan, sorunlarını çözen ve yöneten nizam anlamını taşımaktadır. Müslümanların başında adil ve ehil bir halife, yönetim biçimleri de şeriat (İslam kuralları) olduğu zaman ne kadar muazzam bir güce sahip olduklarını anlayan Yahudi, Hristiyan ve yerli şeriat düşmanları,
Reklam
1,000 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.