Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tepeden tırnağa belirsiz bir özlemim - ne geçmişe, ne geleceğe duyulan: Ben şimdiki zamanın bir özlemiyim, isimsiz, fazlasıyla uzamış, anlaşılamamış.
Beni de böyle kendini gerçekleştirmiş ve tamamlanmış biri olarak kabul ettin, bu yüzden diğer hepsinden öte sevdin; bunu gayet iyi biliyorum. Hiç kimsenin bakmasını senin kadar iyi bilemediği resimlerimde ve eskizlerimde bütün benliğim mevcutmuş gibi geldi sana hep; oysa aslında, ah, aslında bu bakışının ardında hakikate dokunmuş dahi olmayan eski bir gençlik heyecanı vardı sadece. Ayrıca sen bunda haklıydın. Ve yine de, yine de? O halde niçin ne kadar süreceği belli olmayacak biçimde ayrıldık, niçin şimdi sen geleceğimize dair çekingen, artık yarı yarıya sönmüş bir umutla ortalıkta dolaşıyorsun ve ben neşeyle tuvalimin başında çalışacağıma niçin burada iki büklüm olmuş, masanın başında iyice eğilmiş oturuyorum ve geçmişime bakmaktan tepeden tırnağa gerilmiş, yazıyorum da yazıyorum? Veya senin kuşkun niye; benim onca istediğim şeyi artık yapamayacağımı, kendimi harcanıp tükenmiş hissederek tüm gücümle ve kendimi vererek sevemeyeceğimi kabullenişim niye?
Reklam
ne istiyorum hayattan biliyorsun ben sen olayım, sen, tepeden tırnağa sen bin defa dünyaya gelmek mümkün olsa her defasında sen, her defasında sen
Sayfa 85
Ya yolu kaybettim, ya ben kayboldum! Ne olur bir yerden karşıma çıksan! Tepeden tırnağa sırsıklam oldum! İçim ürperiyor ya evde yoksan!
"Böyle tepeden tırnağa ışıktan oluşmuş bir vücuda, taştan yapılmış bir gönül yakışmaz."
Gecenin doruklarında dört nala koşturmuştuk bedenlerimizi, daha da doruklara çıkmıştık doğan güneşlerle. Biliyorum, böyle yazmasa gerek benim gibi bir rahibe. Özür diliyorum, ama yazan rahibe değil. Örtüldük tepeden tırnağa, ama kadınız biz. Bu örtünün altındaki de Heloise; her dişiden daha fazla dişi.
Reklam
Gördüm otları hayvanları gördüm de yüzümü tuttum Gördüm ormanları ve cebimde gibi dolaştım gökle Sordum sonra sordum durdum doğayı kendi kendime Sordum da öğrendim kendimi Büyüyüşünü bir yaprağın Düşen suyu. İnceledim tepeden tırnağa otu Diri kökü. Çalıştım karanlık dokusuna Döl yolunu buldum. Gittim geldim toprakta Diri. Kokuları saptadım. Geçtim ağaçlara Yeni ağaçlara. Yeni otlara. Azgın Sularını akıttım. Sevincini Gördüm birbirine girmiş iki dalın. Geçtim sonra ölü bir köke Geçer gibi bir ölüme.
' Yasaların uygulanması , insanoğlunun zaafları ve hataları yüzünden tepeden tırnağa kokuşmuştu. '
Sayfa 305 - Doğan KitapKitabı okudu
Geçti,durumsayan sıkıntısı baharımın! Geçti, haziranda görülen kar lapalarının hınzırlığı ! Yaz kesildim tepeden tırnağa, ve yaz öğlesi...
17. yüzyılda Polonyalı seyyah Simeon benzer bir sahne aktarmıştı: “Alıcılar yaklaşıp genç kızların yüzlerini ve göğüslerini açıyor bir kusur olup olmadığını görmek için bedenlerini tepeden tırnağa inceliyordu.
Reklam
Yan yana, upuzun, boylu boyunca Tepeden tırnağa kan Yiğitler ki, Her biri bir parça vatan
Yine de bir insanın gülümsemesinden farklıydı. Bir şey eksikti. Kanın ağırlığı mı desem, hayatın acısı mı desem bilemiyorum. Özsüz gibiydi, bir kuşun değil, bir kanadın hafifliği gibi. Gülümseyen boş beyaz bir sayfa gibi. Yani tepeden tırnağa sahte hissettiriyordu insana.
Yine de bir insanın gülümsemesinden farklıydı. Bir şey eksikti. Kanın ağırlığı mı desem, hayatın acısı mı desem bilemiyorum. Özsüz gibiydi, bir kuşun değil, bir kanadın hafifliği gibi. Gülümseyen boş beyaz bir sayfa gibi. Yani tepeden tırnağa sahte hissettiriyordu insana.
Sayfa 8 - İthaki
Dönüşüm
Dönüşüm
kitabı sy. 28: "orada bütün gece kalan Gregor geceyi kâh açlığın verdiği ürküntüyle uyuyup uyanarak, kâh endişeye ya da anlamsız umutlara kapılarak geçirirken, her halükârda şimdilik sessiz kalmaya, şu anki durumu nedeniyle ailesinin başına açtığı sıkıntılı durumu onlara sabır ve saygı göstererek katlanılır hale getirmeye karar verdi." "sabahın çok erken saatlerinde, neredeyse henüz ortalık aydınlanmamışken, Gregor biraz önce verdiği kararların gücünü sınama fırsatı buldu, çünkü neredeyse tepeden tırnağa giyinip kuşanmış olan kız kardeşi kapıyı açtı ve merakla içeriye baktı. Gregor'u hemen göremedi, fakat kanepenin altında olduğunu fark edince -Tanrım, buralarda bir yerde olmalı uçmadı ya- o kadar çok korktu ki kendini tutamayıp kapıyı dışardan kapattı. fakat davranışından pişmanlık duymuş gibi kapıyı tekrar açtı ve sanki ağır bir hastanın ya da yabancı birinin yanına giriyormuş gibi parmak uçlarına basa basa içeri süzüldü."
Franz Kafka
Franz Kafka
ailenin davranışlarını bize aktararak sorgulatmaya devam ediyor. bu evde kim daha böcek? böcek gibi hisseden Gregor ve ona destek çıkan kız kardeşi mi? yoksa ötekiler mi?
Yaşamın olumsuz tarafını en baştan beri sezinledim ve hissettim, her șeyin boş olduğunu... Can sıkıntısının ıstırabını tepeden tırnağa çektim. Bu belki de doğuştandır, elimden bir sey gelmez.* Hüzünlüyüm, kederliyim. Buna karşı hiçbir şey yapılamaz. Kendi başına geçmesi gerekir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.