Artık bir teokrasiye sahip olmayı sona mı erdirmeliyiz? Kesinlikle ve içtenlikle hayır! İnanç bizi bir arada tutuyor, bilgi bizi özgür kılıyor. Bu yüzden, din adamlarımızın bir kısmı üzerinde öncekilerden gelen herhangi bir teokratik eğilimi muhafaza etmeliyiz. Profesyonel ordumuzu nasıl kışla sınırlarının içinde tutuyorsak, din adamlarımızı da tapınaklarının sınırları içinde tutmalıyız. Ordu ve din adamlığı değerli işler yaptığı sürece onurlandırılmalı.
Sayfa 93 - ATAÇ YAYINLARI® Dünya Siyaseti: 1Kitabı okudu
200 syf.
5/10 puan verdi
·
Read in 39 days
Kitabı derleyen Dr. Serpil (Üşür) Sancar'ın giriş yazısındaki tanımlamasına göre; "İran'da yaşanan süreç Pehlevi'nin monarşik diktatörlüğünün yerini mollaların teokratik "popülist" diktatörlüğünün alması sürecidir."... "Teokratik Şii İslamcılığı, kapitalizmin ekonomik işleyişine dokunmadan, ona yerel özelliklere uygun bir siyasal ve ideolojik üst-yapı getirmiştir..." "Bu derleme, İran Devriminin bazı yönlerini kavramayı kolaylaştıracağı umulan çalışmalardan bir seçme olarak oluşturulmuştur." Kitapta bulunan makaleler; İram devrimi: Eşitsiz gelişme ve dinci popülizm. Fred Halliday. Rantiye devlet ve İran devriminde Şii İslam. Thoda Skocpol Skocpol üzerine yorumlar, Eqbal Ahmad Scocpol üzerine yorumlar. Nikki R. Keddie Anti Emperyalizm mi, Sosyalizm mi? İran'da devrim ve sol. Val Moghadam. İran'da Şii ulema ve devlet. Mansur Muaddel.
İran Devrimi - Din, Anti-Emperyalizm ve Sol
İran Devrimi - Din, Anti-Emperyalizm ve SolSerpil Sancar Üşür · Belge Yayınları · 09 okunma
Reklam
Vicdansız Müslümanlık
Prof.Dr. ilhami Güler ‘Vicdan Böyle Buyurdu’ kitabının yazarı İlhami Güler “Söylemekten doğan zarar, söylememekten doğan zarardan daha azdır” diyor. Kur’an, Allah’ın kendi yarattığı (91/8) insan vicdanı/aklı, insan dili (Arapça), insan (Hz. Muhammed) aracılığı ile insanlara (Araplara) hitabıdır. 610 ile 630 arasında vuku bulan bu
352 syf.
·
Not rated
·
Liked
Çoğunluk ne der? Aykırı düşünen buharlaşır? Sisteme uymak? Dönemin adamı olmak? Tüm bu yukarıdakiler, aslında bizim ülkemizin özeti değil mi? Özellikle son dönemlere baktığımızda ne kadar karaktersiz ve ruhsuz insanın var olduğunu gördük ülkemizde. Herhangi bir siyasi parti iktidara gelebilir veya iktdarını diğerlerine nazaran daha otokratik
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019166k okunma
DEİZM VE ATEİZM TARTIŞMASININ ARKEOLOJİSİ Prof. Dr. Aliye Çınar Köysüren
Modern Türkiye`nin temelleri inşa edilirken, din ve dine dair kurum ve oluşumlar paranteze alınmıştı. Sorunlar da şimdilerde paketlenmiş halde kaldırılan bu parantezden sökün etti. Kültürü besleyen ana damar din, kuşkusuz kurutulamazdı. Bastırıldıkça, engellendikçe, `sistem dışı dindarlık` kök verdi. Ancak bu illegal oluşumların yavaş yavaş
Teokrasi: Artık bir teokrasiye sahip olmayı sona mı erdirmeliyiz? Kesinlikle ve içtenlikle hayır! İnanç bizi bir arada tutuyor, bilgi bizi özgür kılıyor. Bu yüzden, din adamlarımızın bir kısmı üzerinde öncekilerden gelen herhangi bir teokratik eğilimi muhafaza etmeliyiz.
Reklam
Devlet ve hükümet, İstanbul’dur; Mustafa Kemal’se, merkezî, üstelik teokratik otoriteye başkaldıran bir ‘asi’. İdamına fetva çıkması, yarım yüzyıl sonra, bize tatsız bir şaka gibi mi görünüyor? Dürrizade’ye öyle görünmüyordu. Hele Vahdettin’e, hiç! Çünkü o, ‘meşruluğunu’ var olan iktidarın yasa ve fermanlarından almıyordu, tarihten ve halktan alıyordu.
İnkılâp tarihimiz; İstanbul Hükümeti’ni, daha başından Ankara’ya mahkûm gibi anlatır. Tarihen böyleydi ama, fiilen değil. Hele ‘hukuken’, asla! Devlet ve hükümet, İstanbul’dur; Mustafa Kemal ise merkezî, üstelik teokratik otoriteye başkaldıran bir ‘asi’. İdamına fetva çıkması, yarım yüzyıl sonra bize tatsız bir şaka gibi mi görünüyor? Dürrizâde’ye öyle görünmüyordu. Hele Vahdettin’e, hiç! Çünkü O; ‘meşruluğunu’ var olan iktidarın, yasa ve fermanlarından almıyordu; tarihten ve halktan alıyordu. Bütün büyük devrimciler de öyle yapmışlardı.
Sayfa 394Kitabı okudu
Veba, Ölümün Utkusu, XIV. Yüzyılın İkinci Yarısında Teokratik Resim
Başlangıca, veba ile hayat veya bizi ilgilendiren konuya, yani veba ile sa­ nat arasındaki kesişmeye gelecek olursak, çözülmesi gereken düğüm ta­rihte değil, tarihyazımında aranmalıdır. Bu düğüm, 1951 'de Princeton'da yayımlanan dahiyane ve son derece ilginç bir kitap olan Millard Meiss'ın After the Black Death[Kara Ölümün Ardından] kitabından kaynaklanmış­ tır. Bu eserde başrolü oynayan 1348'in Kara Vebası, XIV. yüzyılın ikinci yarısında Floransa'da sanat alanında yaşanan gerilemenin ardındaki be­lirleyici faktör olarak görülür. Amerikalı araştırmacının veba salgını sonrası ile ilgili bu teorisinde haklı olup olmadığı, aslında o yıllarda yeni sona ermiş dünya savaşından etkilenmiş olmasının mümkün olup olmadığı çok tartışılmıştır. Başka bir deyişle, Meiss'in kara vebanın bitişinden sonra Floransa resim sanatın­ da izlediği aşkın ve teokratik, yeni orta çağcı ve Giotto karşıtı eğilimin, Meiss'in çağdaşı olan figüratif eğilimlerin bilinçaltındaki yansıması ola­rak mı görülmeliydi? Sanki savaş sonrası Amerikan resminin soyut eği­limi Meiss'ı, Andrea Orcagna ve Floransa'daki müritlerinin meta-tarihi (ve doktrinci ve muhafazakar) resimlerini benzer şekilde yorumlamaya it­mişti. Burada söz konusu olan, 1343-1368 arasında faal bir mimar, oyma sanatçısı ve ressam olup, Floransa gotik stilinin ritüel, karmaşık ve son derece süslü bir yorumunun başkahramanı olan ve Orcagna olarak bili­nen Andrea di Cione'dir.
OTORİTEYE İTAAT VE KUTSAL İSYAN VAZİFESİ...
- "Hristiyanlıkta “iki kılıç doktrini” vardır. İslâm’da ise “iki kılıç bir kına sığmaz” anlayışı. (Şimdi bunu der demez, hadi ispatla diye ortaya çıkan bir ruh hastası daha olursa kaçar giderim. Ne ispatı ya burada mahkeme mi kuruyoruz? Ben fikirde ispata değil samimiyete inanırım.) İki kılıç, dünyevî ve uhrevî otoritedir. Biri laik öteki teokratik yönetim… Bu iki yönetim yan yana yaşar ve teokrasinin –doktriner olarak– laik otoriteye itaati farzdır. Teokrasi bazen nüfuza ermişse de hiçbir Hıristiyan devletin teokratik devlete dönüşmesi söz konusu olmamıştır. İslam’da ise iki otorite şiddetle reddedilir. Tek başlılık esastır. Bu tek baş ne laik ne teokratiktir. İktidar sivil, nizâm dinîdir. İktidara biat, nizâma itaat edilir. İktidar bozulursa bu sivil bir iktidar mücadelesidir. Ama nizâm bozulursa isyan vazifelerin en kutsalı olur. İslâm, Hıristiyanlıkta olduğu gibi dünya ve ahiret arasında pis bir uzlaşmaya gelmez. İktidardaki dindar veya günahkâr olabilir; ama nizâm bozulduğu zaman biat de bozulur. Nitekim Ehl-i Sünnet büyükleri, Emevîler İslâm nizâmını bozunca ihtilâlin baş destekçisi oldular. Demek ki İslâm’da kılıç tek ve onu tutan el İslâmî olmalıdır. El şaşırırsa, o eli kılıcıyla beraber kendine çevirmek, Müslümanların baş görevi olur. Zira İslâm mevcut otoritelerin yanında ikinci bir otorite olmaz; o ya tam hâkim olur, ya hiç olmaz. Ya İslâm nizâmı vardır ya harp! (Selim GÜRSELGİL-adimlardergisi.com 4 Ocak 2019)
Reklam
Teokratik mi?
Din bir zümrenin okuyup anlaması ve yorumlaması için değil, bütün insanlık için nâzil olmuştur.
Sayfa 129
Osmanlıda Şeriat Düzeni
İster siyasal, ister sosyal, ister ekonomik, ister askeri ya da diger alanlarda olsun, yapılmak istenilen her iş, akıl verilerine göre değil fakat şeriat emirlerine göre yapılırdı. "Anayasa kabul edilsin mi, edilmesin mi?", ya da "Meşrutiyet rejimi gerekir mi gerekınez mi?", ya da "Savaşa girişilsin mi, girişilmesin mi?" gibi her ne hususta olursa olsun her konu akla ve müspet bilim esaslarına göre değil ve fakat Kur'an'a, ya da Muhammed'in Kur'an olmayarak yerleştirdiği hükümlere göre ele alınır ve çözüme bağlanırdı.
Ahzab suresinde şöyle yazılıdır: "Allah ve Resulü, bir işe hükmetti mi,erkek olsun,kadın olsun hiç bir insanın o işi istediği gibi yapmakta muhayyer olmasına imkan yoktur; ve kim Allah'a ve peygamberine isyan ederse,gerçekten de apaçık bir sapıklığa düşmüştür... " (K. 33 Ahzab 36).
Sayfa 135Kitabı okudu
100 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.